Kürt sorununun çözümünde gelinen aşama hakkında Türkiye Barış Meclisi (TBM) öncülüğünde bir araya gelen yazar, akademisyen, hukukçu ve insan hakları savunucuları, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısının toplumda bir umut yarattığını; hükümetin de samimiyetini gösterecek adımları acilen atması gerektiğini vurguladı.
Diyarbakır Newrozu'nda duyurulan Abdullah Öcalan'ın çağrısı sonrası yaşanan gelişmeleri ve PKK'nin sınır dışına çekilme kararı almasına ilişkin Türkiye Barış Meclisi (TBM) tarafından "Barışa omuz verelim, sınır dışına çekilmenin güvenlikli ortamı sağlansın" başlığıyla Cezayir Salonu'nda basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya aralarında Eşber Yağmurdereli, Ümit Aktaş, Yönetmen Özcan Alper, akademisyen Maya Arakon, eski bakan Ziya Halis, DEP eski milletvekili Sedat Yurttaş, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, İstanbul Din Alimleri Derneği üyeleri ve geçtiğimiz aylarda tahliye olan Barış Grubu üyesi Hacı Çelik'in de bulunduğu birçok yazar, sanatçı, aydın ve akademisyen katıldı. Basın metnini okuyan TBM Sözcüsü Hakan Tahmaz, barışın somut adımlarla hayat bulacağını belirterek, "30 yıllık savaşın acılarını dindirmek, tahribatlarını onarmak, çözüme odaklı demokratik ve eşitlikçi adımlarla mümkündür. Çekilmenin güvenlikli gerçekleşmesi, çözüm sürecinin belirleyeni olacaktır. Gerek 1999 yılında yaşananların yarattığı güvensizlik, gerekse de Oslo ve Habur sürecinde yaşananlar bu sorunu daha hassas kılmalıdır. Bu konuda sorumluluk hükümettedir. CHP de ikircikli tutumları terk etmelidir. Barış tüm yurttaşların meseledir. Yurttaşların barış sürecine katılması doğrudan bilgilendirilmesiyle mümkündür Bugünkü acil sorun, silahların susma olasılığının güvenlikli bir şekilde gerçekleşmesi için adım atılmasıdır. Tüm yurttaşları barışa omuz vermeye ve bu sürece katılmaya davet ediyoruz. Silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi çatışma döneminin kurumlarını lağvedilmesini programlamayı gerektiriyor. Bunların başında koruculuk sistemi ve özel harekat kuvvetleri gelmektedir. Barış ve çözüm süreci, geçmişle yüzleşmek, hakikatlerin araştırılması ve sosyal sorunların giderilmesi gibi bir dizi komisyonunun kurulmasını zaruri kılmaktadır" dedi.
Yurttaş: Meclis yol temizliği denen adımları atmak zorunda
Süreci belirleyenin Kürt halkının demokratik ve siyasal yolla hak ve özgürlüklerini arama inancı olduğunu ifade eden Sedat Yurttaş ise, "Yeterince savaşıldı. Müzakerenin demokratik yasal zeminde yapılacağı bir noktaya gelinecekti. Kürtler bir önceki yüzyılın Kürtleri değildir. Bu gözden kaçırılmamalıdır. Milyonlarca, harekete geçmeye hazır bir halk var. Kürt halkının demokratik ve siyasal yolla hak ve özgürlüklerine kavuşabileceği inancı sürecin belirleyenlerindendir. Şiddetle Kürt meselesinin bastırılamayacağı çıplak bir gerçek olarak ortaya çıktı. Uluslararası koşullar da her zamankinden daha önemli bir noktada. Kürtler her zamankinden çok kendilerine özgüvenleri olan potansiyel ve enerjisi olan bir noktada. Bu açıdan bu sürecin çözüm için bir şans olduğu kanaatindeyim. Gerek Anayasa gerek TMK gerekse de diğer ceza maddeleri Kürt sorununun çözümü noktasında bir bariyer durumunda. Dolayısıyla Akil İnsanlar Komisyonu ile çözüm için çok önemli tespitler ve çalışmalar yapılabileceği kanaatindeyim. Meclis de yol temizliği denen adımları atmakla sorumludur. Yerel yönetimlere özerklik şartına konan çekinceler kaldırılmalı. Siyasi Partiler Yasası değiştirilebilir. TMK ve TCK'de değişlikler yapılabilir. Bunlar da Meclis'in asli görevleridir" dedi.
Halis: Öcalan'ın deklarasyonu anlamlı hükümet sözünde durmalı
Ziya Halis ise Kürt sorununun şiddetten arındırılarak çözüleceğinin ortaya çıktığını dile getirerek, "Kürt sorunu vardır ve bu sorunun çözümünün başarısı içinde şiddetten arındırılarak bir raya oturtulmasını önemli buluyorum. Öcalan'ın silahların sınır dışına çekilmesi yönündeki deklarasyonu çok anlamlı ve önemli bir aşamadır. Bu aşamada Öcalan'ın çağrısı karşısında PKK güçlerinin de yerine getireceğini düşünüyorum. Bu irade böyle diyorsa gereğinin yapılması gerekir. PKK'den gelen açıklamalar da umut verici. Hükümet beyanlarının sözünde duracaksa o zaman PKK militanlarının silahları bırakıp siyaset alanına geçmesi için ne gerekiyorsa hükümet gerekli adımları atmalıdır. Kolay bir süreç değil bir planlama gerekiyor. Sabır ve zaman isteyen bir süre. Ayrıntılara takılmadan hedeflenen noktaya odaklanarak süreci hep birlikte götürmek gerekiyor" diye konuştu.
