Gündem

Başbakan'ın 'cadı avı' ilanına ne dediler?

Başbakan Erdoğan'ın Gülen cemaatine yönelik 'cadı avı' sözü için Mustafa Kamalak, Deniz Ülke Arıboğan, Cengiz Çandar, Ahmet Faruk Ünsal görüşlerini aktardı

13 Mayıs 2014 13:03

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Gülen cemaatine yönelik “cadı avı”ndan söz etmesi ve “Moleküllerine kadar tespit yoluyla sterilize edeceğiz” ifadesi büyük tepki çekti. SP lideri Kamalak, “Eğer Türkiye’de böyle bir cadı avı başlatılırsa kazanın içine kendileri girer. Devlet cadı kazanı kaynatmaz, hukuk mekanizmasını çalıştırır” dedi.

Konuşmaya siyaset ve hukuk camiasından,  aydınlar, akademisyenler ve sendikalar ile insan hakları derneklerinden tepki yağdı.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, adaletten ayrılanın kendi akıbetini hazırlayacağını söyledi, “Cadı avı zulmün ayak sesleri anlamına gelir. Devlet cadı kazanı kaynatmaz, hukuk mekanizmasını çalıştırır.” dedi.

Siyaset bilimci Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, ‘bir kuruma, bir etnik gruba veya bir ideolojiye aidiyetin, suç olmadığını belirtti.

Gazeteci Cengiz Çandar, cadı avı ifadesinin gayrihukuki anlamına dikkat çekti. Çandar, “Dışarıdan Türkiye’yi izleyen bir kişi, Başbakan’ın cümlelerinin tercümelerine bakarak o ülkede ipin ucunun kaçtığını ve rejim değişikliği olduğuna hükmedebilir.” diye konuştu.

Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet  Faruk Ünsal ise dört aydır süren paralel yapı iddialarının hukuka taşınması ve suçlanan, tayin edilen insanlara savunma hakkı verilmesi gerektiğini dile getirdi.

Zaman gazetesinde yer alan haber şöyle:

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak: Cadı avı demek, zulmün ayak sesleri anlamına gelir. Ama unutmamak lazım ki, zulüm ilk etapta sahibini vurur. Ortada gerçekten iddia edildiği gibi bir paralel yapılanma var ise devlet adamı toplumu tedirgin etmeden onun üzerine hukuk üzerinden yürür. Hukukun yollarını kapatarak topla tüfekle adalet sağlanmaz. Olsa olsa orada cinayetler işlenir. Devlet çete gibi davranamaz. Hukuk dışına çıkamaz. 12 yıldır siz işbaşında değil miydiniz? 12 yıldır bu yapı varsa, devleti yıkmaya çalışan bir yapı var idiyse, bu zamana kadar neredeydiniz siz? Eğer Türkiye’de böyle bir cadı avı başlatılırsa kazanın içine kendileri girer. Devlet cadı kazanı kaynatmaz. Hukuk mekanizmasını çalıştırır. Bizim devlet anlayışımız böyledir, devlet adamından beklentimiz de budur.

 

Prof. Deniz Ülke Arıboğan: “Cadı avıysa cadı avı” söylemini veya davranışını doğru bulmuyorum. İnsanlar, yaptıklarında suç teşkil eden sebepler varsa cezalandırılır. Bir kuruma mensup olmak, bir etnik aidiyetinin olması ve bir ideolojisinin olması suç değildir. İnsanların işledikleri suçlarla ilgili siyaset değil hukuk konuşur. Bir siyasetçi kovuşturma yapmaz, hukukçu kovuşturma yapar. Başbakan’ın bu söylemini kastını aşan bir söz olarak değerlendiriyorum. Bu sözü kullanırken tarihsel geçmişteki manasıyla kullanmış olamayacağını düşünüyorum. Başbakan, bir siyasetçi olarak Cemaat’i sevmek zorunda olmadığı gibi işbirliği yapmak zorunda da değil. Fakat yasalar çerçevesinde sadece suçlarla ilgilenirken hukukun istismar edilmemesini sağlamalı.

 

Radikal Gazetesi yazarı Cengiz Çandar: Dışarıdan Türkiye’yi izleyen bir kişi, Başbakan’ın cümlelerinin tercümelerine bakarak o ülkede ipin ucunun kaçtığına ve rejim değişikliğinin olduğuna hükmedebilir. Bir hukuk devletinin yöneticisi bu tür cümleler kuramaz. Cadı avı nitelemesinin anlamı açıktır: “Hukuk filan dinlemem ben, hukuka uymam”. Çünkü “cadı avı” gayri hukuki bir durumu ifade etmek için kullanılır. Eğer o devlet ‘hukuk devleti’ olmayacaksa, böyle bir niyeti yoksa yöneticisi de ‘cadı avı’ kelimesini kullanır. Cadı avı nitelemesi siyasidir, psikolojik savaşla ilgili bir durumdur. ‘Eğer öyleyse öyle yapacağız’ demek, “Benim hukuk çerçevesinde yapmam gereken yetmezse hukuk dışında da davranırım.” demek. Bu dil, sağlıklı işleyen bir demokrasinin ve hukukun olduğu bir ülkenin dili olamaz.

 

Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal: Bir paralel yapı iddiasıdır dört aydır sürüyor. Gayet ciddi olan bu iddianın hukuk önüne getirilmesi gerekiyor. 17 Aralık’tan bu yana bütün Türkiye bu korku üzerinden seçime gitti. Bunun üzerinde kamuoyu şekilleniyor. Bu iddianın artık hukuka taşınmasını istiyoruz. Tayin gibi uygulamalarla bir idari süreç ile cezalandırmalar yapılıyorsa o insanlara da bir şekilde idari savunma mekanizması sunmak gerekiyor. Savunma imkânı vermeden bir tayin hareketi başlatırsanız, iş hayatında insanlar birbirlerini çeşitli çekememezlikler yüzünden bu suçlamayla (paralel) itham ederek jurnalleme başlatabilir. Bir jurnalleme başlarsa Türkiye bu işin altından kalkamayacak kadar yoğun bir tasfiye süreci yaşayabilir.