Gündem

Barış Pehlivan'dan Avrupa Birliği'ne mektup

Barış Pehlivan Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stephan Fule’ye bir mektup yazdı

01 Ağustos 2012 22:26

 

Odatv Davası kapsamında tutuklu bulunan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stephan Fule’ye bir mektup yazdı. Pehlivan mektubunda hükümetin Avrupa Birliği’ni yanlış bilgilendirdiğini belirtti. Bugüne kadar mahkemelerde kendisine tek soru dahi sorulmadığının altını çizen Pehlivan Fule’yi bu hukuksuzluğa karşı durmaya çağırdı.
 
İşte Pehlivan’ın o mektubu:
 
Sayın Fule,
 
Ben son dönemde Avrupa’nın da gündeminde yer alan, Türkiye’de haksız ve hukuksuz yargılananlar zincirinin bir halkasıyım. Türkiye’nin önde gelen internet haber sitelerinden Odatv’nin genel yayın yönetmeniyim. Adım Barış Pehlivan. Salt gazeteciliğim nedeniyle 18 aydır tutuklu yargılanıyorum. Türkiye Avrupa Birliği’ne tam üyeliğe aday bir ülke olarak AB değerlerinin kapsamı alanı içindedir. Bu bağlamda, Türkiye’deki gelişmeler sizin ve temsil ettiğiniz kurumun da sorumluluğundadır. Tutuklu bir gazeteci olarak, Türkiye’de hukukun genel görünümünü ve yargılandığım davadaki kabul edilemez tabloyu madde madde size aktarmak istiyorum.
 
1- Türk hükümeti AB’yi yanlış bilgilendirmektedir. “Demokrasi ilerliyor” görüntüsü altında otoriter bir yapı inşa edilmektedir.
 
2- Bunun en somut örneği; hukuk sisteminde yaşananlardır. Türkiye’de tutukluluk Avrupa’nın Ortaçağ uygulamalarını dahi aratır bir cezalandırma sistemine dönüşmüştür. Temmuz ayı başında yürürlüğüne giren, sizin de büyük umutlar beslediğiniz “3. Yargı Paketi” beklenilenin tam tersi sonuçlar doğurmuştur.
 
3- Bu yargı paketiyle, özel yetkili mahkemeler kaldırılmadı. Adı değiştirilip kopyalandı ve çoğaltıldı. Türkiye’nin tartıştığı Ergenekon, Balyoz, KCK, Odatv ve benzeri davalara bakan mahkemeler, bu kez Terörle Mücadele Kanunu’na konan özel yetkilerle yargılamaya devam edecek. Yani hukuksuzluk değişmedi, sadece dayanak yapılan maddenin yeri değişti.
 
4- Yeni yargı paketiyle tutuklama şartlarında bir değişiklik yapılmadı. Ancak tutuklamaya alternatif olarak yeni adli kontrol yöntemleri, kapsamı genişletilerek yasalaştı. Ancak bu düzenleme kağıt üzerinde kaldı. Sizin de yakından takip ettiğiniz davalarda uygulanmadı. Mahkemelerin zihniyetinde hiçbir değişiklik olmadı. Mahkemeler bu gücü, hükümetin kendilerini koruyan açıklamalarından ve uygulamalarından alıyor.
 
5- Tutukluların özgürlüğüne kavuşmasında keyfi uygulamalara son örnek Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın durumudur. Zaten tutuksuz yargılanması gereken Prof. Ersanlı, daha iddianamesinin okunması bitirilmeden, savunmasını yapmadan 9 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Ancak bu meşru özgürlük hakkı Ergenekon, Balyoz, Odatv davası sanıklarına verilmedi. Prof. Ersanlı’nın özgür kalması çok doğru bir karardır. Ancak Türkiye kamuoyu, Prof. Ersanlı’nın tahliyesinin hukuki gerekçelerle değil, uluslararası kamuoyunun baskıları nedeniyle yapıldığı görüşünde. Keza Prof. Ersanlı da bu düşüncelerini açıkça dile getirdi.
 
