Gündem

Başbakan Erdoğan: AB akıl tutulması yaşıyor

Başbakan Tayyip Erdoğan, cemaat vakıfları tarafından verilen iftarda 'Maalesef şu anda Türkiye'ye...

29 Ağustos 2011 03:00

T24 - Başbakan Tayyip Erdoğan, cemaat vakıfları tarafından verilen iftarda "Maalesef şu anda Türkiye'ye karşı çifte standarttan da öteye AB'nin akıl tutulması yaşadığı bir dönemdeyiz" diye konuştu.



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cemaat vakıfları tarafından İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde verilen iftara katıldı.

Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin Avrupa Birliği standartlarında bir demokrasiyi yakalayabilmesi için kararlı bir duruş sergiledik ve bugün de aynı kararlılıkla AB müktesebatına uyum çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Maalesef şu anda Türkiye'ye karşı çifte
standarttan da öteye AB'nin akıl tutulması yaşadığı bir dönemdeyiz" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'de cemaat vakıflarının temsilcileriyle bir iftar sofrasını paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu dile getirerek, ''Farklı inanç gruplarına mensup kardeşlerimizin bu müstesna ev sahipliğinden dolayı sizlere en kalbi şükranlarımı sunuyorum'' ifadesini kullandı.

Başbakan Erdoğan, iftar programında temsil edilen cemaatlerin bütün mensuplarına selam ve sevgilerini gönderdiğini belirterek, şunları kaydetti:

''İşte, burası İstanbul. Burada yüzyıllar boyu ezan, hazan ve çan bir arada olmuştur. Burada camiler, kiliseler, sinagoglar yüzyıllarca aynı caddede, aynı sokakta yan yana yaşamıştır. Millet olarak, ülke olarak bu noktada eşsiz bir tecrübeye sahibiz. Bugün bizi diğer ülkelerden farklı kılan en önemli özelliğimiz de budur. O tarihi kökler üzerinden bugün, burada, sizlerle birlikteyiz, bir aradayız. İnşallah daima barış ve huzur içinde buradaki gibi bir arada, birlikte olacağız. Zira buradaki beraberliğimizin sembolik anlamı çok büyük. İftar sofrası sadece 'birlikte bir yemek' değil, birlikte köklü bir hatırayı ve bir manevi iklimi paylaşmaktır. Öteden beri bu sofrada herkese yer var değerli dostlar. Bizimle oturan herkesle paylaşacak ekmeğimiz, aşımız, muhabbetimiz var. Zira, bizim değerlerimizde biliyorsunuz, 'muhabbetten Muhammet oldu hasıl, Muhammetsiz muhabbetten ne hasıl', bu çerçeve var. Zira bütün yaratılanları yaratan adına sevecek bir gönlümüz var. Burada herhangi bir ayrım, ötekileştirme söz konusu değil. Bu noktada kişisel tarihimizin şahidi de millet olarak da şahidimiz İstanbul'dur.''

İstanbul kentinin bir arada yaşamanın eşsiz ilham kaynağı olduğunu ifade eden Erdoğan, ''İstanbullu yazar Berberyan demiş ki, 'İstanbul, görmesini bilen göz için, orkidelerle güllerin, leylaklarla mimozaların, papatyalarla kır çiçeklerinin ve yabani otların bir arada derlendiği, koca bir çiçek demetidir.' Öyledir. Bu çiçek demetini inşallah soldurmayacağız'' diye konuştu.


'Kardeşlik iklimini bozmaya çalışan provokasyonlar var'


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yassıada'da merhum Menderes ile aynı makus talihi paylaşan, Yassıada'yı bizim için Yaslı Ada haline getiren ve orada hayatını kaybeden değerlerimizden biri de milletvekili Doktor Zakar Tarver idi'' dedi.

