T24 - AK Parti İstanbul İl Başkanlığında Show TV'de yayınlanan ''Siyaset Meydanı Seçim Özel'' programına katılarak, Ali Kırca ve Tuba Atav'ın sorularını yanıtladı. Erdoğan, YGS'de gündeme getirilen şifre iddialarına ilişkin "Öğrencilere yapılmış bir haksızlık yok. Şifre diye bir şey de yok. Süreç sadece ÖSYM Başkanı tarafından iyi yönetilemedi" dedi. Erdoğan seçim barajı konusunda kendisine yöneltilen soruya ise, ''İstikrar adına bizim bu baraja ihtiyacımız var'' dedi.
İŞTE BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI:
Erdoğan, YGS ve ALES sınavlarında yaşanan sıkıntılar hatırlatılarak, ''ÖSYM'de yaşanan sıkıntıları nasıl değerlendiriyorsunuz? ÖSYM Başkanı konusunda bir tasarrufunuz olacak mı?'' sorusu üzerine, ''Böyle bir sınavda aslolan nedir? Burada kopya var mı, yok mu? Kopya varsa tehlike, ama kopya yoksa şifreydi, sehvendi vesaire... Bunların hepsi işin çok çok detay şeyleri... Bunlar neticeyi ilgilendiren şeyler değil'' diye konuştu. Konuyu ÖSYM Başkanına sorduğunu, başkanın kendisine ''Kesinlikle burada kopya yok, böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil'' dediğini, daha sonra kendisine bazı teknik şeyler getirdiklerini, bunu aldıklarını ve değerlendirmesini yaptıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu alanda deneyimi, tecrübesi olan hocalarla beraber... Daha önceki imtihanlarla gerek Türkçede gerek sosyalde, gerek matematikte... Bunların hepsine bakarak... Baktık ki özellikle alınan neticelerde eskiye göre şimdi o kadar yüksek bir şey söz konusu değil. (Başarı) Oranlarda daha da düşüş var. Eğer burada kopya olsa bunun yükselmesi lazım. Yükselmemiş, tam aksine düşmüş. Buradaki bu dijital baskı tekniği kopyayı ortadan kaldırıyor. Hareket ettikleri nokta bu. '' ALES'te ise sadece İzmir'de yaklaşık 200 adayın mağduriyetinin olduğunu, bunun da kitapçıkların yeterli sayıda olmamasından kaynaklandığını hatırlatan Erdoğan, bu adayların 15 Mayıs'ta sınava gireceğini, onların da mağduriyetinin böylece giderilmiş olacağını bildirdi.
'SON AÇIKLAMALARDAN SONRA TATMİN OLDUM'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''(YGS) Son açıklamalardan sonra tatmin oldunuz mu, sizin için mesele kapanmış mı?'' soruları üzerine, son açıklamalardan sonra tatmin olduğunu, sürecin yargıda ve yargıdan gelen ilk sinyallerin de olumlu olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Burada bu işin sonuna kadar takipçisi olduğumuzu ve olacağımızı söyledim. Çünkü biz bir öğrencinin bu noktadaki mağduriyetine asla müsaade edemeyiz. Kaldı ki burada her adayın her ayrı bir kitapçık almış olması yeni metodu ortada şey yapıyor. Burada kopyanın olmamasının teyidi beni rahatlatan bir netice olmuştur. Eğer kopyaya yönelik bir şey olmuş olsa orada asla zaten tereddüt etmeyiz. Gereken neyse onu yaparız'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''Bir tasarrufunuz olacak mı?'' sorusuna da şu yanıtı verdi: ''Kopya olmadıktan sonra neyin tasarrufunu yapacağız? (Kamuoyunda algı oluştuğu iddiası) Algılar üzerinden hareket etmem. Burada bu olaya maalesef çok ideolojik yaklaşan çevreler var. Bunları da ben çok iyi biliyorum. Çok iyi bildiğim için... Burada çünkü arı kovanına çomak sokuldu. Bundan rahatsızlık duyanlar da var. Bundan rahatsızlık duyulduğu için belli bir grubun bu işi sürdürmesi ve bu işi daha sonra, böyle bir seçim öncesinde adeta bir siyaset malzemesi haline getirmiş olmaları çok manidardır. Kimlerin yürüyüş yaptıkları ortadadır. Ne yazık ki gençlerimizi bazı legal örgütlerin yanında illegal örgütler de bu işte kullanma yoluna gitmişlerdir. Yoksa 1 milyon 700 bin öğrencinin tamamının bu noktada böyle bir güvensizliği filan söz konusu değil ki...
