-BANKALAR KANUNUNA KISMİ İPTAL ANKARA (A.A) - 14.04.2011 - Anayasa Mahkemesi, Bankalar Kanunu'nun, ''Bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devrinden sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik, sınırlı ayni hak tesisi gibi işlemler nedeniyle, söz konusu işlemlere taraf olan üçüncü kişilerin iyi niyet iddiasında bulunamayacaklarına'' ilişkin hükmünü iptal etti. TMSF'ye devredilen İnterbank'ın sahibi olduğu gruba ait şirket hisselerinin Fon'un yasal takiplerinden mal kaçırmak amacıyla üçüncü kişi konumundaki davacıya devredildiğinden bahisle tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay 13. Dairesi dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması istemini reddetmişti. Bu kararın kaldırılması istemiyle yapılan başvuruyu görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vararak, 4389 sayılı Bankalar Kanunu'na, 5020 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle eklenen beşinci paragrafın sondan bir önceki cümlesinde yer alan ''... iyi niyet iddiasında bulunamazlar'' ibaresinin üçüncü kişiler yönünden iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu. Davayı görüşen Yüksek Mahkeme, düzenlemeyi oy birliğiyle iptal etti. Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, itiraz konusu kuralın da yer aldığı tümcede, ''Bankanın Fon'a devrine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişilerin bankanın Fon'a devrinden sonraki işlemler nedeniyle, Fon'a intikal eden bankanın tüzel kişi ortakları, yönetim ve denetimine sahip iştirakleri, gerçek ve tüzel kişi ortaklarının yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak elinde bulundurdukları şirketlerin ortaklarının ise bankanın Fon'a devrinden önceki ve/veya sonraki işlemler nedeniyle iyi niyet iddiasında bulunamayacakları'' kuralının getirildiği belirtildi. Gerekçede, 4389 sayılı Bankalar Kanunu, bunun ek ve değişiklikleriyle TMSF'ye, alacakların daha emin, hızlı ve istikrarlı takibinin sağlanması amacıyla geniş yetkiler tanındığı, alacakların tedbir, tahsil ve takibi konusunda kimi muafiyet, istisna ve kolaylıklar ile ayrıcalıklara yer verildiği hatırlatıldı. İptali istenilen kuralın da Fon'a bu amaçla tanınan yetkiler arasında olduğu ifade edilen gerekçede, bankanın Fona devrinden sonraki satış, kira, devir ve temlik gibi işlemler ile sınırlı ayni hak tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişilerin iyi niyet iddiasında bulunmalarının engellendiği ifade edildi. ''İyi niyet''in, hakların kazanılması ve sonuçlarını meydana getirmesinde temel ilkelerden biri olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 3. maddesinde, ''Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz'' hükmünün yer aldığı anımsatılan gerekçede, Türk Medeni Kanunu dışında çeşitli yasa hükümlerinde, bazı hukuki sonuçların sadece iyi niyetin varlığı veya yokluğuna bağlandığı kaydedildi. Anayasa'da, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik hukuk devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olmasının amaçlandığı vurgulanan gerekçede, yargı denetiminin, hukuk devletinin ''olmazsa olmaz'' koşulu olduğu belirtildi. Anayasa'nın 36. maddesinde ''Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz'' denildiği anımsatılan gerekçede, maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğünün, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturduğuna işaret edildi. Gerekçede, şöyle denildi: ''Kişinin, kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde hakkını arayabilmesi ve davada ileri sürülen iddiaların ve delillerin, karşı tarafın iddia ve delilleriyle eşit imkanlarda araştırılması ve eşit değerlemeye tabi tutulmasıdır. Dava konusu kuralla, Fon'un işlem ya da eylemleri yargı denetimi dışında tutulmamış, üçüncü kişilerin iyi niyet iddiasında bulunmaları engellenmiştir. İyi niyet kuralı genel bir hukuk kuralı olmakla birlikte, karşılaşılan her uyuşmazlığın, ilgili yasa hükümleri yok sayılarak, sadece iyi niyet kuralı ile çözüleceği anlamına gelmez. Bir yasa kuralının hukuka uygun amaç taşımasıyla birlikte, bu amacın gerçekleşmesini sağlayacak yöntemlerin de hukuka uygun olması gerekir. Tarafın iyi niyetinin olup olmadığı kararının, mahkeme tarafından yapılan inceleme ve araştırma sonucu ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. 'Kamu alacağının tahsilinin hızlandırılması' gibi soyut bir gerekçe, iyi niyete ilişkin ispat kuralının uygulanmamasının nedeni olamaz. Kuralda geçen tüm üçüncü kişilerin işlemleri muvazaalı kabul edilerek, iyi niyetli üçüncü kişilerin dava açma haklarının özü zedelenmekte, mahkemeye etkili erişim ve savunma hakları engellenmekte, korunmasında kamu yararı bulunan iyi niyetli kimsenin, idare ve mahkeme önünde iyi niyetli olduğunu iddia ve ispat etme hakkı elinden alınmaktadır. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, üçüncü kişiler yönünden Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır.''