6- Mektubumun bu bölümünde, yargılandığım Odatv davasıyla ilgili gerçekleri dile getirmek istiyorum. Bu dava tamamen bir medya kuruluşunun ve gazetecilerin, kendilerine ödüller getiren arşivleri ve eserleri suç unsuruna dönüştürülerek açılmıştır. Burada gazetecilerin şahsında gazetecilik yargılanmaktadır. Bu durumda sansüre dönüşerek, halkın haber alma hakkının engellenme sonucunu doğurmaktadır. Size bu konuda Türk hükümeti kaynaklı verilen bilgiler yanıltıcıdır. Türkiye’de tutuklu gazeteciler terörist değildir. Yargılanan da terör faaliyeti değil, gazetecilik faaliyetleridir.
 
7- Odatv davasının temelini imzasız, kaynağı belirsiz, sahte dijital dokümanlar oluşturmaktadır. Bu tanımlamalarımızın tümünü kanıtlamış durumdayız. 3 Türk üniversitesi (Boğaziçi, Yıldız Teknik, ODTÜ) ve 1 ABD’li adli bilişim şirketi (DataDevastation) tarafından verilen 4 ayrı bilimsel rapor; söz konusu Word dokümanlarının bilgisayar korsanlığı yoluyla tutuklu gazetecilerin bilgisayarlarına yüklendiğini ve onlara ait olmadığını açıkça söylemektedir.
 
8- Bu virüslü sahte delil yüklemelerinin, organize ve sistemli bir şekilde bu tür davalarda sürekli yaşanması, bunun kaynağına ilişkin ciddi soru işaretlerine neden olmaktadır. Nitekim Odatv davasında 1 yıl cezaevinde kaldıktan sonra, halen tutuksuz yargılanmakta olan gazeteci Ahmet Şık “Pusu / Devletin Yeni Sahipleri” adlı kitabında bu konuya açıklık getirmiştir. Gazeteci Şık’a göre; Türk emniyet teşkilatının içinde bu komploların parçası olan kesimler bulunmaktadır. Ben de bu görüşteyim.
 
9- Odatv davasının iddianamesi de tam bir hukuksuzluk belgesidir. 134 sayfalık iddianamede; 361 kez “haber”, 280 kez “kitap”, 53 kez “yazı / köşe yazısı”, 26 kez “röportaj”, 5 kez de “makale” kelimesi geçmektedir. İddia makamı, bu kelimeleri kullanarak bize “terörist” demektedir. Türkiye’de gazeteciler sık sık terör saldırısına uğramıştır ama, ilk kez sistemli bir şekilde “terörist” diye suçlanmaktadır.
 
10- Odatv davasının önümüzdeki duruşması 14 Eylül 2012 tarihinde gerçekleşecek. Ve ben o gün tutukluluğumun 20’nci ayına girmiş olacağım. Belki şaşıracaksınız ama; yargılandığım mahkeme bugüne kadar yaptığı 13 duruşmanın hiçbirinde bana 1 soru dahi sormadı! Bu davanın tutuklu 5 sanığı özgürlüğünün ne zaman geleceğini, daha vahimi ne olursa özgür kalacağını bilmemektedir.
 
Sayın Fule, Sizden talebim şudur: Bu hukuksuzluğa aktif şekilde karşı durunuz. Yukarıda özetlediğim dava sürecini siz de hukuk organlarınızın süzgecinden geçiriniz. Türk hükümetinden gelen bilgilere kuşkuyla yaklaşınız. Türk hükümetinin ve yargı kurumlarının evrensel ilkelerine bağlı kalması için Avrupa Birliği olarak sorumluluk alınız.
 
Adalet ile özgürlüğün hakim olduğu bir Türkiye ve dünya dileğiyle, Saygılarımla,
 
Barış Pehlivan
 
Tutuklu Gazeteci
 
Adres: 1 No’lu L Tipi Cezaevi F-3 Koğuşu
 
Silivri / İstanbul / Türkiye
 
(Kaynak: Odatv.com)