22 Aralık 2016 13:26
Başbakan Binali Yıldırım, AKP ile MHP'nin üzerinde uzlaştığı anayasa değişikliğine ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Rejim değişiyor" sözlerini hatırlarak "Herkes anladı, Kemal Bey anlamadı, rejim değil sistem değişiyor, ismi de Cumhurbaşkanlığı sistemi" dedi. Yıldırım bazı AKP'li vekillerin değişiklik teklifine oy vermeyeceği iddialarına ilişkin olarak da "AK Parti grubu olarak biz 316 imzayla teklifimizi verdik. AK Parti'de filan imzalayacak, filan imzalamayacak diye söylentiler çıkardılar, tuş oldular. AK Parti üzerinden hesap yapanlar mosmor attılar." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, terörün ve şiddettin Türkiye'yi vesayet altına almasına izin vermeyeceklerini de belirterek " Millet olarak birlike ve beraberliğimizi koruyacağız" diye konuştu. Yıldırım, Irak ve Suriye'ye yerleşen terör örgütlerinin sadece Türkiye'yi tehdit etmediğini belirtip Almanya'da Noel pazarına düzenlenen saldırıyı hatırlatarak "Bu konudaki ikircikli tavır bırakılmalıdır. Türkiye terör örgütleriyle mücadelede işbirliğine hazır" yorumunu yaptı.
Başbakan, Suriye'de rejim güçlerinin kontrolüne geçen Halep'ten 40 bin sivilin tahliye edildiğini de söyledi. Yıldırım tahliye işleminin henüz bitmediğini ifade ederek tahliyelerin süreceğini söyledi.
AKP Genel Merkezi'ndeki İl Başkanları toplantısında konuşan Yıldırım'ın açıklamaları şöyle:
Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz, ailelerine ve milletimize baş sağlığı diliyoruz, gazilerimize acil şifalar mevlamdan niyaz ediyoruz. Üzerine basarak ifade etmek isterim ki, dünyanın baş belası terör, insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Terörle mücadele Türkiye'nin beka mücadelesidir.
Türkiye'nin birliğinin, beraberliğinin, kardeşliğinin daim olması adına verilen büyük bir savaştır. Birlik ve bütünlüğümüzü her zaman muhafaza edeceğiz, Türkiye'yi vesayet altına almasına izin vermeyeceğiz. Terör ve şiddet Türkiye'yi, demokrasimizi ve hukuk yolundaki kararlılığımızdan asla vazgeçiremeyecek.
2016'nın son genişletilmiş il başkanları toplantısını gerçekleştiriyoruz, bugün 81 il teşkilatımızın bütün yönetim kademeleriyle, il başkanları, il kadın kolu başkanları, il gençlik kolu başkanları, il belediye başkanları olmak üzere 114. kez bir araya gelmiş olmamız bize, AK Parti'de istikrarın, hizmetin, sürekliliğin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Sizlerle birlikte olmak, aslında 80 milyon vatandaşımızla beraber olmak anlamına geliyor. Bütün belediyelerimizle, köylerimizle birlikte olmak anlamına geliyor. AK Parti siyasetinin ülkemize, vatandaşlarımıza kazandırdıklarını sizler iyi biliyorsunuz.
Biz AK Parti olarak bu millete olan borcunu hizmet üreterek ödemek durumunda olan bir kadroyuz. AK Parti'nin siyasi ilkelerini yerine getiren bu muhteşem kadro, Türkiye'nin yüzünü ağartan bir kadrodur. AK Parti hareketi birlik ve beraberliğimizin güvencesidir. AK Parti 79 milyon Türkiyemizin partisidir. Her şehrin, her vatandaşın partisi olduk, derdiyle dertlendik. Hiçbir AK Partili kardeşim, hiçbir şekilde ayrımcılık yapmadı, yapmayacaktır.
Her türlü ayrımcılığı reddettik, daima millet dedik. Ülkemiz baştan başa bayındır oldu, vatandaşlarımızın beklediği hizmetler birer birer gerçeğe döndü. Bu heyecanı koruduğumuz için bugün milletin duası ve desteğiyle bu emaneti yine bizler taşıyoruz. Bu emanete sadakat göstermek bizim en şerefli görevidir.
Değerli kardeşlerim, özellikle son dönemde terör örgütleri canları yandıkça, asimetrik eylemlere başladılar. İstanbul ve Kayseri'de yaşanan saldırıların arkasından son olarak Rus Büyükelçi'ye yapılan alçakça suikast, tüm dünya olarak terörü doğru bir zeminde değerlendirme ihtiyacını ortaya koyuyor. Teröre karşı hiçbir ülke biz güvendeyiz diyemez. Türkiye'nin maruz kaldığı terör saldırılarını, sadece Türkiye'nin meselesi olarak görmek fahiş bir hatadır. Irak ve Suriye'ye yerleşmiş olan terör örgütlerinin sadece Türkiye'yi tehdit ettiğine inananlar yanılırlar.
