Banu Güven
Sosyal medya, malum, trol dolu. Bilmeyen yoktur ama yine de tanımını elimden geldiğince yapmaya çalışayım. Şimdi bunlar sosyal medyada dolaşan, sinir bozucu, ortalık karıştırıcı tipler. Bir görüşe göre, bu isim onlara Norveç halk masallarında mağaralarda yaşayan ya da köprü altından fırlayıveren hayali yaratıklardan esinlenerek verilmiş. Başka bir görüşe göre, balıkçılıktan bilinen "trol" işinden, yani bir nevi oltayı takma eyleminden hareket edilmiş.
Bence bu şahıslar iki özelliği de bünyelerinde barındırıyor. Çünkü bunlar, sosyal medyada kendini bilgisayarın arkasına saklayıp, özellikle de popüler konularda ya da kişilere yönelik saldırı fırsatında hamlede bulunan, peşine takabildiğini takıp ortalığı karıştırmaya çalışan yaratıklar. Bizzat "kendisi" olan da var, sahte fotoğraf ve isim kullanan da. Bunların bir kısmı kendilerini alamadıkları için klavye başından atıp tutuyor. Bazılarının ise kiralık olduğunu duyuyoruz; para karşılığı tweet atıyorlar. Genelde nefret dolu, ayrımcı, saldırgan, karalayıcı paylaşımlarla bazı etiketleri yaymaya çalışıyorlar. Övme ya da yerme kampanyalarını ateşleyenler onlar. Bazen liderlerini övdükleri etiketleri basıyorlar sosyal medyada ya da forumlarda, bazen düşman bellediklerini hedef tahtasına koyuyorlar. Kendilerinin ya da işverenlerinin çıkarları doğrultusunda etiketleri dolaşıma sokuyorlar.
Bir de bot hesaplar var. Trollerin sanal robot yavruları. Trollerle el ele çalışıyorlar; pardon, çalıştırılıyorlar. Bilgisayar başından bir komutla oluşturulan robot hesaplar, otomasyon marifetiyle belli bir etiketi milyonlara varan bir sıklıkla tweet olarak paylaşmaya başlıyor. Anlamsız, abuk sabuk metinler o etikete eşlik ediyor. Trol takımlarının etiketi belirleyip bir düğmeye basmasına bakıyor iş. Sonra bir bakıyorsunuz o etiket "Trending Topic" (TT), yani Twitter'da en çok konuşulan konulardan oluvermiş!
Troller kadınlardan korkunca…
Bilmem fark ettiniz mi, #KarımBeniAldattı gibi bir etiket 9 Aralık’ta Twitter Türkiye Gündemi'nde TT listesinde yer aldı. Bu etiketi TT listesinde gördüğüm anda bu işin ardında bir iş olduğunu düşündüm elbette. Dijital iletişimin politik amaçlarla kullanımı konusunda çalışan siyaset bilimci Akın Ünver’e başvurdum. Onun tespiti şüphelerimi haklı çıkardı.
Bu kampanya tam da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün hemen ardından başlatılmıştı. Kocası tarafından öldürülen, sakat bırakılan kadınların hikâyelerinin medyada yaygın bir şekilde yer almasına, bu hikâyelerin sosyal medyada çokça paylaşılması üzerine bir karşı kampanyaydı bu. Ünver, 9 Aralık’ta TT listesinde yer alan bu etiketin 27 Kasım’da bot hesaplar tarafından yayılmaya başladığını harita üzerinde ve Twitter'da paylaşılan içeriklerle ortaya koydu. Boşanmak isteyen kadınların karşılaştığı şiddetin toplumca kınanması birilerini rahatsız etmiş olacak ki, eski alışkanlıkla namus ipine sarılmışlardı. Bunu da, mecburen, robotik yöntemlerle yapmışlardı işte.
Kim bu troller?
Troller, yukarıdan da anlaşılacağı üzere, kesinlikle erkekler. Belki operasyon kısmında kadınlar da vardır. Ancak ben bu trol ordusunun bütününe baktığımda maço, tutucu, baskıcı, saldırgan, ama özgüveni de yerlerde bir erkeğin suretini görüyorum. Bu tür trol faaliyetleriyle Gezi’den itibaren karşılaşmamız, bu şahısların ekseriyetinin AKP’ye yakınlığı olduğunu da düşündürüyor.