Arakon: Aşırı umut ve hayalcilik infial yaratabilir
Maya Arokon ise toplumda PKK'nin sınır dışına çekilmesi ile sorunun çözüme kavuşabileceği gibi bir algı yaratıldığına dikkat çekerek bu algının hatalı olduğunu vurguladı. Çözümün uzun ve aşamalı bir süreçle geleceğini kaydeden Arakon, "Barış uzun ve zorlu bir süreçtir ve kademeli olarak ilerler. Siyasal uzlaşma aşamasının ve hangi şartlarda ne şekilde silahların bırakılacağının görüşülmesi gerekiyor. Barış sürecinin çok çok başındayız. Aşırı bir umut ve hayalcilik en ufak bir çıkmazda toplumsal infial olarak yansıyabilir. Buna dikkat etmek gerekir. Türkiye ilk defa bir barış projesi üretmeye çalışıyor. Daha önce dünyanın farklı coğrafyalarında bu süreçleri izlemiş önemli uluslararası gözlemciler, siyasetçiler var. Onların deneyimlerinden faydalanmak ve Akil İnsanlar Komisyonu'nda bu isimlerin danışmanlığına başvurulabilir. Barış Anneleri'nin, şehit annelerinin görüşünün alınmadığı ve onların kendini içinde hissetmediği barış, başarıya ulaşmaz. O yüzden mutlaka görüşleri alınmalıdır" diye belirtti.
Yağmurdereli: Hukuki altyapı oluşturulmalı
Geri çekilme koşullarını güvence altına alınmasına vurgu yapılan toplantıda, sürecin sağlıklı yürümesi için yasal düzenlemeler yapılması gerektiği kaydedildi.
Yeni bir durumun ortaya çıktığını dile getiren Eşber Yağmurdereli ise buna göre öncelikle bunun hukuki altyapısının oluşturulması gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi: "Ülkemiz tarihinde son derece önemli bir noktada olduğumuzu anlıyoruz. Ama bir ülke savaş ortamından barış ortamına geçtiği noktada toplumda bir beklenti ortaya çıktığı anda, bunun bazı tehlikeleri de içinde barındırdığını ifade etmek isterim. Bir ülkede savaş bittiğinde hemen barış başlamıyor. Savaş ve barış çok farklı şeyler. Bir yeni durum ortaya çıktığına göre bu durumun hukuki altyapısının öncelikle hazırlanması gerekiyor. 12 Eylül Anayasası'nın savaş anlayışının tamamiyle değiştirilmesiyle barış gelebilir. Demokrasi kültürünü tanımamış toplumda barış kültürünün tanınması noktasında herkesin kendi çapında sürece dahil olması gerekir. Barış demokrasinin inşası sürecine de işaret eder. Barışın organize edilmesi gerekiyor. Toplumun yeni sürece adapte olması noktasında basının da tahriklerden kaçınarak süreci desteklemesi gerekiyor. CHP'nin sessizliğinden de son derece endişe duyuyorum. Önümüzdeki aylar geçmişte olduğu gibi son derece hassas olduğu için güvenli çekilmenin sağlanması için son derece dikkatli olmak gerekiyor ve herkesin siyasetin ve medyanın ciddi biçimde sürece katkı sunması gerekiyor.
Yazar Ümit Aktaş da "Uzun, acı dolu, trajik yıllardan geçtik ve bugüne geldik. Ama yolun başlangıcındayız. Savaşmak kolay ama barışmak zordur. Bir açıdan aktif unutmayı tercih etmemiz gerekiyor. Helalleşmek için başka yolumuz da yok" dedi.
Gürsoy: Hükümet güven verici adımlar atmalıdır
Hükümetin kibir dilini terk etmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Gençay Gürsoy ise "Yapılacak şeyler var. Siyasi iktidarın attığı adımları da Kürt siyasi hareketinin attığı adımları da takdirle karşılıyoruz. Ama hükümetin kibir dilini değiştirmesi gerekiyor. Çünkü karşısında elinde eylem gücü olmasa bile koskoca bir halkın kitlesel talebi var. Muhalefetin de ürkek siyaset dilini değiştirmesi gerekir. Çekilme ile ilgili çok problemler var. Kötü senaryoları göz önünde bulundurmak lazım. Bir yerde çıkacak bir aksilik eskisinden çok farklı tepkilere yol açabilir. Barış süreci kana bulanabilir. Dolayısıyla bu çekilmeyi garanti altına alacak yasal çerçevenin bir an önce alınması gerekir. Uluslararası gözlemlerin devreye sokulması gerekir. Hükümetin güven verici adımlar atması gerekmektedir" dedi.
Alper: Sadece Kürtler açısından değil tüm halklar açısından önemli bir süreç
Bu sürece vicdani ve insani olarak omuz verilmesi gerektiğini düşünen Özcan Alper, "Bu ülkede yaşayan bir genç olarak süreç nereye varırsa varsın tek bir gencin ölmemesi uğruna bile bu sürecin yanında olmak gerekiyor. Kürt meselesinin çözümü Türkiye'nin demokratikleşmesi için bir fırsat oluşturmuştur. O yüzden süreç sadece Kürtler açısından değil tüm halklar açısından son derece önemli bir süreç. Tüm halklara gerçek bir özgürlük getirmesi açısından önemlidir. Bu süreçte biz ne kadar aktif olursak gerçek barış sağlanır diye düşünüyorum" diye belirtti.