Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bütçede mali disiplinin korunduğunu belirterek, "Terörle mücadele için gerekli kaynakları zaten ayırdık, ekonomiye, makrofinansal istikrarımıza Afrin kaynaklı önemli bir risk görmüyoruz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bir ülkede terör tehdidi varsa ilk görevin bununla mücadele etmek olduğunun altını çizen Şimşek, bu durumun ekonomik kalkınma ve refah için ön koşul olduğunu kaydetti.
Şimşek, en son Batman'a gittiğinde 170 yatırımcının organize sanayi bölgesinde yer tahsis edilmesini için beklediğini tespit ettiklerini ifade ederek, Türkiye'nin bölgede terörle mücadelede başarı kazandığını belirtti. Şimşek, şunları kaydetti:
"Terörle mücadele etmemenin maliyeti o kadar büyük ki... Terörle mücadelenin getireceği yük konusu bence fazla tartışılmaması gereken bir konu. Geçen sene zaten bütçe çalışmalarında Savunma Sanayii Fonu'nu güçlendirmek için ciddi bir kaynak artışına gittik, ayrıca Milli Savunma Bakanlığının bütçesini artırdık. Geçen sene toplamda genel anlamda savunma bütçesini 18-19 milyar lira artırdık. Bu uzun süredir devam eden terörle mücadelenin yoğunlaşarak devam edeceğini ima ediyordu. Türkiye zaten uzun bir süredir terörle mücadelenin seviyesini oldukça yükseltmiş, buna ilişkin kaynak çalışmasını yapmıştı. Bütçeyi yaparken bunları öngördük, kaynakları ayırdık ama istenirse ilave kaynak da oluşturulur. Bütçemiz gayet sağlam."
"Bütçemizde mali disiplini koruyoruz"
Türkiye'nin 2016'da büyük bir şok yaşadığını ancak 2017'de alınan tedbir ve reformlarla bunun geride kaldığını anlatan Şimşek, gelecekte yaşanabilecek şoklara, ileriki dönemde yaşanabilecek küresel ticaret savaşları veya parasal sıkılaştırmalara yönelik de önlemler almaya devam ettiklerini söyledi.
Şimşek, "Bütçemizde mali disiplini koruyoruz, terörle mücadele için gerekli kaynakları zaten ayırdık, ekonomiye, makrofinansal istikrarımıza Afrin kaynaklı önemli bir risk görmüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"KÜRESEL TİCARET SAVAŞLARININ ARİFESİNDEYİZ"
ABD Başkanı Donald Trump'ın ticaret savaşları söylemleri ile ABD'nin çelik ve alüminyum ithalatına getireceği ek gümrük vergilerine ilişkin sözlerinin sorulması üzerine de Şimşek, küresel ticaret savaşlarının arifesinde bulunulduğunu, korumacılığın küresel kriz sonrası arttığını fakat dünyanın şimdi yeni bir seviyeye çıkmanın eşiğinde olduğunu söyledi.
Şimşek, küresel ticaretin belli kurallar çerçevesinde açılmasının ülkeleri zenginleştirdiğini, ticaretin ve refahın arttığını belirterek, "Bazı ülkelerde az, bazı ülkelerde çok artmış olabilir ama bu farkları giderici telafi edici politikalar devreye sokulmalı. Küresel kriz ile birlikte dünyada gelir dağılımı daha da bozuldu. Küresel kriz sonrası 3-4 yıllık dönemde büyümenin neredeyse yüzde 95'i en zengin yüzde 1'e gitti. Bu beraberinde popülizmi getirdi." şeklinde konuştu.
Küresel krizin artçı şoklarının halen göründüğünü dile getiren Şimşek, "Dünya neredeyse bir demokratik resesyona, durgunluğa doğru gidiyor." dedi.
Şimşek, küreselleşmenin zirveyi gördüğüne, korumacılık ile birlikte aşağı yönlü bir trend içerisine girildiğine işaret ederek, Trump'ın ek gümrük vergisi açıklamalarına Çin ve Avrupa'nın karşılık verdiğini ve "bu karşılıksız kalmaz" dediklerini belirtti. ABD tarafından da bunun üzerine yeni bir ticari tehdit geldiğini ifade eden Şimşek, bu gelişmeye bakıldığında ticaret savaşının aslında fiilen başlamış durumda olduğunu kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, ABD yönetiminin bir anlamda küresel ticaret savaşını başlatacak noktada hareketler yaptığına dikkati çekti
"Tasarrufları artırmaya çalışıyoruz"
Şimşek, Türkiye'nin son yıllarda birçok badire atlattığını anımsatarak, bunun da ülkenin yurt dışındaki algısını olumsuz etkilediğini söyledi.
Türkiye'ye kaynak akışında da arzulanan seviyede olunmadığını belirten Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Faizlerin yükselmesinin arka planı bu. Bu kur üzerinden yansıyor. Kur enflasyonu besliyor. Enflasyon ağırlıklı olarak kur nedeniyle yükselişe geçti. İkinci olarak bizim reel kaynak ihtiyacımız yüksek, çünkü yatırım iştahımız yüksek. Üçüncü olarak, ülkenin risk, vade primi gibi faktörler var. Dolayısıyla enflasyon beklentileri, reel faiz, vade primi bu aslında sizin nominal faizinizi oluşturuyor. Ülke olarak biz faizleri kalıcı olarak düşürmek için tasarrufları artırmaya çalışıyoruz. Bireysel emeklilik sistemi, konut hesabı, çeyiz hesabı... Bunlar olmasaydı tasarruf açığı çok daha yüksek olacaktı."
Büyük yapısal dönüşümlerin kısa vadede gerçekleşmediğine dikkati çeken Şimşek, "Enflasyon beklentilerini aşağı çektiğimiz ölçüde Türkiye'ye tasarrufların dışarıdan da akışı mümkün olacak." dedi.
Enflasyonla mücadele
Şimşek, istihdamı artırmanın ve reformlara devam etmenin öneminin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Çünkü reform yaparsanız, cazip ülke haline geliyorsunuz, kaynak çekiyorsunuz, Kaynak geldikçe Türk lirasına talep artar, Türk lirasının faizi düşer. İkinci husus Ar-Ge, inovasyon, girişimcilik ekosisteminin güçlendirilmesine yönelik reformlar, Türkiye'yi katma değer zincirinde yukarı çekecek. Şirketlerimiz daha çok kazanacak, daha çok yatırımını kazançlarıyla finanse edecek. Üçüncü olarak vatandaşımızın da aslında gelecek açısından ikinci bir emeklilik maaşı, geleceğe yönelik temkinli bir duruş için, tasarruf yapmasını devlet olarak muazzam bir şekilde destekliyoruz."
Şimşek, enflasyonla mücadeleye yönelik çalışmalara da değinerek, ilave bir kur ya da petrol şokunun olmayacağı varsayımıyla yılın sonuna doğru enflasyonun tek haneye ineceğini öngördüklerini söyledi.
Enflasyonu tek haneye indirmek için yapılan çalışmalar hakkında da bilgi veren Şimşek, "Sabredeceğiz, enflasyon aşağıya inecek ben inanıyorum ki tekrar Türkiye'nin algısı iyileşecek. Türkiye sağlam bütçesiyle, güçlü ekonomisiyle tekrar risk primini de aşağı çekecek." dedi.