10 Ağustos 2016 21:53
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye İhracatçılar Meclis’i (TİM) üyeleri ile istişare toplantısında konuştu. Yıldırım, “Nasıl Rusya ile işleri tekrar rayına soktuysak, Suriye'de de bölgedeki diğer ülkelerde de çok daha güzel gelişmeleri inşallah yaşayacağız. Bunun süreci başlamıştır” dedi.
Yıldırım'ın açıklamasından satırbaşları şöyle:
İhraç ettiğiniz her ürün Türkiye'nin gücünün birer göstergesi. Yapmamız gereken bir şey var: Yeni pazarlar, Asya başta olmak üzere yeni pazar alanlarına gitmemiz lazım. Bu darbede dostumuzu düşmanımızı gördük. Onun için gelecek ufkumuzu yeni baştan gözden geçirip, gelecekte sorun yaşamamamız için pazar çeşitliliğine önem vermemiz lazım.
İkincisi, her türlü teşviği sağladık. Size düşen de küme başına ihracat değerini arttırmanız. Bu ne demektir, daha katma değeri yüksek yani yükte hafif pahada ağır işlere ihracata yönelmeniz lazım.
İhraç edeceğiniz her ürün Türkiye için açılan bir iş kapısı, her bir gencimizin iş bulması, bir babanın daha sevinmesidir. İhraç edeceğiniz her ürün cari açığımızın biraz daha azalması, döviz miktarımızın biraz daha artması demektir. Milli gelirin yükselmesinde, refahın adil dağılmasında temsil ettiğiniz sektörün çok büyük emeği var. Bunun farkındayız. Sizlerin vergileriyle, getirdiğiniz dövizlerle, dev yatırımları çok kısa sürede tamamlayacağınızı biliyoruz.
Bir yandan Türkiye ekonomisine sizler katkı sağlarken, bir yandan da Türkiye'nin demokrasisine sahip çıkıyorsunuz. Bütün iş dünyası 15 Temmuz gecesi demokrasinin yanında olduğunu ilan etti. Sizleri tebrik ediyorum.
15 Temmuz gecesi FETÖ'nün darbe girişimine bir millet olarak şahit olduk. O gece ruhlarını bir dolara satmış olanlar, Cumhurbaşkanlığı'nı, Meclis'i, MİT'i bombaladılar, insanların üzerine ateş açtılar, taradılar, milletin verdiği paralarla alınan uçakları, tankları, milletin üzerine çevirdiler. Demokrasimize kurşun attılar. O gece Türkiye'yi karanlığa gömmek istediler ama başaramadılar. Niçin başaramadılar? Çünkü ülkesine inanan, ülkesini deli gibi seven bir Cumhurbaşkanı var. Darbeciler karşısında dimdik duran bir hükümet var, seçilmiş bir parlamento var, bombaların altında toplanıp net bir duruş gösteren milli irade var.
Her şeyi inceden hesap ettiler, bütün birlikleri elde ettiler. Bütün silahları ele geçirdiler, askerin, polisin, yargının kılcal damarlarına nüfuz ettiler, ama milleti unuttular. Hakk'ın ve halkın hesabı, tankın hesabını yerle bir etti.
Türkiye'nin büyümesinin önüne geçmek istediler, başaramadılar.
Demokrasiye bomba attılar, milli iradeye silah çektiler, Meclis'i başımıza yıkmak istediler.
Birliğimizi beraberliğimizi bozmak için şeytanın aklına gelmeyecek hesaplar yaptılar ama Mevlam tuzaklarını başlarına yıktı. 240 şehidimiz, 2195 gazimiz, canlarıyla kanlarıyla o karanlık geceyi aydınlığa dönüştürdüler. FETÇ darbe teşebbüsünde hayatlarını kaybeden bütün şehitlerimizi, bölücü terör örgütü ile mücadele ederken hayatlarını kaybeten bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum.
Şehitlerimiz bizi yeniden millet haline getirdi. Onlar sayesinde Türkiye'nin genci yaşlısı aynı duyguyla buluştu, aynı meydanda demokrasi nöbeti tuttu. Millet olarak hep birlikte ayağa kalktık ve büyük bir belayı def ettik.
Vatandaşlarımız arasında ayrılık tohumu eken bir çeteyi çökerttik. İnsanların haremine giren, onları fişleyen bu alçak örgütü çökerttik. Aziz şehitlerimizi bu vesileyle tekrar tekrar yad ediyoruz. O geceyi aydınlatan bütün vatandaşlarımıza, medyamıza, siyasetçilerimize, savcımıza, polisimize de şükranlarımızı sunuyoruz.
Demokrasiye sahip çıkan herkes 15 Temmuz destanına adını yazdırdı. Nihayet milyonlarca vatandaşımız bütün dünyaya Türk'ün gücünü gösterdi. Batı dünyası anlayamıyor. Anlayamazlar, çünkü onlardaki demokrasi göstermelik. Dalgalı denizlerde demokrat olmak, gerçek ülkeseverlik.
