T24 - İki günlük Yunansitan ziyaretini bu akşam bitiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ayağının tozuyla geldiği Manisa'da Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) belirlediği referandum tarihine ilişkin,
''Şimdi YSK bir karar verdi. Zorlama bir karar bunun da farkındayız.
Neymiş 60 gün olmazmış, 120 gün olurmuş. Verdiğiniz karar hayırlı olsun
diyoruz. Biz 60'a da 120'ye de hazırız'' dedi. Erdoğan, 1982 Anayasa'sını
değiştirmek için attıkları adıma destek bulamamalarının sebebini "Sırf
biz yapıyoruz, sırf bu iktidar yapıyor diye bizim yanımıza
yaklaşmadılar" sözleriyle açıkladı.
Erdoğan,
Manisa Organize Sanayi Bölgesi'nde düzenlenen toplu açılış ve temel
atma töreninde yaptığı konuşmada, bir ülkenin anayasasının, o ülkenin
her şeyi olduğunu belirterek, anayasanın sadece hukuki bir metin
olmadığını söyledi. Anayasanın sadece kurallar koyan üst bir norm
olmadığını, günlük hayatı, ülkenin bugününü ve geleceğini doğrudan;
ekonomiyi, siyaseti, hukuku, dış politikayı çok yakından ilgilendiren
bir metin olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Anayasa
ekmeğimizle, işimizle, aşımızla doğrudan alakalı bir metindir. Ne
dediler bize, 'İşle aşla uğraşmıyor bu AK Parti iktidarı, anayasayla
uğraşıyor' dediler. Bunların anlayışı bu işte. Modern bir anayasamız
yoksa, vizyonel bir anayasanız yoksa, hukukun üstünlüğünü savunan,
insan haklarını savunan, koruyan, demokrasiyi yücelten anayasanız
yoksa, hiçbir alanda ilerleme kaydedemezsiniz. Birileri çıkıyor,
yoksulluk edebiyatı yaparak, 'Şimdi anayasa değiştirmenin zamanı mı'
diyor. 'Türkiye'nin daha büyük meseleleri var' diyor. Bunlar anayasanın
ne olduğunu bilmiyor. Bunlar Türkiye'nin meselelerine işte böyle dar,
karanlık gözlüklerle bakıyor.''
'Ana muhalefet mahkemesi'
Başbakan
Erdoğan, bugün Türkiye'de kime sorulursa sorulsun, 1982 anayasasının
şikayetçi olduğunu ve değişmesini istediğini söyledi. Son genel seçimde
yüzde 47 gibi rekor oy aldıklarını belirten Erdoğan, seçim öncesinde
vatandaşa anayasayı değiştireceklerine dair söz verdiklerini
hatırlattı. Erdoğan, ''Sizden aldığımız yetkiye uyarak anayasayı
değiştirmek için girişimlere başladık. İstedik ki böyle bir önemli
meselede, geniş mutabakat sağlayalım, geniş bir uzlaşma zemini
oluşturalım. Ama ne yazık ki TBMM'de grubu bulunan diğer siyasi
partiler bu uzlaşmaya yanaşmadılar. Uzlaşma komisyonunun içerisinde yer
almadılar. Sırf biz yapıyoruz, sırf bu iktidar yapıyor diye bizim
yanımıza yaklaşmadılar'' dedi.
Partilere daha taslağı
vermeden ''Bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz'' denildiğini kaydeden
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Neyi götürmediniz
ki? Ne çıksa hepsini Anayasa Mahkemesine götürdünüz. Anayasa
Mahkemesinin adını da bunlar değiştirdi. Bu CHP zihniyeti Anayasa
Mahkemesi'nin adını, Ana Muhalefet Mahkemesi koydu. Türkiye'nin en
acil, en önemli, hayati ihtiyacına kulaklarını tıkadılar, sırtlarını
döndüler. Sizler de eminim televizyon ekranlarından izlediniz.
Düşünebiliyor musunuz, bir Genel Başkan arkadaşlarına diyor ki, 'Siz oy
kullanma kabinine girmeyeceksiniz' Nerede demokrasi? Bu ne demek? 'Ben
size güvenmiyorum. Olur ya, içeri girersiniz de kabul oyu
kullanırsınız' Bunun için onlara güvenmiyor. Sadece kürsüde
konuşacaksınız, bu iktidara verip veriştireceksiniz, oy kullanmaya
gelince kullanmayacaksınız, hani dikta, nerede demokrasi? Diktayı başka
yerde arıyorlar. Dikta içinizde be. Dikta da kendilerine, arkadaşlarına
oy kullandırtmayacak kadar dikta. Bakıyorsun bir başka grup. Onlar da
yine aynı. Onlar da oy kullandırtmadılar. Sorduğun zaman bağırırlar,
'Partimizi kapattılar.' Eee hadi bakalım, çık meydana. Onlar da oy
kullandırtmadılar. Olur ha belki gider kabul oyu kullanır. Onun için de
oy kullandırtmadılar.
Bunun adı demokrasi değil, bunun adı güven değil. Ama herşeyiyle
ekibimiz hem konuşulması gerekeni konuştu, hem de gidip oyunu kullandı.
Kim yanındaki arkadaşlarına güveniyor, kim güvenmiyor, bunlar da iyot
gibi açığa çıktı. 2 hafta boyunca Meclisi kilitlediler. Başbakan
dediler, 'Devleti bıraktı, geldi, buraya karargahı kurdu. Gece gündüz
burada duruyor Başbakan' Bu devletin işi değil mi? Anayasa yapmak
devletin işi değil mi? Ben de bu iktidar partisinin hem genel
başkanıyım, hem de Başbakanım. Buraya gelmemden daha doğal ne olabilir?
