Gündem

'Barış istiyorsanız barış isteyenler kadar cesaretli olacaksınız'

BDP'li Demirtaş, 'Devlet de, PKK da savaşmayı bırakmalıdır. Bu bizim başından beri ortaya koyduğumuz açık bir taleptir' dedi

09 Haziran 2012 21:38

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: KCK nasıl bir şeymiş? Şu anda devleti de aşan, devletten daha büyük, sayıları milyonları geçen, Türkiye'nin en büyük partilerinden daha fazla üyeye sahip bir örgütten söz ediyorsunuz, tutuklamalara ve gözaltılara baktığınızda

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) "Diyalog Toplantıları" kapsamında, "Sağlıkçılar BDP'ye nasıl bakıyor, BDP'nin sağlık politikası" konulu bir toplantı gerçekleştirdi. Tabipler Odası'ndan temsilcilerin de bulunduğu toplantıda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, dünyada demokrasi ve özgürlüklerin yetersiz olduğu ama buna karşılık sağlığın çok gelişkin olduğu bir ülkenin bulunmadığını söyleyerek, "Eğer bir yerde demokrasi ve özgürlükler gelişmemişse, orada sağlık hakkından da, hasta hakkından da, sağlık çalışanlarının hakkından da söz edemezsiniz" dedi.

 

KCK nasıl bir şeymiş?

 

Dilhun Gençdal'ın Doğan Haber Ajansı'nda yer alan haberine göre, Demirtaş, son 3 gündür 90'a yakın intörn hekim, tıp öğrencisi, sağlık çalışanının gözaltına alındığını aktararak, "Bu arkadaşların tamamı KCK Sağlık Meclisi kurmakla, ana dilde sağlık hizmeti istemekle suçlanıyor. Yani inanın ki bütün bunları açıklamakta bizler zorlanıyoruz. Bu savcı, soruşturmayı yürütenler bunu nasıl açıklayacak merak ediyorum. Müdahale etmedikleri hangi sektör, hangi iş alanı kaldı? Kafalarından ne geçiyor? KCK nasıl bir şeymiş? Şu anda devleti de aşan, devletten daha büyük, sayıları milyonları geçen, Türkiye'nin en büyük partilerinden daha fazla üyeye sahip bir örgütten söz ediyorsunuz, tutuklamalara ve gözaltılara baktığınızda. KCK'lı olamayan kalmadı neredeyse. Bu nedenle sağlıkçılara yönelik, hekimlere yönelik bu son operasyon sadece o genç arkadaşları hedef almıyor. Dışarıda olanları özellikle tedirgin etmek, tehdit etmek, dışarıda olanlara baskı kurmak üzere yapılmış bir operasyondur" diye konuştu.

 

Barışçıl yöntemleri esas alan politikaları biz her zaman destekledi

 

Başbalan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında yapılan görüşmeyi hatırlatarak, "Biz parti olarak yaklaşımımızı net bir şekilde ortaya koyduk. Ortada Kürt sounu gibi devasa, geçmişi yüzyılı aşan bir sorun var. Bu sorunu çözmek için ciddi politikalar, diyalogu, müzakereyi, barışçıl yöntemleri esas alan politikaları biz her zaman destekledik, arkasında durduk. Bu görüşmenin şu andaki haliyle biz ne hiçleştiriyoruz, ne de 'Herşey bu görüşmeyle birlikte çözülür' diyebiliriz. Bütün açıklamaları, bu konudaki bütün yaklaşımları dikkatle izliyoruz. Biz istiyoruz ki, Kürt sorunu gibi ciddi bir sorun ele alınırken herkes ciddi, bu konuda samimi, kararlı olsun, bu işin artık sümen altı edilemeyeceğini görsün ve oy kaygısıyla hareket etmek yerine 'Biz bu tarihi sorunu nasıl çözebiliriz' diye elini taşın altını koysun" dedi.

 

Devlet de, PKK da savaşmayı bırakmalı

 

Söylemlere bakınca kimsenin kan akmasını istemediğini görüldüğünü kaydeden Demirtaş, "Kime sorsanız Nobel Barış Ödülü'nü hak etmiş mübarek. Herkesten daha fazla barışı istiyormuş gibi görünür. Ama pratiğe bakıyorsunuz, 5 yıldır parlamentodayız 4 sınır ötesi tezkere çıktı. 4'üne de bu üç parti hep birlikte 'Evet' dediler. Biz her seferinde bu tezkerelerin nasıl çözümsüzlük yarattığını, daha fazla savaşı derinleştirdiğini anlatmaya çalışırken, bunlar savaşta hep ortaklaştı. Askeri operasyonlar zarar veriyor dedik, operasyonlar dursun, PKK'da her türlü silahlı faaliyetini durdursun dedik. 'Vay sen misin devletten ateşkes isteyen?' diyen yine bu 3 parti. Biz, 'Bu siyasi soykırım operasyonları sürece zarar veriyor, bunlar durmalı' dedik. 'Sen misin yargıya müdahale eden' diyen yine bunlar.

