16 Şubat 2010 02:00
SELİN ONGUN / T24
[email protected]
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, tiyatro sanatçısı Nejat Uygur’u tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne (GATA) bağlı Rehabilitasyon Merkezi'nde ziyaret etmek isteyen eşi Emine Erdoğan'ın kabul edilmediğini açıklaması, askeri hastane ve tesislerdeki türban yasağını tekrar tartışma gündemine taşıdı.
Erdoğan'ın 31 Ocak Pazar günü TRT-1'de gazetecilerin sorularını yanıtlarken yaptığı bu açıklama TBMM'de son yılların en büyük kavgasına neden oldu. Hürriyet'in sorularını yanıtlarken “Keşke yaşanmasaydı” diyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da, tartışma yaratan uygulama için “İnsani boyuttan bakıldığında bugün savunmamız mümkün değil” dedi.
Ancak kamuoyunu günlerdir meşgul eden bu uygulamaya ilişkin tartışmada sorunun en önemli boyutu ihmal edildi. “GATA ile askeri hastaneler gibi sivillere açık olan orduevlerinin düğün salonlarındaki 'türban, sakal' yasağının yasal/hukuki dayanakları nedir” sorusu yanıtsız kaldı.
Aslında Türkiye'yi yıllardır meşgul eden bu konuya ilişkin yanıtları önemli olan bir dizi başka soru da var:
* Sivillere açık askeri hastaneler ile tesislerde ziyaretçi/davetliler için yapılan türban/sakal kontrolünü düzenleyen bir yasa var mı?
* Yasa yoksa uygulama Genelkurmay Başkanlığı ve ilgili komutanlıkların talimat ve/veya yönetmeliklerine mi dayanıyor?
* Eğer uygulamanın temeli Genelkurmay talimatları ve yönetmelikler ise, Başbakan, çözümü kendi yetkileri dahilinde bir sorundan mı yakınıyor? Bir başka deyişle, Başbakan, Anayasa'nın 117. maddesinde kendisine karşı “sorumlu” olduğu hüküm altına alınan Genelkurmay Başkanı'na bir talimat/yazı gönderse, tepki gösterdiği sorunu doğrudan çözmüş olur mu?
* Başbakan'ın bu konuda göndereceği bir yazı/talimat Genelkurmay Başkanlığı'nı bağlar mı?
T24 bu soruları, askeri ve sivil alanda çalışan saygın uzmanlara yöneltti. Askeri Yargıtay Onursal Üyesi Ali Fahir Kayacan, uygulamayı açıkça düzenleyen bir yasa bulunmadığını, dayanağın Genelkurmay Başkanlığı talimatları ile yönetmelikler olduğunu vurguladı. Kayacan, Başbakan'ın bu konuda Genelkurmay Başkanı'na talimat veremeyeceğini, ancak sivillere açık alanlarda ayrım yapılamayacağını belirtti.
Türkiye'nin önde gelen “idare hukuku” uzmanı Prof. Dr. Ülkü Azrak, Anayasa'nın 117. maddesi dikkate alındığında, “Başbakan'ın Genelkurmay Başkanı'na göndereceği bir yazı ile tartışma yaratan uygulamanın son bulacağına, sorunun çözüleceğine” işaret etti. GATA'nın yanı sıra orduevlerinin sivillere açık bölümlerinde de uygulamayı değiştirecek böyle bir yazının “Genelkurmay Başkanlığı için bağlayıcı” olacağının altını çizen Azrak, “Başbakan'ın sorunu çözecek bu yola başvurmak yerine meseleyi büyüttüğünü” söyledi.
Bir dönem Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanlığı da yapan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. İbrahim Kaboğlu, Anayasa'nın Başbakan ile bakanlar arasında bile “amir-memur” ilişkisi kurduğunu belirtirken Başbakan'ın bu konuda Genelkurmay Başkanı'na talimat verebileceğini açıkladı. Anayasa Hukuku Profesörü Kaboğlu, “Hukuk devleti, resmi işlemlerle yönetilir. Başbakan, bu çerçevede yetkilerini kullanmayıp, aradan üç yıl geçtikten sonra bunu bir televizyon programına taşıması, belki ‘askeriyeyi sıkıştırma’ niyetiyle açıklanabilir; ama böyle bir davranış, hukuk devleti gereklerine tamamen yabancıdır” görüşünü dile getirdi.