Geldim. Arkadaşlarımla beraber oturdum, kuliste de oturdum, genel
kurulda da oturdum. Çünkü bunu o denli önemsedim. Bu tarihi süreçtir ve
biz Meclis'te de yine Başbakanlık makamımızda yine bu görevleri
aksatmadan yürüttük.
'YSK'nın kararı zorlama bir karar'
Uluslararası misafirlerimiz vardı. Yabancı ülkelerden misafirlerimizle
de görüşmelerimizi yaptık. Gitmemiz gereken yerler varsa, oylamalar
arasında onları da yaptık. Onlar da bizi bizden daha iyi takip
ediyordu. Tek özellikleri oy kullanma kabinine giremiyorlardı. Bize
söyledikleri şuydu, 'Sayın Başbakan, nasıl geçiyor, nasıl durum' Adım
adım takip ettiler ve ne yazık ki şunun önemini kavrayamayacak kadar
bundan uzaklar ve işte hemen Anayasa Mahkemesine bunu da götürdüler.
Götürsünler. Biz emin adımlarla yolumuza devam edeceğiz. Biz görevimizi
yaptık.''
Başbakan Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulu'nun referandum tarihine ilişkin
karar verdiğini belirterek, ''Şimdi Yüksek Seçim Kurulu bir karar
verdi. Zorlama bir karar, bunun da farkındayız. Neymiş 60 gün olmazmış,
120 gün olurmuş. Verdiğiniz karar hayırlı olsun diyoruz. Biz 60'a da,
120'ye de hazırız'' dedi.
Türkiye mucizesi
Dünyanın önde gelen basın kuruluşlarının, Türkiye'nin bu mucizesini
sayfalarına taşıdığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Kriz başladığı andan itibaren ne dediler? 'IMF olmazsa olmaz'
dediler. Dediler mi? Dediler. 'IMF ile anlaşma yapmadan bu kriz
aşılmaz' dediler. 'Her şart altında IMF ile anlaşın' diye bize baskı
yaptılar ama biz soğukkanlılığı elden bırakmadık. 'İşimize gelirse
anlaşırız, yoksa yolumuza devam ederiz' dedik. 'Ülkemizin menfaatleri
neyi gerektiriyorsa biz bunu yapacağız' dedik. Oturacağız, konuşacağız,
eğer anlaşabiliyorsak imzaları atarız, anlaşamıyorsak atmayız.
Biz bundan önceki hükümetlerden biri değiliz. Çünkü onlara neyi
dayattılarsa 'eyvallah' dediler ama biz demeyiz. Biz ülkemizin menfaati
neyi gerektiriyorsa ona imza atarız ve nitekim de böyle oldu. Şartlar
işimize gelmedi. Şu an için biz de dedik ki 'stand by anlaşmasına sıcak
bakmıyoruz' ve anlaşmayı imzalamadık.''
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin yardım almadan, uluslararası kuruluşların
yardımına, yönlendirmesine gerek kalmadan, tamamen kendi kaynaklarıyla,
kendi yöntemleriyle krizi geride bıraktığını belirterek, şöyle devam
etti:
''Türkiye kendi yöntemleriyle krizi geride bıraktı, bırakıyor. Biz
kendimize güveniyoruz. Biz kendimize inanıyoruz. Biz milletimize, özel
sektörümüze, işçimize, çiftçimize, memurumuza, sanayicimize
güveniyoruz. 'Bu millet kendi imkanlarıyla kendi kaynaklarıyla çok
badireyi aştı, evelallah bunu da aşar' dedik ve işte aşıyoruz, olay bu.
Moraller iyi olursa istihdam artar, üretim artar, ihracat artar. Onun
için morallerimiz yüksek olacak. Birbirimize güveneceğiz, birbirimize
inanacağız ve tek yürek halinde Türkiye'yi geleceğe taşıyacağız.''
'Çarklar tıkır tıkır işliyor'
Moralleri bozmaya çalışanlara, Türkiye'yi karamsarlığa itmeye
çalışanlara, kötümserlere asla prim vermeyeceklerini kaydeden Başbakan
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''İnanacak, çalışacak ve hep birlikte kazanacağız. Bugün, şu anda
sadece Manisa'da değil 81 vilayetimizin tamamında çok şükür çarklar
tıkır tıkır işliyor. 6 Şubat'ta Osmaniye'de tam 1 milyar dolar
tutarında devasa bir yatırımın açılışını yaptık. Kriz ortamında tam 1
milyar dolarlık yatırım gerçekleşti ve o arada yan sanayiyle birlikte
10 bin kişi ekmek yiyor.
İstanbul'da, Ankara'da, Konya'da, Urfa'da, Kocaeli'nde özel sektörün
yatırımlarını kamu yatırımlarının yaptığı okulları, yolları,
hastaneleri açtım. Hiç durmadan açılıştan açılışa koşuyor, milletimize,
ülkemize, eser, hizmet kazandırmanın mücadelesini veriyoruz.
Türkiye'nin değiştiğini gördükçe, geliştiğini gördükçe, bizim
heyecanımız katlanarak artıyor. Coşkumuz katlanarak artıyor. Azmimiz,
kararlılığımız katlanarak artıyor ama birileri de inanın çok üzülüyor.''