'BİZ BU ÜLKEDE ASLA GERİLİM İSTEMİYORUZ'
Başbakan Erdoğan, bunların legal, illegal bazı örgütlerin 3-5 bin kişi toplamasıyla olduğunu söylediklerini ifade ederek, ''Biz de arzu edersek, istersek, gerektiğinde kalkar 5-10 bin kişiyi bunun tam karşıtı olarak buraya çıkartırız, ama biz bu ülkede asla gerilim istemiyoruz, gençler üzerinden istismar istemiyoruz. Onun için böyle bir şeye girmeyiz dedik'' diye konuştu. ''Bu söylem biraz tehlikeli değil miydi?'' sorusunu da Erdoğan, şöyle yanıtladı: ''Karşımdakiler, siyasi liderler bu tür şeyleri yapıyor ve ana muhalefet partisinin milletvekilleri o gençlerle beraber yürüyor, bunu kimse eleştirmiyor da biz burada tam karşıtı bir demokratik hak noktasında bu mücadeleyi verenlerin ortaya çıkmasından niçin rahatsız olalım ki? Düşünün, milletvekilleri kalkıyor bu gençlerle beraber yürüyor. Bu doğru mu? Bu istismar değil mi? Ortada çünkü netleşen bir şey yok. Olay yargıya da gitmiş. Niçin bunlarla beraber böyle yürüyüşe katılır bu milletvekilleri? Bunları birbirinden çok iyi ayıklamamız lazım. Biz kalkıp da gençlerimizi bugüne kadar bu tür olayların hiçbirinde sokaklara dökmedik, caddelere dökmedik. Benim gençlik teşkilatım var. Türkiye'nin bütün ilçelerinde var. Bütün okullarda aynı şekilde bizim de gençlerimiz var. Bu tür şeyleri yapmak bizim için problem değil. Ancak biz sokaklarda demokratik haklar neyse bu hak çerçevesinde yasalara uygun olarak her şeyi yaparız, ama hiçbir zaman kalkıp da illegal örgütlerle işbirliği halinde bu adımları atmayız. (ÖSYM Başkanı) Süreci isterdik ki böyle yönetmesin. Süreci başkan iyi yönetememiştir. Kopya veya öğrencilere bir zulüm şeyi değildi. Buna ilmi siyaset diyelim. İlmi siyaset başka bir şey.'' Gösterilerin illegal örgütlerle yapıldığını, içinde illegal örgütler olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, ''Ne işi var orada? Direk olarak Başbakana, AK Parti'ye, bunlar nedir, ne alakası var? ÖSYM bize direk bağlı olan bir kuruluş değil. Biz sadece atama safhasında varız. Ondan sonra bağımsız bir kurumdur. Biz oraya karışamayız. Yapmışlardır ve biz kendilerinden almışızdır brifingi. 'Burada kopya var mı, yok mu, bize bunu söyle.' 'Yok.' Yoksa mesele yok. Tatmin olduğumuz nokta orasıdır. Süreci iyi yönetememiştir'' dedi.
