Gündem

Davutoğlu: Hayat standardını siyasete girerek değiştirenlerin aramızda yeri yok

'Bugün yeni hükümetimizi takdim edeceğim'

28 Ağustos 2015 14:43

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün öğleden sonra inşallah Cumhurbaşkanımıza yeni hükümetimizi takdim edeceğim, bir anlamda erken seçime gidiş startının en somut adımları da atılmış olacak" dedi.

Davutoğlu, "Kurucu ilkelerinize geri dönün dedi bizim halkımız. O değerleri yaşatmak hepimizin görevidir. Halka kibirle bakan hiç kimse bu kadro içinde yer alamaz. Bizim kurucu değerlerimizde lüks şatafat yoktur. Hayat standartını siyasete girerek değiştirmiş olanların aramızda yeri yoktur"diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, sözlerini "Şu veya bu makama geldiğinde eşini, dostunu, akrabalarını dolduranların aramızda yerimiz olmadı olmayacak. Kamu görevi üzerinden rant elde edenlere bu kapı hep kapalı oldu, hep kapalı olacak" şeklinde sürdürdü.

Davutoğlu, AKP'nin il başkanları toplantısında konuştu.

Davutoğlu'nun konuşması özetle şöyle:

Bugün öğleden sonra inşallah Cumhurbaşkanımıza yeni hükümetimizi takdim edeceğim, bir anlamda erken seçime gidiş startının en somut adımları da atılmış olacak.

Ak Parti'den önce... Pazusu zayıflamış, yani savunma sanayii olmayan, silahlı kuvvetleri dışa muhtaç hale gelmiş haldeydi. Mide, yani ekonomi çökmüştü. Ona bir stratejik hedef gösterecek olan beyin ve beyin faaliyetleri tükenmişti. Cılız bir beyin ve zayıf bir kas, onu besleyemeyen mide. Ama her an bölüneceğiz korkusuyla tekleyen bir kalp.

12 yıl önce böyle görünen bir ülkeden, yabancıların hasta adam diye isim taktıkları bir ülkeden, AK Parti pazusu kuvvetli, kendi savunma sanayiine sahip, ekonomiye sahip, stratejik akıl ve en önemlisi de bütün bunları yönetecek özgüvenli bir kalp ortaya çıktı.

Uyuyan dev uyandı. Birileri bundan rahatsız oldu. Adım adım etrafı da toparlamaya başladık. Madem ki Kafkasya’da buluşmuştu, Rumeli'de bu çocuklar, buluşmuştu. Balkan barışını kurduk.  Hangi güç Sırbistan ile Bosna'yı bir araya getirebilirdi? Biz getirdik.

Türkiye-Suriye-Irak üçlü mekanizmasını biz kurduk. Madem ki dedik Hazar ve Orta Asya çocukları kardeştir, Türk konseyini biz kurduk. Sayın Bahçeli Orta Asya nutukları atarken, bu konseye imzaları biz attık. Dün Dışişleri Bakanımız, üçlü mekanizma toplantısını yaptı. Madem ki dedik Horasan ile Hint kardeştir, Türkiye-Afganistan-Pakistan üçlü zirvelerini biz yaptık. Somali’ye ilk inen uçak biz olduk.

O zaman harekete geçtiler. Malazgirt’te karşımızda kimler var idiyse, o ruhun uyanmaması için baktılar ki dev ayağa kalktı, sadece ayağa kalkmakla yetinmedi, etraf coğrafyaları de toparlamaya, özgürlük demokrasi mesajı vermeye başladı, İstiklal savaşında arkasında kimler var idiyse, bütün o  emperyalist çevreler harekete geçtiler.

Birileri korktu. İşte demin zikrettiğim tarihi perspektifi tehdit olarak gören birileri, madem ki yeni bir uyanış vardır, Ortadoğu, Kafkasya, Anadolu Rumeli çocukları buluşmuştur, bunun önüne geçmek lazım dediler. Kardeşi kardeşe kırdırmak lazım dediler.

Suriye’de ölenlerin ağıtı aldı. Rabia meydanındaki gençlerin ağıtı aldı. Libya’da Irak’ta dökülen kanların ağıtı aldı. Onlar zulüm için, kardeşi kardeşe kırmak ve böl ve yönet için hamle yaptılar.