Darbe oldu, dostlarımız şaşkınlık içerisinde ne söyleyeceklerini şaşırdılar. Herhalde farklı bir sonuç bekliyorlardı. Ne oldu bunlara da hesap tersine döndü, der gibi bir tutum içine düştüler ve suç üstü yakalandılar. Dostlarımızı biz zor günde görürürüz. İyi gün dostu çok olur.
Bir kez daha gördük ki gerçek dostumuz yine kendimiziz. Ülkemizin refahını arttıracağız, artan bu refahı da bütün vatandaşlarımızın adil bir şekilde paylaşmasını sağlayacağız. Bu alçak kalkışma Türkiye'nin demokrasisine, ekonomisine zerre kadar zarar vermeyi başaramamıştır.
Bütün ekonomiyle ilgili kara propagandalarına rağmen, vatandaşımız sadece darbeyi önlemekle kalmamış, Türkiye ekonomisinin de etkilenmemesi için gereken fedakarlığı yapmıştır. İlk günde 2,5 milyarlık dövizi piyasa veren Türk milletidir.
Bu milletin alnından öpülür. Bu milletin önünde şapka çıkarılır, şapka alınıp gidilmez. Kaos ve kriz bekleyenlerin hevesleri kursağında kalmıştır. Darbeyi boşa çıkaran millet sayesinde demokrasimiz bu arbededen güçlenerek çıkmıştır.
En güçlü ekonomilerin sarsıldığı küresel kriz döneminde dahi büyümesini sürdüren Türkiye, bu hain teşebbüsten en alt düzeyde etkilenmiştir. Etkilenme düzeyi, Rusya ile uçak krizi yaşadığımız dönemde ekonomik göstergelerimiz ne kadar değiştiyse bu hain darbe girişiminde de aynı şekilde olmuştur. Bu bir kez daha ekonomimizin ne kadar sağlam temellere oturduğunu bir kez daha dünyaya göstermiştir.
Bugün, söylediğim gibi ekonomimiz sapasağlam ayaktadır. Hele bugün faizlerdeki gerileme ve bankalarımızın tüketici kredilerinde ortaya koyduğu yapıcı tutum; bütün bunları takdirle karşılıyoruz.
Elime kocaman bir liste verdiler, en az 20 madde var. Bunları burada okumaya ihtiyaç yok. Uygulama kursları açacak bunun için Maliye Bakanlığı, arkadaşlar buraya devam etsin.
Maliye artık açık arayan değil, açıkları kapayan bir kuruluş haline geldi.
Adamın biri denizde yüzmek için serinlemek için girmiş. Yüzme de bilmiyor, biraz derine gidince başlamış bağırmaya. Ondan sonra birisi de kıyıdan görmüş o da atlamış kurtarmaya. Ver elini, diyormuş geri çekiyormuş. Diyor ki, al elimi deyince yapışmış. Demiş ki sen Maliye Bakanı mısın?
Şimdi değişti. Ver elini diyen değil, al elimi diyen Maliye Bakanı var. El sıkışıyor, bütün eski hesapların üzerine sünger çekiyor.
Parayı sahibine teslim edin, helalleşin, olsun bitsin. Onun için merak etmeyin çok güzel işler oluyor. Bir sürü Nihat Bey yazmış, "mevcut yatırım teşvik sisteminin etkinliği arttırılacak." Teorik bir laf. Açıklamasını okuyalım; yatırım döneminde bütün kazançlar üzerinden vergi indirim oranı yüzde 80'e çıkacakmış. Maliye Bakanı'nın haberi var inşallah?
Verdiğimizi vereceğiz artık, gözümüz arkada kalmayacak.
Avantajlı destekler, bu avantajlı desteklerle ilgili kalıcı uygulama olacak. Neyse. Ne o? Kanunda doğrusu yazıyor. Kanunu inceleyin, yanlış bir şey söylemiş olmayalım.
Kanunda yazılan her şey eksiksiz uygulanacak. Orta ve yüksek teknolojiye yönelirseniz teşvik miktarı artıyor.
Yüksek teknolojide hangi bölgede yatırım yaparsanız yapın en yüksek teşviği yapacaksınız, Güneydoğu'ya yapın yatırım. Orada yaparsanız, ortağınız biziz. Iğdır'a, Hakkari'ye yatırımı yapın, fabrikayı biz yapacağız.
Mesela daha somut, orman ürünlerindeki bütün fonları kaldırıyoruz. Mevcut desteklerde arttırıma gidiyoruz. Taşıma maliyetlerini azaltacağız.