'BU BARAJA İHTİYACIMIZ VAR'
Başbakan Erdoğan, yüzde 10'luk seçim barajı konusunun önemine dikkati çekerek, şunları kaydetti: ''Bu da çünkü bir istismar malzemesi olduğu için önemli. Bu baraj, AK Parti ile gelmiş bir baraj değildir. AK Parti yüzde 10 barajına rağmen gelmiştir. Biz seçime girdiğimiz zaman yüzde 10 barajı vardı ve biz yüzde 34 oy alarak iktidara geldik. Biz bağımsız aday demedik, belli bir bölgenin partisi olarak çıkmadık. Biz 780 bin kilometrekareyi kucaklayarak ortaya çıktık ve böyle çıktığımız için de bize halkımız 16 aylık partiyken yüzde 34 oy verdi, parlamentonun da yüzde 65'ini aldık. Şimdi bundan sonraki sürece yönelik açık ifade etmem lazım, biz her şeyden önce ülkemizin her yönden kalkınmasını düşünüyorsak bunun demokrasi ve ekonomi olarak at başı yürümesini de istiyorsak şöyle geçmişe bir bakın, baktığınız zaman şunu göreceksiniz; Türkiye'de tek başına iktidarlar başarılı olmuştur, ama koalisyon hükümetleri hep ülkemizi maalesef geri götürmüşlerdir. İstikrar adına bizim bu baraja ihtiyacımız var. '' Erdoğan, seçim barajı konusunun ise Türkiye'nin şartlarıyla ilgili olduğunun altını çizdi. BDP'nin durumuna ilişkin bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, ''Tüm milleti kucaklasın, 'Ben sadece Kürtlerin partisiyim' niye diyor? 'Ben Türkiye'nin partisiyim' desin. 'Türkiye'nin partisiyim' diyemiyor. Ben Kürt kardeşlerimden ondan daha fazla oy alıyorum. Benim partimde mevcut dönemde 60'ı aşkın benim Kürt milletvekilim vardı, ama biz hepsini kucakladık'' dedi.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemi konusunda ise ''Bu tabii tartışılacak'' dedi. ''Sizin eğiliminiz Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesi yönünde mi?'' sorusunu Erdoğan, ''Benim kişisel eğilimim, şu anda başkanlık sisteminin, çeşitli modeller var, bunun çalışmasını yapıp bu çalışmada ben başkanlık sisteminin daha isabetli olacağı kanaatindeyim'' diye cevaplandırdı. Erdoğan, ''Seçimden sonra yapmayı planladığınız, gönlünüzden geçen Anayasa değişikliği içinde demin söyledikleriniz de dahil olacak mı?'' sorusu üzerine, ''Yaparız, daha önce de söylediğim gibi bunu referanduma bile tabi tutarız'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, ''Gönlünüzden Cumhurbaşkanlığı geçiyor mu?'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Ali Bey, tabii sen çok uyanıksın da ben senden geri kalmam yani. Şimdi biz şu anda seçimleri konuşuyoruz. Bu seçimlerde AK Parti nasıl tek başına iktidar olacak, nasıl açık ara önde olacak, bunun mücadelesini veriyoruz. Ben ifadem ne ise o ifademin arkasındayım.'' AK Parti tüzüğünü anımsatan Erdoğan, ''Ben partimin tüzüğünün gereği neyse bunu konuştum. Bunun bize yüklediği ne ise buna uyarım'' dedi. ''2023 yılında nerede olacağı'' da sorulan Erdoğan, ''Partimin bu gücü bana neyi yüklüyorsa burada illa partimin başında olmak da şart değil, başbakan olmak da şart değil. Partim bana hangi görevi verirse, her görevi yapmaya hazırım. Hayatım benim bu işle geçti. Bu terbiye ile büyüdüm ve bu terbiye ile de Allah son nefesimizi almayı bizleri nasip etsin '' yanıtını verdi. Erdoğan, ''Siz önümüzdeki dönemde nasıl bir meclis öngörüyorsunuz?'' şeklinde bir soru üzerine de şunları kaydetti: ''Bunu belirleme hakkı benim değil, milletimin hakkı. Egemenlik onun. Parlamentoyu benim milletim belirleyecek. Dolayısıyla milletimin belirleyeceği o parlamentodan, partiler bizimle uyum sağlamadılar 26 maddelik pakette... Hatta bırakıp gittiler. Biz ne yaptık? Biz de madem siz gelmiyorsunuz, millete gideriz. Bir madde hariç, bunun dışında 330'u aştığımız için millete bu paketi götürme imkanı yakaladık. Milletimiz de yüzde 58 ile onadı ve Anayasa değişikliğini 26 maddede yaptık. Eğer parlamentoda böyle bir uzlaşma temin edilemez, milletimiz de bize bu sayının üstünde millete gidebilecek imkanı verirse bunu yaparız. Ama böyle bir yetki bize verilmediği zaman, o zaman da mevcut anayasa ile çalışırız. Kararı millet verecek, ben milletimden bize anayasayı değiştirebilecek bir gücü vermesi halinde bilsin ki önü çok daha rahat açılacaktır. Ancak böyle bir yetkiyi bile bize vermesi halinde biz diğer siyasi partilerle bu konuda bir konsensüs oluşturmanın hep gayreti içinde olacağız.'' Erdoğan, seçim öngörüsüne ilişkin olarak ise ''Hayatımda yıldızları hiç saymadım. Milletim ne takdir ederse o. Şu anda kamuoyu araştırmaları bakıldığında birinci parti olarak açık ara önde gözüküyoruz'' dedi.