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Anayasa Hukuku uzmanı Doç. Osman Korkut Kanadoğlu ise, Başbakan'ın bu konuda “doğrudan bir işlem yapamayacağını” belirtti, ancak yürürlükteki kurallar dikkate alındığında “sivil hastalar ve ziyaretçileri açısından askeri ve sivil hastaneler arasında kıyafet açısından bir fark olmaması gerektiğini” belirtti.
Şimdi sizi, Türkiye'nin en uzun ömürlü gündem maddeleri arasında bulunan bu konuda www.t24.com.tr için önemli açıklamalar yapan uzmanların görüşleriyle başbaşa bırakıyoruz. Önce uygulamanın dayanakları açısından ayrıntılı bilgiler veren Askeri Yargıtay Onursal üyesi Ali Fahir Kayacan'la yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.
Söyleşinin altında sırasıyla Prof. Ülkü Azrak, Prof. İbrahim Kaboğlu ve Doç. Osman Korkut Kanadoğlu'nun açıklamalarını okuyacaksınız.
ALİ FAHİR KAYACAN
- Orduevi, askeri dinlenme tesisi (kamplar örneğin), askeri lojman, askeri hastaneler vb. mekânların hangileri “askeri bölge” tanımı içine dâhildir?
Önce şunu belirtelim; bu mekânlar için kullanılan ifade “askeri kurum”dur. 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 12’nci maddesinin (c) fıkrasında askeri kurum, “Kıta ve karargâh anlamı dışında kalan askeri hastane, okul, orduevi, dikimevi, fabrika, askerlik şubesi, ikmal merkezi ve depo gibi askeri tesis ve teşkillerdir” şeklinde tarif edilir. Ayrıca 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun 100’üncü maddesinde de “Orduevleri, askeri gazinolar ve kışla gazinoları askeri bina olup askeri mahal vasıf ve mahiyetini haizdir” hükmü bulunur. Milli Savunma Bakanlığı’nca çıkarılıp Resmi Gazete’de yayımlanan TSK İç Hizmet Yönetmeliği’nin 664’üncü maddesinde de, İç Hizmet Kanunu’nun 100’üncü maddesine paralel şekilde orduevi ve askeri gazinoların askeri mahal vasıf ve mahiyetini haiz olduğu belirtilir.
- Orduevleri, dinlenme tesisleri (kamp) ve askeri hastanelerin askeri mahal olarak kabul edilmesinde hukuki açıdan bir isabetsizlik var mı?
Hayır, hukuki açıdan bir isabetsizlik yoktur.
- Ya askeri lojmanlar?
Askeri lojmanlar için durum farklıdır. Şayet askeri lojman, bir askeri birliğin sınırları içerisinde ve lojmana giriş o askeri birliğin güvenlik çemberi içerisinde ise, ceza hukuku açısından askeri mahal kabul edilir. Bunun dışında kalan askeri lojmanlar ise askeri mahal olarak kabul edilmez. Yürürlükteki yasal düzenleme bu şekilde.
‘Kılık kıyafet açısından yönetmelikte açık ve somut bir düzenleme yok’
- Bu mekânlara giriş-çıkış kurallarını nasıl ve kim belirliyor?
Orduevleri, askeri gazinolar ve dinlenme tesisleri (kamp) gibi yerlerden kimlerin yararlanabileceği konusu; İç Hizmet Kanunu ve İç Hizmet Yönetmeliği ile Milli Savunma Bakanlığı’nca çıkarılıp 20.08.2000 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Orduevleri Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği’nde esas itibariyle silahlı kuvvetler mensubunun, eşinin, çocuklarının, anne ve babasının, gelin, damat gibi aile fertlerinin yararlanabileceği şeklinde, oldukça sınırlayıcı biçimde düzenlenmiştir. Bunun dışında kardeş veya diğer akrabalar hiçbir şekilde yararlanamaz. Bu gibi tesislere girişte özellikle kılık-kıyafet yönünden hangi kuralların uygulanacağı hususunda İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği ile Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği’nde açık ve somut bir düzenleme yoktur.