Eğer barış istiyorsanız bu konuda en az savaş isteyenler kadar cesaretli olacaksınız. Bak savaş isterken çok cesaretlisiniz. Tezkereyi savunurken, operasyonları savunurken çok cesaretlisiniz maşallah. Ama barışı isterken bu kadar utangaç, bu kadar sıkılgan, yarım ağızla barış istenmez. Barış dediğimiz şey, toplumda insanların haklarıyla, özgürlükleriyle eşitçe, hakça yaşamasıdır. Barış dediğimiz şey sadece silahların susması değildir. Potansiyel bütün gerilim, potansiyel bütün çatışma tehditlerinin ortadan kalkmasıdır. Sadece silahların susmasını barış olarak algılayan zihniyet barışı tam olarak anlayamamış demektir. Bu nedenle evet silahlar tamamen susmalıdır.

Devlet de, PKK da savaşmayı bırakmalıdır. Bu bizim başından beri ortaya koyduğumuz açık bir taleptir. Şimdi silahlar sussun kısmıyla ilgili ne bir projeleri var. Ne bu konuda bir ciddiyetleri var, ne de sonrasına ilişkin bir projeleri var. Bakın dikkat edin hem Başbakan'ın hem de CHP yetkililerinin görüşme sonrası yaptıkları açıklamalara bakarsanız hak ve özgürlüklere dair tek bir kelime edilmiyor. Sadece şu deniliyor, 'Terörle mücadelede daha fazla ortaklaşmalıyız' deniliyor. Biz de merak ediyoruz, bundan fazla nasıl ortaklaşacaksınız? Zaten ortaksınız terörle mücadelede. Zaten cumhuriyet tarihi boyunca bu zihniyetler, bu anlayışlar işte bu politikalarda ortaklaşmışlar. Şu anda ayrı mı düşünüyorlar bunlar? Yok. Yani AKP terörle mücadelede bir zaafiyet içerisinde, bir yetersizlik, yetmezlik içerisinde de, CHP ve MHP ona destek sununca daha mı başarılı olacak? Ne yapacaksınız? Savaş uçaklarıyla çocukları bile parçaladınız. Bundan daha fazlasını nasıl birlikte yapacaksınız" diye konuştu.

 

Kürdistan'da siyasi statüsüyle yaşama sorunu gibi bir sorun var

 

Demirtaş, "Terörle mücadele" söyleminin bir kenara bırakılması gerektiğine işaret ederek, "Ortada bir terör sorunu yok. Ortada Kürt halkı gibi, Ortadoğu'nun en kadim halklarından olan Kürt halkının ana dilde eğitimi, kendi kültürüyle, diliyle, kendi anavatanında, Kürdistan'da siyasi statüsüyle yaşama sorunu gibi ciddi bir sorun var. Siz bu meseleye ne diyorsunuz? Bunu anlatmanız lazım. Eveleyerek geveleyerek, ağzınıza Kürt kelimesini almaktan bile çekinerek siz Kürt sorununu çözemezsiniz. Kürtlerle görüşmeyeceksiniz, Kürtleri dinlemeyeceksiniz, Kürt halkı yokmuş gibi davranacaklar, kurumları, örgütleri, liderleri yokmuş gibi davranacaklar, ondan sonra bu kadar devasa bir sorunu, oturacaklar Ankara'da bir masa etrafında 'Çözdük' diyecekler. Çözebiliyorsanız biz engel olmayacağız. Biz bu konudaki hiçbir çözüm iradesine engel olmayız. Ama çözüm adına oyalamak, bir kez daha topluma sahte umutlar yayma politikalarına da alet olmayacağız.

Hükümet sözcüleri de, bir kez daha 'Açtık açacağız, açılım oldu, olacak' uydurmacasından vazgeçsinler. Ne açılımı? Bir bakan çıkmış yok efendim elimizde paketler var önümüzdeki günlerde çok önemli şeyler açıklayacağız. Önce bir Roboski için özür dileyin. Ne kanun gerektiriyor, ne anayasa değişikliği gerektiriyor, ne tüzük, ne yönetmelik değişikliği gerektiriyor. Ne cebinizden para çıkıyor, ne hazineniz batıyor. Sadece çıkıp vicdanınızla bir özür dileyeceksiniz, bunu yapamıyorsunuz. Neyin açılımından söz ediyorsunuz. 19'u çocuk 34 genci F-16 bombalarıyla parçalıyorsunuz, bir özür dilemeyi kendinize zulüm olarak görüp, aradan geçen 6 aya rağmen özür dilemiyorsunuz. Açtık, açacağız politikasıyla hala kamuoyunu oyalamaya çalışıyorsunuz" dedi.