Zakar Tarver'in, TBMM kürsüsünde yaptığı konuşmada kullandığı ''Memleketimizde yaşayan gayrimüslim azınlık, mukadderatını bu memleketin mukadderatına bağlamış, bu memleketin iyiliğine candan sevinen ve maazallah felaketine de samimiyetle üzülen insanlardan mürekkeptir'' sözlerini aktaran Erdoğan, ''İşte bu hissiyat, tarihi kader birlikteliğimizin, birbirimize bakışımızın özetidir'' diye konuştu.

Erdoğan, ne yazık ki, bu huzur ve kardeşlik iklimini bozmaya çalışan provokasyonlar da olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Geçmiş zaman içinde ve hala bugün de var, provokatörler çıkmıştır. Hükümet olarak son 9 yılda demokratikleşme noktasında attığımız kararlı adımlar, hukuk dışı yapılanmalara karşı verdiğimiz kararlı mücadele ile bizatihi bu provokasyonları boşa çıkarttık. Kimsenin hatasını sahiplenmeyeceğiz ki o hataları tekrarlamaya çalışanlar bir daha asla huzurumuza kastedecek cüret ve cesareti bulmasınlar. Allah şahidimiz olsun ki, hiçbir zaman hiçbir yerde, hiçbir vatandaşımızın, ayırt etmeksizin, hiçbir insanın, sorumluluğu bizde, 'ruh tedirginliği' içinde yaşamasına gönlümüz, vicdanımız asla el vermez.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de toplumun her kesiminden insanların özgürlüklerini yaşayamadığı dönemler olduğunu belirterek, ''Herkes gibi farklı inanç gruplarının da 'farklılıklarından dolayı' maruz kaldıkları haksızlıkları biliyoruz'' dedi.

Ama artık bunların geride kaldığını belirten Erdoğan, ''Bizim ülkemizde vatandaşımızın inancından, etnik kökeninden, giyiminden, farklı hayat tarzından dolayı baskı gördüğü dönemler, evet, geride kaldı. Bu ülkenin hiçbir vatandaşı, anayasa ve yasalar karşısında diğer bir vatandaşa üstün değildir. 74 milyon vatandaşımızın her biri bu ülkenin asli unsurudur, birinci sınıf vatandaşıdır'' şeklinde konuştu.


'9 yılda tarihi reformlara imza attık'


Erdoğan, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan her insanın, bütün farklılıklarıyla bir ve beraber olduğunu, bu topraklarda yaşayan tek bir vatandaşın ruhunun incinmesine, ayrımcılığa maruz kalmasına müsaade etmediklerini söyledi.

Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:

''Birileri çıkar değişik değişik şeyler söyleyebilir. O bizi ilgilendirmez. Çünkü bulunduğumuz makam asla buna müsaade etmez. Bu makam, sorumluluk makamıdır. Bu sorumluluk makamında bulunduğumuz süre içerisinde bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu, can güvenliğini, mal güvenliğini korumak bizim görevimizdir. Bunu yüzde 100 başarabilir miyiz? Yüzde 100 başarmaya gayret etmek zorundayız. Hedefimiz budur. Akıl güvenliğini korumak, nesil güvenliğini korumak zorundayız. Yüzde 100 başarabilir miyiz? Başarma yolunda olmalıyız.


'AB akıl tutulması yaşıyor'

