Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, PYD’nin kontrolündeki Afrin’in Türkiye’nin güvenliği için önemli bölgelerden biri olduğunu belirterek, “Eğer İdlib bölgesinin güvenliğinin sağlanması görevi Türkiye’ye verilerse Afrin bölgesinin de tamamen terörden, terör unsurlarından temizlenmesi gerekir” dedi. Kaynak, can ve mal güvenliklerinin sağlanması halinde Suriyelilerin de memleketelerine döneceklerini ifade ederek "Geçen sene Kurban Bayramı’nda 35 bin insan Cerablus’a döndü. Demek ki oradaki şartları can ve mal güvenliği ile asgari insani ihtiyaçları sağlanırsa insanlar kendi topraklarına gideceklerdir." şeklinde konuştu.
Milliyet gazetesinden Abdullah Karakuş'un sorularını yanıtlayan Kaynak'ın yanıtları şöyle:
Afrin bölgesindeki hareketlenme var, taciz atışları yapılıyor Türkiye’ye. Türkiye’nin tavrı ne olacak?
Afrin, Türkiye’nin güvenliği için önemli bölgelerden biri. Çünkü Hatay sınırımızda. Fırat Kalkanı ile İdlib bölgesi arasında. Maalesef PYD-PKK-YPG’nin kontrolünde. Orada bir kısım Rusya’nın falan üsleri olduğunu duyuyoruz. Oradan Türkiye’ye yönelik yapılan her taciz ya da diğer askeri saldırı, angajman kuralları çerçevesinde aynı şekilde karşılığını buluyor.
O bölgede aynı zamanda öyle bir yapının mevcut olması insan kaçakçılarına da fırsat veriyor. Eğer İdlib bölgesinin güvenliğinin sağlanması görevi Türkiye’ye verilerse benim şahşi kanaatim Afrin bölgesinin de terör unsurlarından tamamen temizlenmesi gerekir.
Bölgeyi stabil hale getirmenin en temel şartı Afrin bölgesinin terörden arındırılmasıdır. Yoksa ne Halep’in ne El Bab’ın ne de o civardaki Azez’in güvenliğini kalıcı olarak kimse garanti edemez.
Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu yapılacak. Bölgeyi nasıl etkiler?
Öyle çabalar girişimler var ama Sayın Cumhurbaşkanımız çok açık ifade ettiler. Türkiye kendi sınırının dibinde bir terör devleti kurulmasına asla müsaade edemez, etmez. Ayrıca bölgede ‘ben devlet kuracağım’ demekle devlet kurmak da mümkün değil, hiç kolay değil. Çünkü bir çok aktörün devreye gireceği bir hadise.
Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması önemlidir. Bu girişimin bölgede bir çok sancıyı beraber getireceğini öngörüyoruz. Ama özellikle Suriye’nin kuzeyinde oradaki rejimin, önce DAEŞ’in terk ettiği sonra PYD’nin onlardan aldığı bölgelerde bir terör devleti kurulması Irak’taki meseleden başka bir boyuttur.
Her ikisine de müsaade etmek Türkiye açısından mümkün değil. Biz cumhurbaşkanımızla geçtiğimiz cuma günü Şanlıurfa’nın sınır ilçelerindeydik. Gereken cevabı Cumhurbaşkanımız oradan verdi.
Uluslararası toplumun bölgedeki terörle mücadeleye bakışı nasıl?
TSK’nın Fırat Kalkanı Operasyonu ve ardından başlatılan Rakka operasyonuyla köşeye sıkışan DEAŞ, Avrupa’nın bir çok şehrinde insanlara alçakça saldırılar düzenlemeye başladı. Terör artık, ne sınır ne de yöntem tanıyor. Teröristin iyisi kötüsü, seninki, benimki olmaz. Sizin evlatlarınıza saldıran teröristleri ‘eli kanlı katiller’, bizim evlatlarımıza saldıranları ‘dağlarda kelebek peşinde koşan cici çocuklar’ olarak görmekle bu kan durdurulamaz. Terörle ve teröristle hep birlikte, top yekün mücadele etmeliyiz. Birbirimize karşı samimi olmalıyız.
Avrupa’nın tutumu nasıl?
Türkiye’nin sözüne kulak verilmedikçe dünyanın her köşesinde terör eylemlerinin cüreti ve sıklığı artıyor. Biz 5 bin terör şüphelisini sınır dışı ediyoruz. 53 bin yabancı terör şüphelisine Türkiye’ye giriş yasağı koyuyoruz ve bunları yaparken hiçbir Avrupa ülkesinden istihbarat desteği alamıyoruz. Ancak Avrupa ülkeleri unutmamalı ki, kendi ülkelerinin güvenliği Türkiye’nin güney sınırlarından başlar. Biz bu mücadelede yalnız kalırsak bundan en fazla Avrupalılar olumsuz etkilenir. Her türlü sıkıntıya rağmen Türkiye, üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyor, hem kendi sınırlarını hem de Avrupa’nın sınırlarını mümkün olan en güçlü biçimde korumaya gayret gösteriyor.
Batı’nın mültecilere bakışını değerlendirir misiniz?
