Gündem

Başbakan İstanbul’da moral buldu

Hilmi Hacaloğlu, Erdoğan'ın İstanbul'daki mitinginden izlenimleri yazdı.

05 Eylül 2010 03:00



Hilmi Hacaloğlu - T24




“Bayramda İstanbul’u ilçe ilçe gezeceğim”. Başbakan Erdoğan’ın görkemli İstanbul mitinginde en önemli cümlesi buydu. Her ne kadar gazetelerden okuduğumuz kadarıyla önündeki anketler, “evet”in “hayır”ın sekiz puan önünde olduğunu gösterse de Başbakan, son ana kadar gevşememeye kararlı .“11 Eylül akşamına kadar kapı kapı çalışmaya devam” sözleri de zaten bunu güçlendiriyor.

Cuma günü Diyarbakır’dan mutlu ayrılan Başbakan, İstanbul’da gördüğü kalabalıktan da memnun görünüyordu. Bir konuda haklı, iki hafta önce Abide-i Hürriyet’te izlediğim CHP mitingiyle kıyasladığımda AKP teşkilatının daha iyi çalıştığı ortada. Ancak Şişli’deki coşku, Kazlıçeşme’den fazlaydı. Kalabalıktaki heyecan eksikliğini kendine güvenle de, iktidar yorgunluğuyla da açıklamak mümkün.


“Biz de tezgâhtan geçtik”

Yarın Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda konser verecek U2’nun solisti Bono’yla Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde buluşan Başbakan Kazlıçeşme’de bu görüşmeye atıfta bulundu. “ Bono bana sordu ‘Neden girdin içeri?’ Dedim ki şiir okudum, kahkahayı bastı”.

Referandum sürecinde cezaevi günlerine sık sık atıfta bulunan Erdoğan, İstanbul’da da rakiplerinin eleştirdiği mağduriyet söylemine devam etti. “Diyarbakır Mamak’ta neler yaşandıysa biz de bu tezgâhtan geçtik. Ama güzel oldu, orada özgürlüğün tadını aldık, orada demokrasi öğrendik”.


“Yargıda mezhep örgütlenmesi var”

Başbakan, yargıya karşı bugün daha da sertti. Yüksek yargıyı yine siyaset minderine çekmeye çalıştı. Herhalde bu söylemlerinin sonuç verdiğine inandığından İstanbul’da daha da ileri giderek açık açık yargıyı “mezhep örgütlenmesi” içinde olmakla suçladı. Önce “cübbenizi çıkarın siyasete girin” dedi ardından da “yargıda cemaat gruplaşması var” sözleriyle bir alevi örgütlenmesi olduğunu ima etti. Başbakan buna gerekçe olarak 1991 yılında kurulan DYP-SHP koalisyonunda adalet bakanı olarak görev yapan Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay zamanında işe alınan 3 bin kişiyi gösterdi. Bu kişileri yargıyı siyasallaştırmakla itham eden Erdoğan,“ şimdi o kişiler belirleyici noktada ve ideolojik davranıyorlar, ben de bunun bedelini ödedim. Biz şimdi yargının bağımsız, tarafsız ve güvenilir olmasını istiyoruz” sözleriyle de yargının bağımlı, taraflı ve güvenilir olmadığını vurguladı.


'Kılıçdaroğlu’na “Özür dilemen lazım ama cibilliyet meselesi"

Başbakan'ın eleştirilerinden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da nasibini aldı. Baykal’ın istifa sürecinde dürüst davranmadığını belirttiği ana muhalefet liderini, Avcılar Belediye Başkanı’nın astırdığı afişlerle vurdu. “Hükümet görevini yapsın dedi. Onun talimatıyla değil ama güvenlik teşkilatımız görevini yaptı. Avcılar Belediyesi’nin astığı ortaya çıktı. Senin özür dilemen lazım ama bu cibilliyet meselesi”. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun türbanla ilgili sözlerini de eleştirdi. “ Anayasa Mahkemesi’ne başvuran metnin altında senin de imzan yok muydu? Bu milleti sen elinde oyuncak, keklik mi zannediyorsun. O senin karakterin. Tankların önünde durakmış, sen ancak özgürlüklerin önünde mayın olursun”