'Genelkurmay talimatlarına göre yürütülür'
- Açık ve somut bir düzenleme yoksa, ölçüyü ne belirler?
Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği’nin 11’inci maddesinde, “Tesislere giriş, giriş kartları, kıyafet, emniyet, tesislerden istifade, tertip, düzen ve hizmet esasları Genelkurmay Başkanlığı’nca verilen emir ve talimatlara göre yürütülür” hükmü belirleyicidir.
- Yani bu mekânlara giriş-çıkış kuralları sadece Genelkurmay Başkanı’nın verdiği emir ve talimata mı dayanıyor?
Aslında sorunuzun cevabı hem evet, hem hayır. Çünkü İç Hizmet Yönetmeliği’nin 664’üncü maddesinin 12’nci bendinde de “Her orduevi, askeri gazino ve kışla gazinosunun iç işleri için hususi bir talimatı olur. Herkes bu talimata uymaya mecburdur” şeklinde bir düzenleme var.
'Mahkeme, top sakallı albayın askeri tesise alınmamasını onayladı'
- Genelkurmay Başkanlığı emirlerinde ve sosyal tesislerin talimatlarında kıyafet konusunda girişe engel hususlar hangi ifadeler ile tanımlanır?
“Günlük sakal traşı olmamış, saçları anormal uzun, ütüsüz ve kirli elbise giyenler, muvazzaf, emekli personel ile eş ve çocuklarından çağdaş olmayan kıyafette olanlar (yaşı ilerlemiş ve dini inançları gereğince sakal bırakmış emekli personel hariç)” şeklinde yer alır.
- “Yaşı ilerlemiş ve dini inançları gereğince sakal bırakmış emekli personel hariç” ifadesinden ne anlamak gerek?
Sorunuzu yaşanan bir başka örnekle cevaplamak mümkün. Nitekim, sadece “top sakal” olarak tabir edilen çene altında sakalı olan emekli bir TSK mensubu albayın askeri bir sosyal tesise top sakallı olması nedeniyle alınmaması uygulamasının iptali için açmış olduğu dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından “Mevzuat hükümleri göre sosyal tesislere girişe engel kıyafetleri belirleme yetkisini idareye tanımıştır. İdarenin bugünkü koşullarda bu düzenlemeyi yaparken takdirde bir zaafı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır” gerekçesiyle reddedilmiştir. (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Dairesinin 17.03.1999 gün ve 1998/925 Esas, 1999/193 Karar sayılı kararı ).
‘Çağdaş olmayan kıyafet: Başörtüsü, türban ve sıra dışı çok açık kıyafetler'
- “Çağdaş olmayan kıyafette olanlar” ifadesinin hukuki karşılığı nedir?
Burada Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın çeşitli kararlarında, dinsel nitelikli kılık kıyafetin çağdaş kıyafet görünümüne uygun olmadığının kabul edilmiş olduğu dikkate alındığında, orduevleri ve diğer askeri sosyal tesislere girişe engel olarak değerlendirilen “çağdaş olmayan kıyafet” kavramının, normal görünümü çok aşan çok açık ve sıra dışı kıyafetlerin yanı sıra dinsel nitelikli olduğu yüksek mahkeme kararları ile kabul edilen başörtüsü ve türbanı kapsadığına kuşku yok.
‘Türbanlı olduğu gerekçesiyle tıbbi yardım yapılmaması kabul edilemez’
- O halde 2006 yılında dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül GATA’ya yatırıldığı esnada eşi Hayrunissa Gül’ün GATA’ya alınmasını, ancak 2007 yılında Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı döneminde Başbakan’ın eşinin GATA’ya kabul edilmemesini, hukukun objektif uygulanması açısından nasıl açıklarsınız?
Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın Nejat Uygur’u ziyaret edeceği yetkili makamlara bildirilmiş olsa idi, asla GATA’ya kabul edilmeme gibi bir durumun ortaya çıkmayacağını ve mutlaka anlayışla karşılanacağını düşünüyorum. Diğer yandan bu gibi ziyaret unsurları dışında acil tıbbi müdahale gereken durumlara da bakmak gerek. Burada ister yaşlı, ister genç, sivil veya asker ailesi başörtülü/türbanlı bir bayanın askeri bir hastaneye getirilmesi durumunda sadece başörtülü/türbanlı olduğu gerekçesiyle tıbbi yardım yapılmaması asla kabul edilemeyecek bir hareket tarzıdır. Hiçbir askeri doktor da böyle bir davranış içerisine girmez.
‘Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı’na emir verme yetkisi yoktur’
- Anayasa’ya göre Başbakan’a karşı “sorumlu” olan Genelkurmay Başkanlığı’nın bu kurallarının ve ilgili yönetmeliklerin, Başbakan’ın talebi ile değiştirilmesi mümkün müdür?
Anayasamızın 117’nci maddesinin 4’üncü fıkrasındaki düzenlemeye göre Genelkurmay Başkanı ile Başbakan arasındaki “bağlı” olma durumu, klasik amir-memur ilişkisi dışında. Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay Başkanlığı’nın görev ve Yetkileri Kanunu’nda düzenlenen görev ve yetkilerinden dolayı “Başbakan’a karşı sorumludur” şeklinde özel ve kendine has bir biçimde düzenlenmiştir. Anayasa’nın bu hükmü karşısında, askeri sosyal tesislere giriş usul ve esasları gibi konularda Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı’na emir verme yetkisi bulunmamaktadır.
- Neden?
Çünkü, sorumlu olmak kavramı, amir-memur, emir verme/ emir alma kavramının ifade ettiği anlamdan çok daha sınırlı bir bağlılığı ifade eder. Bu durum şu veya bu şekilde eleştirilebilir, ancak mevcut Anayasa hükmü bu doğrultudadır. Anayasa’nın bu hükmünün altında yatan ana düşüncenin; sözü edilen maddede, başkomutanlığın TBMM adına Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunacağı, Genelkurmay Başkanı’nın ise silahlı kuvvetlerin komutanı olarak savaşta başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanı namına yerine getireceğinden, dolayısıyla başkomutanlığın barışta Cumhurbaşkanı’na ait olduğunun kabul edilmesi nedeniyle, Genelkurmay Başkanı ile Başbakan arasında klasik amir-memur ilişkisi dışında daha sınırlı bir anlam ifade eden görevi ile ilgili sorumlu olma halinin düşünülmesinin daha uygun görülmesinden kaynaklandığını değerlendiriyorum.
‘Karargâh ve kıtalar kamusal alan, ancak hastanelerde durum farklı’
- Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Başbakan’ın eşinin GATA’ya alınmamasını “Keşke bu olay yaşanmasaydı. İnsani boyuttan bakarsak bu olayı bugün savunmamız mümkün değil” diyerek değerlendirdi. Bu ifadeyi de dikkate alarak Başbakan’ın bu tür uygulamalara son verilmesi yolunda bir genelge ya da talimat yayımlaması durumunda Genelkurmay Başkanlığı’nın ve TSK komuta kademesinin tutumu ne olur? Hukuki açıdan dikkate almamaları mümkün mü?
Başbakan’ın bu tip uygulamalara son verilmesi yolunda bir genelge veya bir talimat yayımlamasının mevcut Anayasa ve yasa hükümleri ile Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları karşısında mümkün olmadığı fikrindeyim. O nedenle olmayacak bir konu hakkında TSK’nın bunu hukuki açıdan dikkate alıp almamasının mümkün olup olmadığının tartışılması söz konusu olmayacaktır.
- Yani sonuç olarak, askeri hastaneler ve sosyal tesislere başörtüsü/türbanla giriş sadece Genelkurmay Başkanı’nın emri ile değişebilecek bir uygulama mıdır?
Genelkurmay Başkanlığı’nın emri ile sosyal tesislere ve askeri hastanelere ziyarette kılık kıyafet konusu her zaman değiştirilebilir. Çünkü, sözü edilen yerler yüksek mahkeme kararlarında belirtilen kamusal alan kavramı dışında kalan yerlerdir. Ancak karargâhlar, kıtalar kamusal alana dâhildir. Askeri hastanede çalışan, örneğin bir sivil memur, hemşire, kamu görevlisi olduğu için başörtülü olamaz, ama poliklinikten faydalanacak kişi olabilir.