Terör dünyanın ortak sorunudur, uluslararası toplum terör karşısında ikircikli söylemi bir kenara bırakmadı, tamamen aynı tavırı almalıdır. Başarının önemli şartlarından bir tanesi budur. Sizin teröristiniz kötü, benimki iyi anlayışı maalesef terörü bitirmeye değil, terörün daha da azmasına neden olmaktadır. Terörle mücadele hassasiyetini gözeten herkesle işbirliği yapmaya hazırız. Demokrasi, hukuk ve insanlık mücadelemizi hiçbir terör örgütü, hiçbir cinayet şebekesi durduramayacak. Unutmayalım ki, teröre karşı en büyük gücümüz ve sermayemiz birliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimizdir. Birlik ve kardeşlik ruhuyla bu mücadelede mutlaka ve mutlaka zaferle sonuçlanacaktır. Güney sınırlarımızda maalesef ciddi bir kaos var. Ciddi bir otorite boşluğu var.
Adeta hükümet yok, yanıbaşımızda Halep'te yaşanan insanlık dramı bütün dünyanın gözünde cereyan ediyor, dünya yine sessiz, yine sağır yine dilsiz. Ancak Türkiye şartta, her zorluğa rağmen her zaman olduğu gibi bu insanlık dramına, bu vahşete sessiz kalmadı, kayıtsız kalmadı. Türk milletinin gönlünü, kalbini, vicdanını harekete geçiren sivil toplum örgütlerimiz, AFAD yetkililerimiz hemen gecikmeden oradaki mazlum, masum insanlara yardım ellerini ulaştırdılar.
Yine parti teşkilatlarımız, sizler seferber oldunuz. Hükümet olarak, başta sayın cumhurbaşkanımız olmak üzere biz de muhataplarımızla, Rusya ile İran ile çok yoğun bir diplomasi görüşmeleri yaptık ve ateşkesin gerçekleşmesini sağladık. Ve sivillerin Halep'ten tahliyesini başlattık. Bugüne kadar 40 bin civarında sivil, ateşin içinden alınarak emniyetli bölgelere gönderilmiştir.
Barışa kurşun sıkmak için gereken her türlü çabayı gösterdiler, buna rağmen muhataplarımız üzerindeki yoğun diplomatik baskımızla bu insanların imdadına yetişmeyi başardık. Tahliyelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için çalışmalar bitmiş değil.
Masumların yarasını sarmak, onların can güvenliğini sağlamak için Türkiye olarak başından beri her türlü fedakarlığı yapıyoruz. Bize "Aferin" diyenlerin methiyesine ihtiyacımız yok, biz inancımızın, insanlığın gereğini yapıyoruz. Değerli kardeşlerim, AK Parti siyaseti, evrensel değerlerin siyasetidir.
Türkiye'nin 61 il ve bütün renkleri bizim siyasetimizde kendini bulur, kendini görür. AK Parti ayrıştıran değil, kaynaştıran bir partidir. 14 yılda büyük eserler kazandırdık, daha evvelsi gün dünyanın en önemli, mühendislik açısından en zor projesini yaptık.
İki kıtayı denizin altından bir tünelle birbirine birleştirdik. Bu proje daha bitmeden kendi alanında beş tane uluslararası ödül kazandı. Dünyada yaprak kımıldamazken, krizden yatırımlar durmuşken, Türkiye bir yıl içerisine ardı ardına, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli'ni hizmete aldık.
Ekonomide, siyasette, hukukta, alt yapıda, sağlıkta, velhasıl hayatın bütün alanlarında vatandaşımızın yaşamını kolaylaştırmak, hayat kalitesini yükseltmek bizim şiarımız oldu, bu alanlarda birçok hizmeti devreye aldık. Bu başarıda şüphesiz gönül gönüle yürüttüğümüz her bir arkadaşımızın büyük bir emeği var. Sizler, Türk siyasi hayatında benzeri olmayan başarılara imzasını atan kadronun elemanlarısınız. Bugüne kadar her bir vatandaşın derdini, kendi derdimiz olarak gördük. Amacımız birlik ruhunu temsil etmek, ülkemize ilk günkü gibi aynı şevkle hizmet etmektir. Bu muhabbeti kimse bozamaz, birliğimize zarar veremez. Türkiye artık karanlık tezgahlar kurularak teslim alınacak bir ülke değildir.