 

'Diz çökmedik, çökmeyiz' 

 

Baktılar ki Türkiye’yi, AK Parti’yi durdurmadıkça bu gidişin durdurulması mümkün değil. 2013’ten itibaren aynı anda düğmeye basıp, bir tarafta Mısır’da diğer tarafta Gezi hareketleriyle Başbakanımıza ve bize karşı harekete geçtiler.

2013 Mayıs’ından 2015 seçimlerine kadar yaşananlara bakın. Fetret dönemini Türkiye’ye yaşatmak, diz çöktürmek mümkünse. Kafa karıştırmak ama mutlaka hızımızı kesmek. O günden bugüne neler yaşadık. Gezi olayları, dimdik durduk. 17-25 Aralık olayları dimdik durduk. Kobani olayları, paralel çetelerin, teröristlerin bizden rahatsız olan, Davos ruhundan rahatsız olanların oluşturduğu koalisyonla mücadele ede ede 7 Haziran seçimlerine geldik. Zannettiler ki AK Parti kadroları diz çöker, çökmedik, çökmeyeceğiz.

 

'En yakın rakibimize...'

 

Ortadoğu’yu kana bulayanlar, bizim bütün kardeşlik projelerimize zehir yumağı atabilmek için kardeşi kardeşe kırdırmak için harekete geçtiler. 7 Haziran seçimlerden sonra yaşananlara bakın… Hepimizi bizim karşımızda, İslam coğrafyasına bakın, Doğu coğrafyasına bakın. Ve mazlum milletlerin coğrafyasına, hepsinin gönlünde hala Türkiye var, ümit olarak Türkiye var. Yüreklerinde dillerinde hala AK Parti’ye dua var.

Onlar biliyorlar ki AK Parti ayaktaysa, Türkiye’nin kaderini şekillendiriyorsa onlar için umut vardır. 7 Haziran seçimlerde böyle bir kapsamlı cepheyle mücadele ederek girdik. Ve mücadelemiz bir tek tarafla değil, işbirlikçileri ve arkasındaki çevrelerler. Seçimlerde buna rağmen, en yakın rakibimize yüzde 16 fark atarak, halkımızın en çok teveccüh gösterdiği parti olduk.

Kongremize, yeni bir seçime giderken, şöyle bir kendimize Türkiye’ye yeni perspektif çizmek için bir değerlendirme yapalım. Şunu demişti halkımız bize, “Ben sizi Türkiye’yi yönetmeye muktedir bir kadro olarak görüyorum hala”  Karşı karşıya kaldığımız büyük meydan okumalar yönünde, hükümetimiz, biz geçici hükümetiz diye düşünmedik. Üç terörist grup aynı yerden talimat alırcasına 20-23 Temmuz arasında halkımıza kardeşliğimize karşı saldırıya geçtiğinde, hiç tereddüt etmedik, kardeşliğimizi koruyacağız, bize tuzak kuranların tuzaklarını başlarında parçalayacağız dedik.

Ekonomide hiçbir şeyi eksik tutmadık. Küresel ekonomik kriz karşısında tedbirlerimizi aldık. Hemen ertesi gün 4,5G ihalesi gerçekleşti. Türkiye’de kriz çıkar, biz gelir AK Parti kadrolarından intikam alırız diye düşünen parralelciler ve diğerleri var ya, bu bereketli topraklarda biz onurlu şekilde yaşamaya devam ederiz.

Bu azimle ülkeye hiçbir yönetim boşluğu hissettirmedik. Bugün sayın cumhurbaşkanıma arz edeceğim hükümet ile de geçici hükümet havasında çalışmayacağız. Puslu havada meydana çıkalım diyen çakallar varsa, biz o çakallara bırakmayız meydanları. Edirne’de zikretmiştim. Baş şehirler, baş verirler ama baş eğmezler. Büyük milletler, belki bir çok saldırıyla karşı karşıya kaldıklarında kendi güçlerinde bir yeniden muhasebe ihtiyacı hissederler ama baş eğmezler. Bu yönetim anlayışını bugün kuracağımız kabineyle devam edeceğiz. Dört yıl idare edecekmiş gibi çalışacağız. Günü dolduralım, vakti geçirelim, kırmızı plakalı ki birileri için kıymetli olabilir, ama unvan ve makam bakımından halkımıza hizmet bakımından bir hiçtir. 1 Kasım’a da giderken 4 yıllık hükümet gibi çalışacağız.