'HİÇBİR ZAMAN TEK DİL İFADESİNİ KULLANMADIM'
Erdoğan, Kürt sorunuyla ilgili sorular üzerine, AK Parti'yi kurdukları zaman programa bir gerçeği yazdıklarını belirterek, şunları kaydetti: ''Adına ister 'Kürt sorunu', ister 'Güneydoğu sorunu', ister 'Doğu sorunu' deyin, Türkiye'de böyle bir sorun, böyle bir vaka var. Programımızda 2-2,5 sayfalık bir yer burada var. Bir süreç başlattık. Partimizi kurarken özellikle Güneydoğu bölgesine gittiğimizde orada bize 'Şu OHAL'i kaldırın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz', 'Şu Çekiç Güç'ü gönderin, biz sizden başka bir şey istemiyoruz' diyorlardı. Geldik, 30 Kasım 2002, OHAL'i kaldırdık, hemen anında... Çekiç Güç, arkadan gönderdik. Televizyonlarda Kürtçe yayın yasaktı, yapılmazdı. TRT'yi, devletimizin bir kanalını tamamen buna tahsis ettik, 24 saat TRT Şeş yayın yapmaya başladı. Ana dilde kurslar açılmasının önünü açtık. Daha ileri giderek Kültür Bakanlığımız, Ahmadi Hani'nin Mem u Zin'in çevirisini yaptı. Devlet bu işin içine bizzat girdi.'' Kürt kökenli vatandaşların sorunun ne olduğuna ilişkin bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Aklınıza ne gelirse... Hangi alanda sorunu varsa... Şimdi onlar bize o sorunu getirsin. Şimdi Kürt sorunu diyerek bir başlığı Türkiye'de gündemde tutmanın bir anlamı var mı? Bu sadece ayırımcılığı getirir. Mesela neyi getirir? Örnek olarak söylüyorum; Diyarbakır'ın en büyük camisinde bir taraf orada cuma namazı kılarken, 'Bu devletin imamıdır, onun arkasında namaz kılınmaz.' 100 metre ötede siz kalkıyorsunuz orada bir cemaat daha oluşturuyorsunuz, orada ayrıca bir cuma namazı kılıyorsunuz. Bu nedir? Ayırımcılıktır. Bunu ne adına yapıyorsun? Kürt sorunu adına... Yok böyle bir şey.'' Başbakan Erdoğan, medyaya şaştığını da ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Niçin bunların karşısında medya durmuyor? Niçin bunların karşısında medya gerekli olanı söylemiyor? Diyanet İşleri Başkanımız kalkıyor bir şeyler ortaya koyuyor, bunların ne denli yanlış olduğunu söylüyor. Medya hala 'Olabilir' diyor. Neye göre sen 'Olabilir' diyorsun? Ülkemizde, benim özellikle söylediğim, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet... Burada yanlış olan şeyler ne? Bazıları bunları devamlı yanlış olarak değerlendirme gayreti içine giriyor. Ben burada hiçbir zaman tek dil ifadesini kullanmadım, ama özellikle BDP'li milletvekilleri benim tek dil söylediğimi... Hayır, ben böyle bir şey söylemedim. Bizim bugüne kadar tek söylediğimiz şey; bu ülkenin resmi dili Türkçedir.''