Türkiye artık şer odaklarının bölebilecekleri bir ülke de değildir. Bir ve beraber oldukça Türkiye için kalbimiz heyecanla çarptıkça, bizim hızımızı hiç kimse kesemez evvel allah. Biz kendimiz için değil, ülkemiz için bu yollara çıktık. Ülkemiz sizlerle, bu kadroyla bu günlere geldi ve bu karoyla da 2023'e, 2053'e taşınacak. AK Parti kadroları olarak siyaseti baştan da ifade ettim, ülkeye, millete hizmet aracı olarak gördük, buna inandık. Her zaman milletin ihtiyaçları bizim önceliğimiz oldu. Bir anayasa meselesi var. Bu anayasa konusu son 50 yıldır, Türkiye'nin siyasetini meşgul eden bir konudur. 1980 darbesinden kalma bir vesayet anayasasıyla Türkiye'nin bugünkü ihtiyaçlarını, vatandaşlarımızın gelecek beklentilerini karşılamak mümkün olmuyor. Bu anayasanın değişmesi gerektiği konusunda hiçbir görüş ayrılığı yok. Bütün partiler, bütün seçimler öncesi yeni bir anayasa vaadinde bulundular. Ve öncelikli olarak iktidara geldiklerinde, darbe anayasasını değiştirecek ve Türkiye'nin ihtiyacı olan bir anayasa yapacaklarını ifade ettiler. Biz de söyledik.
Ama bugüne kadar derli toplu, anlamlı bir değişikliği maalesef gerçekleştiremedik, zaman zaman krizler olduğunda krizleri aşmak için sınırlı değişiklikler yaptığımız oldu. 2007'de 367 icadı ve bunun üzerine cumhurbaşkanını meclisin seçememesi ve partimizin çözüm millettedir diye anayasada değişiklik yaparak cumhurbaşkanını milletin seçmesini sağlayacak değişiklik yaptık. Daha sonra yargı darbesi, yargı vesayeti oluşturmaya çalışanların bu hamlesine karşı, özellikle üst yargıda önemli düzenlemeler ön gören değişiklikleri de yine AK Parti iktidarında yaptık. Son yılların en fazla tartışılan konusu, Türkiye 'de hükümet yönetim sisteminin kalıcı istikrar sağlamadığı, bu nedenle yönetimde, yönetim sistemini de içeren esaslı bir değişikliğin acil bir ihtiyaca dönüştüğü toplumun bütün kesimlerince tartışılıyor. Bu konunun artık gündemden kalkmasını bekliyoruz. Siyaset, sorun üretme değil, sorun çözme işidir.
15 Temmuz alçak darbe girişiminden sonra, parti genel başkanları olarak cumhurbaşkanımızın daveti üzerine geldik. Anayasa meselesi üzerinde konuştuk. Aldığımız karar AK Parti, CHP, MHP olarak anayasa değişikliği konusunda çalışma yapmak ve mutabık kaldığımız maddeler üzerinden çalışmalarımızı yürütmek. Tam bu görüşmeler sonuna varmışken, ekim ayının başlarında MHP Genel Başkanı Bahçeli bir çıkış yaptı, dedi ki; bu mevcut sistem böyle devam etmemeli, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle birlikte meydana çıkan mevcut durum anayasa ile uyumlu hale getirilmelidir.
Her ne kadar biz parlamenter sistemi tercih ediyor isek de bu sorunu çözmek için partiler üstü bir anlayışla AK Parti ile bu konuyu müzakere etmeye hazırız. Bunun üzerine üçlü devam eden müzakereleri iki parti olarak sürdürdük. Sayın Bahçeli ile bu konudaki ilk görüşmemiz 10 Kasım'dır. 10 Kasım'da işin çerçevesini çizdik, 10 Aralık'ta da teklifimizi Meclis'e verdik. Şimdi artık iş Meclis'te. AK Parti grubu olarak biz 316 imzayla teklifimizi verdik. AK Parti'de filan imzalayacak, filan imzalamayacak diye söylentiler çıkardılar, tuş oldular. AK Parti üzerinden hesap yapanlar mosmor attılar.
Değerli kardeşlerim, bu anayasa şüphesiz yapılan, 21 maddede olan değişikliğin 18 maddesi esasa ilişkindir. Diğer kalan 3 maddesi de geçici maddeler, yürürlük ve intikal maddeleridir. Hangi madde ne zaman yürürlüğe girecek, bir de ibare değişiklikleri var.