 

Kurucu değerlerimizde lüks, şatafat yok

 

Kurucu ilkelerinize geri dönün dedi bizim halkımız. O değerleri yaşatmak hepimizin görevidir. Halka kibirle bakan hiç kimse bu kadro içinde yer alamaz. Bizim kurucu değerlerimizde lüks şatafat yoktur. Hayat standartını siyasete girerek değiştirmiş olanlar bizde yoktur. Tek bir hırka ile dolaşmaya niyet edenlerin bu davada yeri vardır. Eşini, dostunu, akrabasını oralara dolduranların bizim aramızda yeri olmadı olmayacak. Sahip olduğu kamu görevinin üzerinden herhangi bir şekilde rant elde edenlere bu kapı kapalı oldu.

Erdemliler hareketi olarak 2001’de hangi değerleri öne çıkardıysak onu savunacağız. Bu hareket bir ortak akıl hareketidir demişti cumhurbaşkanımız partiyi kurarken. Hiç kimseyi küçük görmeden, tepeden bakmadan, herkesin beynindeki en küçük fikri dahi ciddiye alarak halkımızla bütünleşerek yürüyecek bir harekettir. Her siyasi harekette güçten kaynaklanan hatalar olabilir. Bir lüks dünyası, şatafat dünyası haline getirenlere karşı nefsimizle cihat demeye devam edeceğiz. Birbirimize gıybeti dedikoduyu değil, fitne hesaplarının partimize nüfuz etmesine yol açacak yanlış söylemleri değil.

 

Vicdansızlar arşive baksın

 

Üçüncü mesajı şuydu halkımızın. Partilerle buluşun konuşun, birlikte hükümet etmenin yolarına bakın. Bakınız sayın Cumhurbaşkanımız erken seçim kararı alana kadar, benim ağzımdan erken seçim istiyoruz diye bir söz çıkmadı. Çünkü biz halka görev veremeyiz. Halka sen yanlış yaptın, hatanı düzelt, benim kadrimi kıymetimi bilemedin, tekrar sandığa gel demedik. Bizi tek başına iktidar yapan halk nasıl doğru yapmışsa, 2015’te tek parti olamamamızla ilgili milli irade doğru yapmıştır. En başından itibaren AK Parti aslında seçime oynuyordu da, hatta bu terör operasyonlarını seçim için yaptılar diyen vicdansızlar var ya, arşivlere baksınlar.

Bahçeli 'şunlar şunlar hükümet kursun ama biz hükümette yokuz' diye, gayet öfkeli bir yüz ifadesiyle… Ve dedi ki üç gün sonra '15 Kasım’da seçime hazır olun' dedi. Aynı günlerde CHP’nin bütün niyeti bir blok siyaseti kurmaktı. Blok, yüzde 60’lık blok. Blok lafının kendisi bile kaba, böyle karşınızda duran bir blok. Biz onlar blok desin, biz bloklara bile yürek katmaya geldik yürek.

 

Biz ne bloklar gördük

 

Gelin tek tek partilerin tutumlarına bakalım. CHP blok dedi, blok siyaseti takip edeceğim dedi. Yüzde 60’ı, bizden de yüzde bir aldı, güzel. Ama daha önündeki tabloyu bile okumaktan aciz olanlar ülkeyi yönetebilir mi? Beklediler ki biz telaşa kapılıp, ürkeceğiz, korkacağız. Yahu biz ne bloklar gördük, yedi düvelin blokuna direnmişiz biz.  Davos’ta, Mavi Marmara’da BM’de gür sesle haykıran bizdik. Ne oldu? blokları iki haftada çöktü. Bu beton kalıp blok ya, en ufak bir depreme dayanamadı.

Daha sonra CHP’nin hatasını fark ettiğine inanıyorum. Bizim uzlaşmacı dilimizi benimsemeye başladı. İstikşafi görüşmeler başlattık. Seviyeli görüşmelerdi. Teşekkürü bir kez daha borç biliyorum. Oturup konuşmaya ihtiyacımız var. Tam bu çerçevede devam ederken, bu sefer koalisyon kurma imkanı olmayınca, seçim hükümeti için tavsiyede bulunduk. Buna da onlar hayır dediler ve o çerçevede de görüşmelerden bir hükümet çıkarma imkanı olmadı.