Ülkemin bütün insanlarını seviyor, herkesi aynı samimiyetle kucaklıyoruz. AK Parti Hükümeti olarak son 9 yılda gerçekten de bu ülkede yaşayan bütün kesimleri aynı derecede kucakladık, tabuları yıkarak tarihi reformlara imza attık. Türkiye'nin Avrupa Birliği standartlarında bir demokrasiyi yakalayabilmesi için kararlı bir duruş sergiledik ve bugün de aynı kararlılıkla AB müktesebatına uyum çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Maalesef şu anda Türkiye'ye karşı çifte standarttan da öteye AB'nin akıl tutulması yaşadığı bir dönemdeyiz. Bizim gösterdiğimiz samimiyeti AB üyesi ülkeleri gösteriyor mu? Hayır, öyle bir şey yok, açın AB müktesebatını göreceksiniz. Ne Almanya'da, ne Fransa'da, ne Hollanda'da, ne Belçika'da, İskandinav ülkelerinin hiçbirinde bizim şu anda gösterdiğimiz müktesebata uymaya yönelik adımlar, hiçbirinde bize karşı gösterilmiyor. Bunları önlerine koyduğumuz zaman da orada tıkanıyoruz. Öyle de olsa, biz diyoruz ki: Bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Oldu, olmadı. Olmaması halinde Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine biz Ankara siyasi kriterlerini koyar, yolumuza devam ederiz. Maastricht ekonomik kriterleri yerine İstanbul kriterlerini koyar, yolumuza devam ederiz. Şu anda biz adımlarımızı atıyoruz. İstanbul'u finans merkezi haline getiriyoruz. Merkez Bankasını şimdilik tehir ediyoruz, onun dışındaki bütün devlet bankalarını, Sermaye Piyasası Kurumunu, Rekabet Kurumunu, hepsini İstanbul'a taşıyoruz. İstanbul, aynen bu şekilde bir yapılanmayı gerçekleştiriyor. Bütün bu kurum ve kuruluşların yapılanmasının adımları hep buna yönelik. Artık bilinmeyen bir şey yok. Her şey biliniyor. Hele hele Türkiye için bunlar zor şeyler değil.

Temennimiz zaman içinde sağduyunun bağnazlığa galip gelmesi ve Avrupa Birliğinin zamanın ruhuna uygun şekilde hareket ederek Türkiye'ye verdiği sözleri yerine getirmesidir. Biz kararlıyız. Ülkemizin ileri demokrasi standartlarını yakalaması için ne gerekiyorsa bu adımları dün olduğu gibi bugün de atıyoruz, yarın da atmaya devam edeceğiz. 9 yıllık faaliyet raporumuz, 9 yıllık icraatımız bu noktada bizim alnımızın ak olduğunu açıkça gösteriyor.''

Türkiye'nin büyük bir özgüvenle adımlarını attığını da vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Tarihi temeller üzerinden birlikteliğimizi güçlendiriyoruz. Bu çerçevede geçtiğimiz dönemde farklı inanç gruplarımızın sorunlarının çözümüne yönelik de tarihi kararlar aldık ve bu kararları uygulamaya koyduk. Bugün buraya da eli boş gelmedik. Yaptığımız yasal düzenlemelerden sonra uygulamadaki aksaklıkları da göz önünde bulundurarak yeni düzenlemeler yaptık. Az önce de ifade edildiği gibi dün itibarıyla 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'na eklediğimiz geçici madde ile Cemaat Vakıflarının 1936 yılında beyan ettikleri bütün taşınmazları artık Vakıflarımızın kendi adlarına tescil ediyoruz. Tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte 12 ay içinde müracaat edilmesi halinde, ilgili tapu sicil müdürlükleri tarafından cemaat vakıfları adına tescil edilecek. Ben burada detaylara girmeyeceğim. Zaten dünkü Resmi Gazete'de de detaylar yer alıyor. Bildiğiniz gibi Vakıflar Kanunu da 9'uncu Uyum Paketi çerçevesinde, 27 Şubat 2008 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak bizim dönemimizde yürürlüğe girmiş ve tarihi bir eşik aşılmıştı. Bu sayede 14 vakıf tarafından 22 adet taşınmaz edinilmiş, okul vasıflı 11 hayrat taşınmazın gelir getirici akara dönüştürülmesine de izin verilmişti.

İlaveten, 46 vakfın seçim çevresinin genişletilmesi talebi uygun görülmüş, 150 adet taşınmazın da tapuda isim tashihi yapılmak suretiyle mülkiyet sorunu çözümlenmişti. Şimdi daha ileri bir adımla yıllardır ülkemizi uluslararası çevrelerde zor durumda bırakan bir meseleyi de çözüme kavuşturmuş oluyoruz. Şimdiden hayırlı olsun. Sümela'nın, Akdamar'ın uzun yıllardan sonra tekrar canlanmasının anlamını kuşkusuz sizler çok iyi biliyorsunuz. Akdamar'ın onarımını gerçekleştirme iradesini de yine bu adımları atmak suretiyle attık. Hükümetimiz bunu birilerine rağmen yapmıştır.