'ÜLKEYİ BÖLECEK TEZ'
Başbakan Erdoğan, ''Ana dilde eğitim konusu Kürt sorununun temel taleplerinden biri olarak hep söylene geliyor. Bu, bireysel Kürt vatandaşların bireysel sorunu değil, toptan çözülmesi gereken konu olarak görülüyor'' değerlendirmesi üzerine, şu görüşlerini dile getirdi: ''Bu söylediğiniz tez, bu ülkeyi böler, bu ülkeyi çökertir. Belçika'nın şu anda haline bakın. Belçika, bir yıldır hükümet kuramıyor. İspanya, şu anda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Biz ana dilde öğrenmesine mani olacak bir şey getirmedik. Buyurum kurun kurslarınızı... Önce bir hücum ettiler, baktılar ki bu iş yürümüyor, vazgeçtiler. Bakın Çerkezler başladı. O da başlayacak, öbürü de başlayacak... Ne olacak? Bu kadar istiyorsan, arzuluysan kurslarınızı kurun, gidin kurslarınızda bunu öğrenin ama okullarımızda resmi dilde Türkçeden taviz verdiğimiz anda bu bizim birliğimizi, beraberliğimizi, bütünlüğümüzü yok eder. Bakın üniversitede var. Üniversitede kürsüler, bölümler var, orada Kürtçeyi öğren, orada bu işi öğren. Hepsi, bizim milli birliğimizi, beraberliğimizi bozmaya yönelik adımlar... Ben Muş'ta da Iğdır'da da aynı şeyi söyledim. Milletime bunu anlatıyorum. Milletimin o andaki tepkisini görüyorsunuz. Apo'yu peygamber olarak ilan eden bir anlayışla bu işi nasıl çözeceksiniz? Bunun neresi Kürt sorunu? Böyle sorun mu olur?'' Erdoğan, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere ilişkin de şunları kaydetti: ''Bu ülkede madem ki Kürt kökenli vatandaşlarımızın böyle bir talebi, böyle bir sorunu var, burada bu ülkenin istihbarat teşkilatı kalkar onunla da görüşür, başkasıyla da görüşür. Bu ne ilktir, ne sondur.'' ''Görüşmelerden bir sonuç alınıyor mu ya da bir yarar sağlanıyor mu ki sürdürülüyor?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Sonuç alınıyor mu alınmıyor mu diye sizin hissetmeniz lazım'' karşılığını verdi. Başbakan Erdoğan, ''Terörün şu anda durmuş olmasını buna mı bağlamalıyız?'' sorusunu ise ''Daha iyi bir noktadayız'' diye yanıtladı. Bu işin birçok ayağı bulunduğunun, olaya sadece bir noktadan bakılırsa yanılgıya düşüleceğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bütün bu çalışmalar esnasında mesela son dönemlerde gelişen bir şey var. Nedir? Amerika uyuşturucu kaçakçılığına PKK lider kadroları bulaştığı için Hazine olarak bütün şeyleri donduruldu. Amerika'nın bankalarında PKK'nın liderlerinin şu anda demek ki bayağı yüklü paraları var. Bunu benim Kürt kökenli vatandaşlarımın bilmesi lazım. Nereden elde ediliyor? Uyuşturucu kaçakçılığından... Uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen bu paralar Amerika bankalarında bloke ediliyor ve şimdi de bunun uyuşturucudan elde edildiğini tespit eden Amerika kalkıyor Hazine olarak bu işe el koyuyor ve donduruyor.''