Mevcudun üzerine ne koyacağız, onun hesabını yapıyoruz. Peşin parayı gördünüz, bol bol gülersiniz tabii. Daha fazla konuşmaya lüzum yok değil mi, mevzu anlaşıldı. İşiniz gücünüz var, siz işadamısınız, zamanınız değerli. Kamu alım imkanı getireceğiz, yaptığınız yatırımlarda biz alım garantisi veriyoruz. Tabii İzmir'de İstanbul'da değil, Van'da Mardin'de Erzurum'da yaparsanız bunu. Yani daha fazla yatırım açığı olan bölgelerimizde. İşin latifesini bırakalım, büyük bir kalkınma seferberliği başlatıyoruz ve bu konuda sizi göreve davet ediyorum. Yapacağınız her hayırlı işte ortağınız biz olacağız. Bu işi bu noktaya getirene kadar ben çok uğraştım, beni yalnız bırakmayın. "Biz devletiz, firmalarla ortaklık mı olur gelip karşımızda duracaklar" günleri geçti.
15 Temmuz'da patronun millet olduğunu gördük. Devlet de herkes de, hepimiz milletin emrindeyiz. Ne diyorsa onu yapacağız, kafamıza göre iş yapma yok.
Önümüzde güzel günler var, yarınımız bugünümüzden güzel olacak. Bizi tekrar hırslandıran milat 15 Temmuz'dur. 15 Temmuz Türkiye'nin yeni bir ufka doğru yol aldığı günlerin başlangıcıdır. Birçok konuda millet uyanmıştır, noktayı koymuştur, verdiği mesaj şudur: Birliğimizi, beraberliğimizi bozacak hal ve hareketlerden vazgeçin. Memleket meselelerini uzlaşın konuşun. Mesele memleket olunca, gerisi teferruattır.
Ülkemizin bölgede huzurun, istikrarın devamına daha fazla katkı sağlaması için daha fazla güçlenmemiz lazım. Daha fazla kabiliyetlerimizi arttırmamız lazım. Ekonomimizdeki disipline hiç gevşemeye izin vermeden devam etmemiz lazım. Tasarruflarımızı orta ve uzun vadede arttırmamız lazım. Türkiye Varlık Fonu kuruyoruz. Bu, Türkiye'nin büyük projelerinin lokomotifi olacak işlerin kaynak sıkıntısından gecikmemesi, Türkiye'nin muassır medeniyetler yürüyüşündeki hızının kesilmemesi için. Buna ait imkanımız, alt yapımız, insan kaynağımız, doğal kaynağımız, bölgesel üstünlüğümüz var. Bir araya getirerek hedeflerimizi zorlanmadan gerçekleştirmeyi birlikte başaracağız. Potansiyel var ama tamamını keşfedemedik. Onu ortaya çıkarmak sizin göreviniz. Tezahürat bizden, iş yapmak sizden. Ne ihtiyacınız varsa arkanızdayız. Geliriz yanınızda dünyanın en öbür köşesine kadar gider orada iş yapmanızı sağlarız.
Hesap belli, sattığımızın aldığımızdan fazla olması. Hedef bu olmalı. Satmaya kulak kabartacağız, satın almada duymazdan geleceğiz. Kayserililerin, Anteplilerin yanında daha çok bulunacağız.
Bu olmadı bir daha deneriz diye aklından geçirenler varsa, bu işin tekrarı yok. Bu işin tekrarında ne olacağını iyi hesap etsinler. Bu millet neye muktedir olduğunu cihana gösterdi. Dostlarımızdan son çağrımız şu, bırakın Türkiye'nin enerjisini azaltacak adamların oyunlarıyla boş vakit geçirmeyin. Türkiye'nin dostluğu dünyanın barışı için vazgeçilmezdir.
Rusya ile bir araya geldik. Yanlış sona erdi. Artık yönümüzü daha güzel işbirliklerine çevirdik. Bu her iki ülkenin halkı için olması gerekendi. Bölgesel konuları da en iyi değerlendirecek, bölge ülkeleridir. Bölgeden uzak, olayların inceliklerini bilmeyenlerin, burada rol alması nelere mal oldu gördük. Ne kadar bedel ödendi. Suriye'de 500 bin günahsız insanın kanına girdiler. 3 milyon insan Türkiye'de, memleketinden yurdundan uzak kaldı. Türkiye bunun merkezindeyken çözümü başka yerlerde aramak, bölgenin sorunlarının bitmesini istememek anlamına gelir. Bundan böyle Türkiye bölge ülkeleriyle Suriye konusu başta olmak üzere daha yakın çalışacaktır. Nasıl İsrail'le Rusya'yla sorunlarımızı çözdüysek, Suriye'de de diğer ülkelerde de çok güzel gelişmeleri inşallah yaşayacağız. Adımlar atılmıştır. Çünkü kaynakları, insanımızı tüketmeye değil yaşatmaya harcamak mecburiyetindeyiz.
© Tüm hakları saklıdır.