Evet, 2015’te bu iddiaları savuşturmak için kurulan AKP Sosyal Medya Merkezi’ni biliyorum. Ama ben daha bu merkez kurulmadan önce, iktidarı eleştiren herkese ve özellikle de kadın gazetecilere saldıran, bunu yaparken profil fotoğrafına Recep Tayyip Erdoğan’ın resmini koymaktan çekinmeyen trol ordusundan söz ediyorum. Her ne kadar AKP Sosyal Medya Merkezi, “Sosyal medya kurallarına uyuyoruz, etkileşimlerimiz organik” dese de, bunların ve bot yavrularının bir noktada partiye katıldıklarını hep görüyoruz. Bütün bunların 2 Haziran 2013’te Habertürk’te Fatih Altaylı’nın programında Twitter için “Tam bir baş belası” diyen Erdoğan’ın ve partisinin etrafında gerçekleşmesi, gerçekten uzun bir yol katettiklerini gösteriyor.
Bir parantez: Bu satırları yazarken AKP’nin Aydın belediye başkan adayı için açılan etikete müthiş bir bot teveccühü olduğunu görüyoruz. Favorim, “Özel mülkiyet çiftetelli yalın tepeli akbaba belde #akpartiaydınrıdvaneşin” şeklindeki bot tweeti. Otomasyonla oluşturulan tweet, yanlışlıkla bir arsanın peşkeş çekilme hikâyesini anlatıyor sanki. “Adamı bot hesaplar mı seçecek” demeyin. Görünürlüğünü artırıyorlar, sonra etiketin peşine takılan takılana... Rusya bot hesaplarıyla ABD’de seçim, İngiltere’de referandum kazandı!
Kadın düşmanı troller
Parantezi kapatıp trollerin ekseriyetle erkek ve yine ekseriyetle kadın düşmanı erkek olmasından söz edelim. Bu durumun Türkiye’ye özgü olmadığını hafta başında, tam da 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde gösterilen bir filmin galasında iyice fark ettim.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Medya Özgürlüğü Temsilciliği bir süredir kadın gazetecilerin sosyal medyada maruz kaldığı cinsiyetçi saldırılar ve aldıkları tehditlere dikkat çekmek için Safety of Women Journalists Online (Kadın Gazetecilerin Online Güvenliği) adında ve #SOFJO kısaltmasıyla bir program yürütüyor.
Bu program dâhilinde Uluslararası Basın Enstitüsü'nden (IPI) Javier Luque dünyanın dört bir tarafından kadın gazetecilerle konuşup bir belgesel hazırladı. Bu filmin buluşturduğu kadınların hepsinin benzer deneyimleri vardı: Ülkelerinde egemen olan erkek siyasi iktidarın ve her türlü yardakçısının hoşuna gitmeyen bir yerden tuttular mı, anında saldırıya uğruyorlardı. Erkek gazeteciler de bu durumlarda saldırıya uğruyorlar ama bir farkla: Kadın gazetecilere istisnasız cinsiyetçi küfürler ve tehditlerle saldırılıyor. Erkek iktidarı savunan, o yıkılırsa kendisinin de anında yok olacağını bilen erkek zihniyet, kadınları kendisine ait, boyun eğmesi, kendisinin onaylaması gereken varlıklar olarak görüyor çünkü. Bir taraftan da kadınların, topunu birden hallaç pamuğu gibi atabilecek güçte olduğunu bildiği için korkuyor. Bu korku, trolleri daha saldırgan yapıyor. Sonra ver hakareti, bas tehdidi! Önce tek tek, sonra gruplar halinde geliyorlar. Gelsinler!
Kadın meslektaşlarıma ve şiddete karşı yan yana duran kadınlara her baktığımda, her 8 Mart’ta, 25 Kasım’da düşman çatlatırcasına sokakları doldurduğumuzda, hem gerçek hem de sanal dünyadaki saldırılara her geçen gün daha iyi göğüs gereceğimizi ve gerektiğinde de hesabını soracağımızı görüyorum. (İşin "Bu nasıl olacak?” kısmı başka bir yazı konusu) Pabucumun trolleri de bunu görüyor ve kadınları sindirmek istemeleri bu yüzden. Daha çok uğraşırlar.