KANAL İSTANBUL PROJESİ
Erdoğan, Kanal İstanbul Projesinin zamanlaması ile başarılı bir seçim stratejisi olduğuna ilişkin yorumlar konusunda, bunun da işin bir yanı olduğunu, ancak bu projenin geçmişinin çok eskiye dayandığını kaydetti. Bunun, belediye başkanlığı döneminde bir rüyası olduğunu, o zamanki mevcut hükümetlerle böyle bir şeyi yapmanın mümkün olmadığını ve projeyi o dönemde dile getirmediğini, ancak çalışmasını yaptıklarını, iktidar görevi kendilerine gelince bu projenin zamanının geldiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunun için de tabii ilk dönem, çıraklık döneminde bir güç... Dünya piyasalarında yeriniz yok, kimse size iyi bakmıyor. Bu projenin bedeli de ciddi bir rakam. Yapılacak proje çalışmaları kesin şeyini belirleyecek ama 12 milyar dolar civarında. Bu daha üstü olabilir, ama öyle zannediyorum ki aşağısı olmaz. Bunu yap-işlet-devret sistemiyle yaptırmak mümkün. Bu noktada talipler çok. Aynı şekilde hiçbir şey olmazsa, şu andaki ekonomik gücümüzle Türkiye olarak rahat rahat yaparız.''
'MECBUR GİDECEK. NİYE? DEPREM TEHDİDİ VAR'
İstanbul'un çirkin bir yapılanmanın içinde olduğunu ve deprem tehdidine karşı bir çözüm üretilmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, bu çerçevede bir sonraki hafta Çarşamba günü (11 Mayıs) açıklayacağı iki şehir projesine ek olarak Kanal İstanbul kapsamında kordon boyu şeklinde bir yapılanma oluşacağını ifade etti. Oradaki yapılanmanın yalılar şeklinde değil, güvenlik şeridinin dışında gerçekleştirileceğini, bu nedenle güvenlik anlamında bir çelişki bulunmadığını söyleyen Erdoğan, İstanbul'un yoğun bölgelerinden, yeni oluşturulacak cazibe merkezlerine nüfus kaydırmak istediklerini belirtti. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''İki tane kuracağımız şehirde, Anadolu yakasında olanlar için oraları, Avrupa yakasında olanlar için buraları göstereceğiz. 'Buyur sana ev. Beğen al.' Mecbur gidecek. Niye? Deprem tehdidi var. Deprem tehdidini göre göre o vatandaşları orada nasıl bırakırız? Diyeceğiz ki 'Bak senin buradaki binan şu, bedeli şu. Buyrun sana şuradan, ne istiyorsun? Bir daire... Bir daire... İki daire... İki daire... Senin şeyinin bedeli bunu alıyor. Al güle güle kullan. Ama ben üç daire istiyorum. O zaman kalan bir daireyle ilgili de 20 sene vadeyle buyur üçüncü daire.'' Bunun bir göç planı değil, şehircilik planı olduğunu belirten Erdoğan, yeni dönemde bir şehircilik bakanlığı kuracaklarını söyledi.
'EVELALLAH BU KAPI ONLARA DA AÇILACAK'
''12 Haziran'da yapılacak seçimde neden başörtülü aday gösterilmediği'' yolundaki bir soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi: ''Ben bu sorunun cevabını aslında çok verdim. Bu soru noktasında, özellikle geçmişte verilmiş cevaplarımız var. Şu anda mesela bizim bir tane arkadaşımız var aramızda... Fakat ülkede, istiyoruz ki belli şeyleri, hassasiyetleri çöze çöze bir yere varalım. Şu anda mesela üniversitelerde bile henüz bu işi yasal zemine oturtabilmiş değiliz. Aslında yasal manisi var mı? Bana göre yasal manisi de yok ama bundan dolayı bizim partimiz hakkında, biliyorsunuz, kapatma davası açıldı. Bunu laiklik karşıtlığı olarak gösterdiler. Temenni ediyorum ki şimdi bu yeni dönemde artık bunlar aşılacaktır. '' ''Benim partimde şu anda başörtülü kardeşlerim siyaset yapıyor, çok ciddi sayıda siyaset yapıyor'' diyen Erdoğan, ''Siyasetin de tek yeri parlamento değildir, ama evelallah bu kapı onlara da açılacak, huzurlu bir şekilde orada da bu mücadeleyi verme imkanı bulacaklar. Örneğin şu anda Türkiye'de hiçbir siyasi partinin kadın kolları, bizim kadın kollarımız gibi çalışmıyor ve kadın kollarımızda da başörtülü, başı açık hepsi el ele bu çalışmaları sürdürüyor. Ana kademede, gençlik kollarında aynı şekilde yine bu çalışmaları yapıyorlar.''