'MHP’ye sert sözler “bunlar kafatası milliyetçisi”

Referandumun son haftasında artık apaçık ortadaki Başbakan, en çok MHP ve BDP tabanına oynayacak. Daha önce İstanbul ve Anadolu sermayesi ayrımı yapan Erdoğan, MHP’de genel merkez-örgüt çelişkisi üzerine gidiyor. Bağımsız ülkücüler ve BBP’nin “evet” cephesinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Benim MHP’li kardeşim tavan başka taban başka. Devleti ve vatanı sevenlerle bu özgürlük mücadelesinde bedel ödeyenleri sevenler olarak evet deyin” dedi.  Erdoğan’ın MHP yönetimine yönelik sözleri de hayli sertti “Bunlar milliyetçi değil mi? Onlardan olsa olsa kafatası milliyetçisi olur”.

Erdoğan, hükümetin Abdullah Öcalan’la görüştüğünü iddia eden Bahçeli’ye isim vermeden “ bu iddianı kanıtlayamazsan şerefsizsin” dedi.

Bağımsız Kürt aydınlarının ‘hayır’ dediğini vurgulayan Erdoğan, özellikle Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in sözlerini eleştirdi “ sakın ha sandığa gidilmesin bunun kampanyasını yapanlar var. Ama ben oradaydım, Diyarbakır ‘evet’ dedi ”


'Gazete ve outdoor ilanların kaynağı Hazine yardımı'

Günlerdir CHP, iktidar partisinin referandum propagandasına harcadığı parayı gündeme getiriyor. Hatta Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay “ biz 1 trilyon harcadık onlar 40 trilyon harcıyor” diyerek rakam da telaffuz etmişti. Başbakan ilk kez rakam vermeden de olsa bu konuya girdi. “ Biz Hazine’den aldığımız parayı harcıyoruz sen para almıyor musun? “

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Mart yine Erdoğan’ın sıkça başvurduğu konular oldu. O darbeleri yapanlar o muhtıraları verenlerin “siyasetin üzerine vesayet yerleştirdiğini” söyleyerek TSK’yı eleştirir görünse de, devamında “bunlar akşam başka sabah başka davranırlar. Yeri geldiğinde Atatürkçüyüz diyorlardı. Sanal korkular yarattılar. Çetelerle mafyalarla istikamet çizdiler” sözleriyle de aynı cümle içinde siyasetçileri de suçlaması biraz kafa karıştırdı.


'Medya iftira kampanyası düzenliyor'

Ve medya. Medya, son yıllarda sıkça olduğu gibi yine Başbakan Erdoğan’ın hedef tahtasındaydı. Satılık gazetelerin asparagas haberler yaptığını söyleyen Başbakan, ayrım yapmaksızın medyayı da CHP, MHP, TKP, İP ve YARSAV’la birlikte “hayır cephesi”nde saydı. Tabii, Başbakandan bu sözleri dinledikten sonra bugün Hürriyet ve Akşam gazetelerin ilave gibi dağıttığı “evet” eklerini nereye koymak gerekir. Bu da bir soru olarak önümüzde duruyor.


'Referandum hükümete güven oylaması değil'

Başbakan her ne kadar genel seçim kampanyası özeniyle yaklaşsa da son dönemde özellikle referandumun hükümete dönük bir güven oylaması olmadığına vurgu yapıyor. Bugün İstanbul’da da bu tavrını sürdürdü. “Bunu parti hesaplaşmasına çevirmeyin. 12 Eylül’de 26 maddelik paketi oyluyoruz. Referandumu ucuz polemiklere heba etmeyelim. Bu güven oylaması değildir. Ne sonuç çıkarsa çıksın bizden bunu duymayacaksınız”.

Merkez Bankası’nın dolar rezervini, Adalar, İzmir, Tunceli gibi AKP’nin geride kaldığı illere yapılan yatırımları, nema ve KEY ödemelerini anlatan Başbakanın referandumun “güven oylaması olmadığı”nın altını bu kadar kalın çizmesi en hafif deyişle şaşırtıcıydı.