Başbakan’ın eşinin GATA’ya alınmaması konusunda dikkat çeken iki husus var. Birincisi; bir kişinin yakını, tanıdığı, akrabası v.s. olan bir hastayı ziyaret etmek istemesi kadar doğal bir durum olamaz. Ziyareti yapacak olan kişinin başörtülü/türbanlı olduğu için bu ziyareti gerçekleştirememesi, başörtülü olduğu için o kişinin sağlık hizmeti alamaması gibi bir durumdur. Bu tip ayrımcılıklar kabul edilemez. Absürt şeyler bunlar. Çünkü orada bir kamu hizmeti veriliyor. Bu kamu hizmetinin doğal sonucu olarak da başörtülü ya da örtüsüz o ziyareti, ilgili kişi gerçekleştirir.
'Anayasa, Başbakan'a Genelkurmay'a talimat gönderme yetkisi veriyor'
Bir başka nokta da şu; Anayasa'nın 117. maddesinde Genelkurmay Başkanı'nın Başbakan'a karşı "sorumlu" olduğunun hüküm altına alınması, Başbakan'a bu konuda Genelkurmay Başkanı'na yeni bir düzenleme yapması için talepte bulunma ve/veya talimat verme olanağı sağlar. Başbakan bu konuda bir talimat verebilir. Çünkü buradaki konu askerlik ile doğrudan ilgili bir husus değil. Bu olay üzerine Başbakan, Genelkurmay’a, “Verilen sağlık hizmetinin uygulanması noktasında şu aksaklıklar düzeltilmeli” şeklinde bir yazı yazar.
'Başbakan'ın yazısı Genelkurmay'ı bağlar, ama Başbakan meseleyi büyüttü'
Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı’na yazacağı böyle bir yazı bağlayıcıdır. Çünkü orası sivillere de hizmet veren bir hastanedir. Başbakan böyle bir yazışma yapsa idi, Genelkurmay tarafından bu yazı bağlayıcı olurdu. Ayrımcılık önlenirdi, kamuoyu da böyle bir tartışma ile meşgul olmazdı. Ama Başbakan sorunları genişletti, meseleyi büyüttü.
'Başbakan'ın yazısı orduevlerindeki uygulamayı da değiştirir'
Öte yandan askeri hastanelerde olduğu gibi orduevlerindeki düğünlere başörtülü/türbanlı kişilerin alınmaması durumu da askerlikle doğrudan ilgili bir konu olmadığı için Başbakan'a böyle bir yazı ile bu uygulamayı değiştirebilme olanağı sağlar. Çünkü burada da askeri bir hizmet söz konusu değil. Aslında konu şu; askerler askeri mahallere başörtü ve türbanın girmesini istemiyor. Ancak Türkiye’de gelinen nokta gösterdi ki, bunun bir opportunity’si (fayda/imkân) yok.
1982 Anayasası, hukuk devleti gereğince kamusal yetki, görev ve sorumlulukları belirlemiş bulunuyor. Yürütme , yasama ve yargı ayrılığına dayanan sistemde, yürütme organına ve özellikle Başbakan’a geniş yetkiler verilmiştir. Öyle ki, 1982 Anayasası, Başbakan’ı, bakanların bile amiri konumuna yerleştirmiştir. Amiriyet konumu, madde 117'ye göre Genelkurmay Başkanlığı üzerinde açık-seçik bir biçimde düzenlenmektedir.
'Başbakan yetkilerini kullanmıyor'
Askeri mekânlara ilişkin yönetmelik düzeyindeki düzenlemeler, yine askeri makamlarca yapılsa da, bunların yasalara ve Anayasa’ya uygun olması gerekir. Aykırılık durumunda, Başbakan, söz konusu aykırılıkların giderilmesi talimatını verebileceği gibi, üst norma aykırı düzenlemelerin mağduru kişiler, ilgili düzenlemeleri yargı önüne götürebilirler. Hukuk devleti, resmi işlemlerle yönetilir. Başbakan, bu çerçevede yetkilerini kullanmayıp, aradan üç yıl geçtikten sonra bunu bir televizyon programına taşıması, belki "askeriyeyi sıkıştırma" niyetiyle açıklanabilir; ama böyle bir davranış, hukuk devleti gereklerine tamamen yabancıdır.