'KARS HALKI YAPILANDAN MEMNUN'
Başbakan Erdoğan, Kars'taki ''İnsanlık Anıtı''nın yıkımının çok kişiyi vicdanen yaraladığı değerlendirmesi yapılarak sorulan ''Yıkılmadan bir formül olamaz mıydı?'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Ben o yeri çok iyi bilirim. O yerde yaptığımız çok çalışma var. O yer adeta bir tarihtir. Tabyaların olduğu, vakıf eserlerinin olduğu bir yerdir ve orası da tamamıyla işgal altındadır. Biz oraları hep temizledik, hala da temizlemeye devam ediyoruz. Bu tabyaların olduğu yerin üzerine bu ucube dikilmiştir. Aynı şeyi yine söylüyorum. Başka yer bulamazlar mıydı? Ben, o zaman belediye başkanı olan, şimdi CHP'nin birinci sıradan adayı olan şahsa dedim ki 'Bunu buraya yapma'. Ama adam yaptı. Daha sonra da zaten bizden aday olmayacağını anlayınca, hemen istifasını verdi, ayrıldı. Olayın aslı bu. Şu anda da Kars halkı, sizin dediğiniz kadar rahatsız değil. Ben kamuoyu araştırmasını filan yaptım. Kars halkı yapılandan memnun. Mesela Karşıyaka Belediyesi sahip çıktı. Karşıyaka Belediyesi alsın, niye almıyor? 'Almaya hazırız' dedi. Hadi alsın. Niye almıyor? CHP'li belediye... Gelsin alsın.''
'BENZETME DE YERİNE OTURDU'
Avrupa Parlamentosu'ndaki konuşmasında gazeteci Ahmet Şık'ın ''İmamın Ordusu'' adlı kitabına yönelik ''bomba'' benzetmesi konusunda açıklamaya ihtiyaç olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, ''Gerekli olan şeyler zaten yapıldı. Benzetme de yerine oturdu. Zaten alan bundan nasibini aldı. Herkesin her fikri kabul etmesi diye bir şey söz konusu değil. İkide bir bizim önümüze liberal yazar, şudur budur bunları getirmeyin. Hiç gerek yok. Bizi liberal kesimden destekleyen olur, desteklemeyen olur. Bir başka yerden destekleyen olur, desteklemeyen olur. Yani her düşünceyi, her fikri toplumun tamamının desteklemesi diye bir şey söz konusu değil'' dedi.
'GALATASARAY CAMİASI BÜYÜK BİR CAMİA'
Ali Kırca'nın ''Galatasaray'a hala küs müsünüz?'' sorusuna Erdoğan, ''Galatasaray Kulübüne veya Galatasaray'ın genel yapıdaki taraftarına küs olmam söz konusu olamaz. Ama orada tabii edep dışı, terbiye dışı tavır içerisinde olanları ben, halkımın, milletimin takdirine havale ediyorum. Çünkü biz, orada böyle bir eseri, Galatasaray Kulübünün hizmetine sunmakla görevimizi yerine getirdik. Olayın aslı budur. Biz, görevimizi yaptık ama oradaki belli bir grup, kimdir kim değildir bilemem, o akşamın şanına, o akşama yakışmayan bir terbiyesizlik yapmışlardır. Biz sadece bunlara güler geçeriz. Onun için çok da fazla değerlendirmeye gerek duymuyorum. Galatasaray camiası büyük bir camia'' yanıtını verdi.