21 maddelik değişiklikle mevcut anayasanın 69 maddesinde de bir uyum değişikliği yapmak durumunda kaldık. Sistemde başbakan yok, Bakanlar Kurulu yok, dolayısıyla hükümet sistemi değişiyor. Hükümet sisteminde cumhurbaşkanı var, bakanlar kurulu var, kabinesi var, bir de meclis var. Aynı günde yapılan bir seçim var, belediye başkanlığı seçimleri gibi. İşte bu getirilen sistem de bunun aynısı. Cumhurbaşkanını seçiyorsunuz ayrı oy veriyorsunuz, bir de meclis üyelerini aynı anda seçiyorsunuz. Dolayısıyla bir günde seçimi tamamlıyorsunuz.
Ola ki cumhurbaşkanı yüzde 50'nin altında kalırsa, cumhurbaşkanı için 2 hafta sonra yeniden seçim yapılması söz konusu olabilir. Şimdi efendim, rejim değişiyor. Bunları anlata anlata sağır sultan duydu. Herkes anladı, Kılıçdaroğlu anlamak istemedi. Sayın Kılıçdaroğlu, Kemal Bey Türkiye'nin rejimi belli, Cumhuriyet. 1923'te bedel ödedik, İstiklal Harbini kazandık, rejimimizi de değiştirdik, adını da Cumhuriyet koyduk. Rejim değişikliği tarihte kaldı, o mesele bitti. Şimdi artık yönetim ihtiyaçlarımızı karşılayacak icra gücü, istikrarı esas alan hükümet sisteminden bahsediyoruz. Parlamenter sistemler var, başkanlık var, yarı başkanlık var, başkanlık başbakanlık var... Var oğlu var. Bizimki cumhurbaşkanlığı sistemi. Sistemin adı cumhurbaşkanlığı sistemidir, nokta.
Vatandaş diyor ki, sen memleketin işlerini yapacaksın. Vatandaşın ne derdi, ne işi varsa onu yap. Sana verilen parayla beş yıl boyunca ne vaat ettiysen bunları yap. Sana inandık, güvendik, yetki verdik. Meclis'e de diyor ki sen de cumhurbaşkanının, memleketin ihtiyacı olan kanunları çıkar. Memleketin güvenliği için, terörle mücadele için, demokrasi için, vatandaşın daha güzel günlere erişmesi için gerekli kanunları çıkar. Yetmez, cumhurbaşkanı ve ekibini de takip et. Verilen yetkileri doğru kullanıyor mu, onayladığınız bütçeyi yerli yerinde harcıyor mu. Bunlar, olay bu. Biri Meclis diğeri cumhurbaşkanlığı. Dolayısıyla hiç kafa karıştırmaya lüzum yok. Diktatörlük geldi, gitti...
Diyelim ki anlaşamadılar, Meclis ile parti anlaşamayabilir. Çoğunluk değişebilir, sistem ona da çözüm getiriyor. Eğer bir kriz olursa, o krizle yaşamak mecburiyetinde değil Türkiye. Burada o da var, cumhurbaşkanına seçime gitme yetkisi veriyor. Cumhurbaşkanı seçime gidince otomatikman Meclis de gidiyor. Veya Meclis'e veriyor yetkisi, giderlerse cumhurbaşkanı da gidiyor. Vatandaş öyle iş ister mi, onun için oturun anlaşın diyor.
Cumhurbaşkanı eski sistemde olduğu gibi seçimle gelecek. Herhangi bir suçtan dolayı suçlanabilir, bakanları, yardımcıları suçlanabilir. Bu da aynen Meclis'te değerlendiriliyor, Yüce Divan'a gönderilip gönderilmemesi belli şartlara bağlı, şartlar oluşursa kendini savunuyor, aklanıyor veya suçlanıyor. Cumhurbaşkanı yürütmeyle ilgili, icraatlarıyla ilgili her türlü kararı cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle alıyor. Bu kararnamelerin istisnası var, kişi hak ve hürriyetleri, anayasada kanunla düzenlenmesi öngören alanlarda kararname çıkaramıyor.
Kararname ve kanun arasında uyumsuzluk varsa da kanun esas alınıyor. Görüldüğü gibi buradaki ilişkide yasama yetkisini ön plana alan, yürütmeyle ilgili işlerle ilgili kararnameleri sınırlayan mantıkla hazırlandı. İşte bu kararnameyle eyaletler kurabilir diyorlar, zaten anayasanın başında yazıyor, üniter devlet yapısı var, bayrağı tek, başkenti tek. Yani bütün toprak bütünlüğü milletiyle, ülkesiyle bağımsız demokratik laik bir sistemden bahsediyoruz. Bütün bunlar ortadayken nasıl böyle bir şey icat ediyorlar ben anlamıyorum, aynı 367 gibi bir şey. Ne söylerlerse yadırgamamak lazım. Gerçek belli, Türkiye ülkesiyle milletiyle bir bütündür, toprak bütünlüğünü hiçbir şekilde bozacak bir düzenlemeye izin vermeyiz. Biz bu mücadeleyi niye yapıyoruz, niye. Şehit kanlarımızı döküyoruz? Ülkemizin birliği, bütünlüğü için bu kavgayı veriyoruz.