Suriyeliler savaştan, açlıktan, yokluktan kaçıyor. Tepelerine bomba yağmasın diye kaçıyor. Dolayısıyla batının yaptığı gibi ne sayısal ne de başka bir nitelik şartı ortaya koyabiliriz. ‘Ben mülteci alırım ama seçerim’ diyorlar. Her yıl binlerce göçmen kabul eden Kanada 180 Suriyeli mülteci alıyor. Kanada Başbakanı şov yapıyor bunun için. Avrupa’da ve ABD’de bu sene hiçbir yasal mülteci kabulü yapılmadı. Batı’nın gözleri gerçekten sımsıkı kapalı.
Suriyelilerin geri dönüşleri ne durumda?
Suriye’den gelen göç ve mülteci dalgası şu anda 3 milyon 50 bin kişiye ulaştı. 280 bini kamplarda kalıyorlar. Bir de Fırat Kalkanı bölgesindeki terörün bertaraf edilmesinden sonra ortaya çıkan bir tablo var. Cerablus tamamen temizlendikten sonra insanlar kendi ilçelerine gitti. Cerablus, El Rai, Çobanbey, Azez, El Bab sadece bu bölgede 67 bin öğrenci bu sene okullara gitti. O okulların hepsi tamir edildi. Bombalanan camiler tamir edildi. Yerel kolluk, Türkiye’de eğitilen kendi vatandaşları polis ve jandarma görevini icra ediyor. Yerel mahkemeler kuruldu. Çok güçlü bir yerel meclisleri var.
Bölgede aynı zamanda insani yardımlar ve sivil hayatın normalleşmesi çalışmaları sürüyor. Bir yandan tarımla ilgili Tarım Bakanlığımız çalışmalar yapıyor. AFAD olarak biz Çevre Şehircilik Bakanlığı ile enkazları kaldırıyoruz. Orman Su işleri Bakanlığımız DSİ ile içme suyu ihtiyacını planlamaya çalışıyor. Yerel meclislere sivil hayatın yeniden inşası için yardımcı oluyoruz, destek veriyoruz.
Asla o bölgede biz bir egemenlik hakkı, hükümranlık hakkı kullanmıyoruz. Niye ilhak ve işgal etmedik de ondan. Bizim için önemli olan Suriye’nin kuzeyinden ülkemiz topraklarına gelen terör faaliyetleriydi. Sınır duvarı inşası da büyük mesafeler aldı.
"15 bini dönmeyecek"
Suriye’de tablo ile ilgili şunları söyleyebiliriz. İnsanlar topraklarına dönme eğilimlerindeler. Hayatın normalleşmesi için gerekli alt yapı üst yapı, tarım, hayvancılık, sağlık, bütün bunlara yardımcı oluyoruz. 67 bin kişi Kilis’ten bayramlaşmak için karşı tarafa geçti. Kapıdaki beyanlarına göre bunun yüzde 20’sinden fazlası geri dönmeyeceğini ifade etti. 15 bin civarı. Ben şuna inanıyorum.
Orada şartların hızla düzeldiğini görürlerse pek çoğu gelmeyecek. Biz Cerablus’ta da aynı şeyi yaşadık. Geçen sene Kurban Bayramı’nda 35 bin insan Cerablus’a döndü. Demek ki oradaki şartları can ve mal güvenliği ile asgari insani ihtiyaçları sağlanırsa insanlar kendi topraklarına gideceklerdir.
Şimdi çözüme katkı zamanı
Bölgede bu gelişmeler yaşanırken muhalefetin tavrı ve beklentiniz nedir?
Türkiye bölgede önemli bir ülke. Türkiye şu anda cumhuriyet tarihimizin en önemli sürecinden geçiyor. Cenevre’de Kıbrıs müzakereleri var, Kuzey Irak’ta bir girişim var, Suriye’de meseleler var. FETÖ ile Türkiye bir hain girişimle karşı karşıya geldi. Bir yandan AB ile ilişkilerde belli tıkanmışlıklar var. Türkiye’nin iktidarı ve muhalefetiyle bu ulusal güvenlik meselelerine ortak bir bakış göstermesi gerekir. Yoksa rahmetli Demirel’in dediği gibi yollar yürümekle aşınmaz. Herkes yürür. Yürüme zamanı elbette olacak, fakat şimdi çözüme katkı zamanı.
"Denizden yine ceset toplanır"
Türkiye’nin bulunması planlanan İdlib’de durum nasıl?
Astana sürecinde konuşulan ve güvenliğini de TSK’nın sağlamasını istenilen yeni bir İdlib bölgesi var. Hatay’ın güneyinde bir bölge. Halep tahliye edilince insanlar bu bölgeye geçtiler. Şam civarındaki insanlarda bu bölgeye geldiler. İnsani şartlar çok kötü. Oranın güvenliğinin sağlanması TSK’ya verilirse orada da yine sivil hayatın normalleşmesi için sadece bizim değil tüm dünyanın buna gayret etmesi lazım. Aksi takdirde Akdeniz’de, Ege’de izinsiz göçe teşebbüs edenlerin denizden cesetlerini toplamak durumu devam eder. İdlib bölgesinde 1.5 milyon civarında insan olduğu söyleniyor. Azez-Cerablus arasındaki Fırat Kalkanı bölgesinde de 800 bin insan var.