Kaldı ki, Anayasa madde 118'de Milli Güvenlik Kurulu’nu öngörmekte; burada her türlü sorun görüşülebilmektedir. Başbakan son çare olarak, bu yolu da kullanabilirdi.
Bunların hiçbirinin yapılmayıp, kamuoyunu bilgilendirme aracı olan medyanın, anayasal organların hesaplaşma aracı olarak kullanılması, Türkiye'de henüz emekleme döneminde olan parlamentocu rejimin de derin bir yara almasına neden olmuştur.
DOÇ. OSMAN KORKUT KANADOĞLU
Soruna doğru çözüm bulabilmek için öncelikle konuya ilişkin hukuki düzenlemelere bir göz atılmalıdır.
2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu’na göre Akademinin asli görevi T.S.K.'nın ihtiyaç duyduğu sağlık personelini yetiştirmek ve T.S.K.'ya sağlık hizmet ve desteği sağlamaktadır. Aynı Kanun’un 7. maddesinin (j) bendine göre “yüzde beşi geçmemek üzere yönetmelikte belirlenecek oranda ve esaslar çerçevesinde sivil kişilerin muayene ve tedavilerini ayakta veya yatırarak yapmak” da Akademi’nin görevleri arasında sayılmıştır.
Yine Gülhane Askeri Tıp Akademisi Yönetmeliği’nin 22.10.1995 yılında değiştirilen 15. maddesine göre hastanede boş yatak olması koşulu ile mevcut yatak miktarının azami yüzde 5'ine kadar sivil hasta belirli esas ve öncelik sırasına göre kabul edilmektedir.
Yönetmeliğin 105. maddesine göre ise Askeri Tıp Fakültesinde disiplin sağlanmasında yürürlükteki kanun, yönetmelik, yönerge ve emirler hükümleri uygulanır.
'Sivil hastalarda askeri düzen kıyafeti aranmamalı'
Sivil hastalar bakımından yasa hükmüyle istisna getirilmesi karşısında bu hastalar bakımından askeri düzenin gerektirdiği belirli bir kıyafet zorunluluğunun aranmaması gerekir. Nitekim 20.8.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Ordu Evleri, Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisleri Yönetmeliği’nin 11. maddesine göre tesislere giriş, giriş kartları, kıyafet, emniyet, tesislerden istifade, tertip, düzen ve hizmet esasları, Genelkurmay Başkanlığınca verilen emir ve talimatlara göre yürütülür. Bu düzenlemenin askeri hastaneleri kapsamadığı açıkça görülmektedir.
Dolayısıyla yürürlükteki kurallar çerçevesinde sivil hastalar ve ziyaretçileri açısından askeri ve sivil hastaneler açısından kıyafet açısından bir fark olmasa gerekir.
'Doğrudan işlem yapamaz, ama siyasi sorumluluk Başbakan'ındır'
Anayasa’nın 117. maddesine göre, Genelkurmay Başkanının Başbakana karşı sorumluluğu, kendisine kanunla tanınan görev ve yetkileri bakımındandır. Dolayısıyla, Genelkurmay Başkanı'na kanunla tanınan yetki ve görev alanına giren bir konuda Başbakan'ın doğrudan işlem yapması düşünülemez. Zaten Anayasa’nın 124. maddesi yönetmelik çıkarma yetkisini Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerine, ancak kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların uygulanmasını sağlamak üzere vermiştir. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu’na göre Akademi, idari açıdan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı olarak kurulmuş olduğundan, bu alanda yönetmelikle düzenleme yapmak da münhasıran bu kuruma ait bir yetki olmalıdır. Bu yetkinin kullanılmasından doğan siyasi sorumluluğun Başbakan’a ait olması ise konunun başka bir boyutudur.
© Tüm hakları saklıdır.