Çanakkale Gökçeada Aya Nikola Kilisesi, Hatay İskenderun Süryani Katolik Kilisesi, Hatay İskenderun Rum Katolik Kilisesi ve Diyarbakır Sur Ermeni Protestan Kilisesinin onarımı da bu dönemde gerçekleşti. Diyarbakır Sur Ermeni Katolik Kilisesi ve Edirne Merkez Havra'nın (Büyük Sinagog) onarımına da devam ediyoruz. Bunlarla birlikte, yılların birikmiş ve kangren haline gelmiş sorunlarını aşmak için de cesur reformlara imza attık. Ocak 2003'te kanunlaşan 4'üncü Uyum Paketi'ni çıkardık, cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmelerini kolaylaştırmak amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin almaları esasını getirdik. Temmuz 2003'te kabul edilen 6'ncı Uyum Paketi ile cemaat vakıflarının tasarrufu altında bulunduğu belirlenen taşınmaz malların vakıf adına tescili için yapılacak başvurular bakımından öngörülen süreyi uzattık. Ayrıca, Basın İlan Kurumumuz bu ay içinde yıllardır ülkemizde yayın hayatını zor şartlar altında devam ettiren 6 gazeteye mevzuat değişikliği yapılıncaya kadar nakdi yardım kararı aldı.

Mevzuatta, bu gazetelerin kamu ilanlarından yararlanabilmelerini sağlayacak değişiklik yapılmasına yönelik çalışmalar da devam ediyor. Konuyla ilgili talimatı ilgili arkadaşa verdim. Bu önemli adımlarla birlikte ülkemizde çok farklı bir iklimin yakalandığını inanıyorum ki sizler de takdir ediyorsunuz. 12 Eylül 1980 darbesi sonucunda hazırlanan 1982 Anayasasının yerine, Türkiye'nin muasır medeniyet yolculuğuna yakışan, sivil bir Anayasa hazırlama arzumuz çerçevesinde herkesin yapıcı katkılarıyla bu sürecin ülkemize yepyeni ufuklar kazandıracağına inanıyoruz.''

Başbakan Erdoğan, konuşmasında temel hak ve özgürlüklere de işaret ederek, şöyle devam etti: ''Bize göre temel hak ve özgürlükler asla ulufe, bağış, lütuf gibi görülemez, gösterilemez. Ülkemizde yaşayan her bir vatandaşımızın sorunu bizim sorunumuzdur ve o sorunu çözmek bizim boynumuzun borcudur. Çünkü biz vatandaşlarımızı kendimize birer emanet olarak görürüz. Burada inanç ayrımı, düşünce ayrımı yapamazsınız ve bir emanet olarak onlara gereğini yapmak durumundasınız.

Öte yandan, evrensel değerlere bağlılık ancak evrensel ölçekte düşünmekle mümkün olur. Türkiye'nin son 9 yılda gerçekleştirdiği değişim ve dönüşümün yeryüzü çapında yankı bulması, ülkemizin bölgesinde örnek alınan bir konuma yükselmesi gurur vericidir. Ümit ederiz ki ülkemizin bu cesur ve kararlı yürüyüşü, demokrasiyle beraber ekonomideki büyük başarıları bölgemizi, komşularımızı da bu istikamete teşvik eder, cesaretlendirir.'

Türkiye'nin elini uzattığı Haiti'de, Şili'de, Aceh'de ayrım yapmadan yardım ettiğini dile getiren Erdoğan, şimdi de Somali ile ilgili adımlar atıldığını söyledi.

Erdoğan, bugün de Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu'nun Somali'ye yardım için 100 bin liralık çek getirdiğini anlatarak, ayrıca Musevilerin de yine yardım için 15 bin dolarlık çek verdiğini ifade etti.