Niye bütün terör örgütleri tüm gücüyle üzerimize geliyor, çünkü diyoruz ki; bayraklar inmezler, şehitler ölmez, vatan bölünmez. Bu anayasada belediye kurmak, il kurmak veya illeri birleştirmek kanun işi, hepsi Meclis'in işi. Başkan ne yapacak bakanlıkların sayısını 20'den 15'e indirdim diyecek. Şunları şunları birleştirdim diyecek. İhtiyacı olan kurumları açabilir, kapatabilir, bunlar icraatla sınırlı olan şeyler. Vergi koyacak mesela, vergiyi kanun koyar, başkana bırakmayacak. "Ben bunu uygun gördüm" diyemiyor. Neyse bu konu uzmanları işi, daha fazla detaylara girmeyeyim. Bir iki tane arkadaşlarımızın kafasını karıştıran husus var, mahsurlu bulunuyorsa üzerinde inat etmemizin bir anlamı yok.
Teklif görüşmeleri sırasında da uzlaştığımız şey MHP'yi mutlu etmiyorsa uzlaşmamızın bir anlamı yok dedik. Bu yüzden sürekli görüştük, mutabakata vararak buralara geldik. Hiçbir zaman mükemmele erişmeyi düşünmedik, çünkü biliyoruz ki mükemmel iyinin düşmanıdır. İyi yapmayı hedefledik. Sayın Bahçeli'nin de hakikaten dirayeti, hassasiyeti, ülkenin geleceği konusundaki duruşu çok önemliydi. Ben bir kez daha kendisine huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Anayasa Meclis'te, inşallah Genel Kurul'da da görüşülüp kabul edilecek ama iş orada bitmiyor. Milletvekilleri biraz yorulacaklar ama birinci aşama bitmiş oluyor. Sonra hepimiz meydanlardayız. Milletimize sonra neyi murat ettiğimizi en iyi şekilde anlatacağız. Bu anayasa koalisyonlar dönemini kapatıyor, Türkiye'de 60'tan bu tarafa 45 tane hükümet kurulmuş. Normal şartlarda 15 hükümet kurulması gerekiyordu. 16 ay süresi var hükümetlerin.
Ne yapabilirsin ki? Tebrikleri kabul edersin, brifing alırsın sonra valizlerini toplarsın. Allah'tan AK Parti var ki kesinti yok. Şimdi bana bütçe kapanış konuşmasında konuşmacılar "Efendim ehliyeti, liyakata dikkat etmiyorsunuz" diyorlardı. Orada vakit olmadı söyleyemedim de burada içimde kalmasın; 2003'te, 2002'de seçime gittik, ehliyeti verdi mi vatanda, direksiyona geçtik mi, 2007'de iyi araba kullanıyorsun dedi biraz daha puanımızı artırdı mı, 2011'de tekrar bizi direksiyona oturttu mu, 2015'e geldik ufak bir yol kazası, sonra 5.5 ay sonra " Biz kaptandan memnunuz tekrar direksiyona" dedi.
Ehliyet de burada, hizmet de burada. Bizimki öyle trafikte patates mühürüyle alınan ehliyet değil. Eskiden ehliyeti tak tak tak basıp veriyorlardı, çakma ehliyetlerle bizim işimiz olmaz. Milletin verdiği yönde de hizmetimize devam ederiz. Bugün yine, bir önceki genişletilmiş il başkanları istişare toplantımızdan bugüne kadar ülkemizde gelişen olayları konuşacağız. Siz değerli kardeşlerimizin önerilerini ve memleket meselelerini bakan yardımcısı arkadaşlarımızla değerlendireceğiz.
2016 yılını da böylece tamamlamış olacağız. Evet, bunları söyledikten sonra fazla bir şey kalmıyor. Toplantımızın açılış bölümünü böylece tamamlamış oluyoruz. Bir ve beraberliğimiz daim olsun diyorum, Allah yar ve yardımcımız olsun. Ülkemizin aydınlık geleceği için daha fazla üretmeyi, daha fazla hizmet etmeyi Allah bize nasip eylesin diyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum
© Tüm hakları saklıdır.