 

CHP'de blok ruhu hortladı

 

Ama son günlerde bakıyoruz ki, Cumhurbaşkanımızın erken seçim kararı almasından yana, CHP’de blok ruhu tekrar hortladı. Bana görev verilmesinden sonra kurulacak kabineye bakan vermeyeceklerini söylediler. Öyle bir dille söylediler ki, barışçı dili terk ettikleri kanaatine kapıldık. Telefonları kapatırız dediler, bunu yapanlar ahlaksız teklife evet demiş olur dediler. Halbuki biz ne kapımızı, ne telefonlarımızı kapattık, ne de gönlümüzü kapattık.

 

Bahçeli'ye: Ne istiyorsun mübarek

 

MHP… Bu sefer en başından belirlediği politikayı değişik söylemlerle sürdürdü. Terörle mücadele gibi milletin bekasının söz konusu olduğu bir ortamda, Türkiye’yi hükümetsiz bırakmak için her türlü çabayı gösterdi. Kendisiyle son görüşmemizde, tekrar söylüyorum ki hiç kimse farklı yere çekmesin. Bugün sayın Türkeş’e saldıranlar, hakaret edenler, onu devlet adamlığı karşısında manevi linçe maruz bırakanlar, Bahçeli’yle görüşmemizde dört opsiyona birer birer hayır dediğini unutmasınlar.

“Sizinle koalisyon kurmayız, sizinle seçim hükümeti kurmayız, azınlık hükümetinize destek vermeyiz. Erken seçim kararı alırsanız oy vermeyiz” dedi. E ne istiyorsun mübarek? Ne istiyorsun Allah aşkına. Mehmetçik dağda bayırda mücadele verirken, sen Ankara’da hayır hayır hayır diyorsun. 

Yüz yüze görüşmek istedim. Telefonlarımız kapalı dediler.  Geriye bir tek postacı kalmıştı başka bir şey kalmamıştı. Bazıları onu da reddetmeye kalktılar da yolu yok bir şekilde ulaşacak. Şimdi diyorlar ki sarı zarfla davet olur mu? Keşke üçümüz otursaydık, nasıl bir hükümet olur, Mehmetçiğe nasıl destek olsaydık… konuşabilseydik. Kimse şimdi çıkıp AK Parti reddetti diyebilir mi?

Hükümet kurma görevi bana, başbakan olarak görevlendirdiğim için verildi. Ben şunu biliyorum, AK Partili hiçbir arkadaşıma sarı zarf göndermem. Çünkü AK Parti’liye bir davet geldiği zaman, devlet içinse millet içinse hayır demez ben onu biliyorum. Yerinde durmaz. Bir çağrı mı var Malazgirt ruhuna, yada Kosova ruhuna? Sağına soluna bakmadan ben buradayım der ve yürür AK Partililer. Sadece bir selamün aleyküm derim, o da aleyküm selam başımız üstüne der.

 

'Devlet ve milletin çağrısına
evet diyeni millet reddetmez'

 

Şimdi de sayın Türkeş’i reddetmeye çalışıyorlar. Devletin ve milletin çağrısına evet demiş olan kim olursa olsun, onu millet reddetmez. Kendisiyle dün görüştüm. Teşekkür ettim kendisine. Bir, güçlü şahsiyetiyle baskılara direndiği için, iki, bir millet görevi düştüğünde başka hesap yapmadığı için. Ama en önemlisi üç, siyasi çizgisi nedeniyle tek başına yürüme iradesi gösterdiği için. Tekrar teşekkür ediyorum.

Bizler hasım değiliz, düşman değiliz, ever rakibiz. Ama hasım düşman değiliz. Bırakın bu çatışmacı dili. Bütün hesapları şuydu. AK Parti HDP ile bir hükümet kurmak durumunda kalacak ve onlara seçim kampanyası boyunca kullanacakları bir siyasi malzeme olacak. Kimse parti kimliğiyle bakan olmuyor. Ben geçici hükümetin başbakanı olarak oradayım. Onun için basın toplantısını genel merkezde değil başbakanlıkta yaptım. Bu hükümete giren herkes ülkeyi suhuletle seçime götürmek için giriyor.

İşte CHP, MHP çok kolay yol alabileceğimiz yoldansa küçük hesapların girdabına girdiler ve şuanda da kendi içlerinde debelenip duruyorlar. Suçlayacak adam arıyorlar.