Ekonomi

"Bankalar 800 milyon lirayı kime, niye dağıttı?"

"Bankaların yabancılardan aldığı borç 690 milyar liraya çıktı"

15 Mart 2018 15:17

Gazete Duvar yazarı Bahadır Özgür, "Bankaların yabancılardan aldığı borç 690 milyar liraya çıktığını ve vatandaşın bankalardan aldığı borç 490 milyar liraya dayandığını" kaydetti. "Bankalar 800 milyon lirayı kime, niye dağıttı?" diye soran Özgür, "ankalar yurtdışından borçlanıp borçlanıp aldıkları paraları vatandaşa yüksek faizlerle kredi olarak dağıttılar. Yetmedi, bankaya adımınızı attığınız anda kestikleri komisyon ve ücretlerle de yüksek gelir elde ettiler. Kur farkından kazançlarını saymıyoruz bile…" dedi. 

Özgür'ün "Bankalar 800 milyon lirayı kime, niye dağıttı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle: 

 ‘Cesar Birotteau’ adlı romanında Balzac, finansal sistemin işleyişini gayet güzel özetler: “Her giren zenginliğe yeni bir zenginlik ekleyemeyeceğine göre, elbette birileri batacak ki, zenginlik çoğalsın.” Şu sıralar Türkiye’nin finans sektöründeki durum da böyle aslında. Birileri fena halde borca batarken, birileri de aynı hızda kazanıyor. Tarihi biraz geri alalım ve neden durumun Balzac’ın dediği gibi olduğunu anlamaya çalışalım…

Yıl 1989… Türkiye’nin finansal serbestleşmeye geçtiği tarih… O zaman reel sektörün dış borcu 2.7 milyar dolar, bankaların ise 4 milyar dolardı. 12 yıl sonra, Türkiye’nin yaşadığı en ağır krizlerden olan 2001’de ise reel sektörün dış borcu 30.3 milyar dolara, bankalarınki de 12.8 milyar dolara fırladı. Rakamlar korkunçtu, zaten yıkım da aynı şiddette oldu.
Peki şu anda durum nasıl?

Bankaların borcu 15 kar arttı

2017 yılı sonunda reel sektörün dış borcu 159 milyar dolara, bankaların borcu da 179.3 milyar dolara fırladı. Türk Lirası ile 690 milyar lira. Yani bu süreçte sanayi işletmelerinin, ticaret şirketlerinin dış borcu 5 kat, bankaların tam 15 kat arttı. Bir de hatırlatma yapalım. 2001’de bankaların aldığı tüm borçları devletin üstlendiği açıklanmıştı.

Gelelim bu denli yüksek miktarda borç alan bankaların 2017 yılındaki bilançolarına. Orada kâr oranı parlak. Geçen yıl toplam 49.1 milyar lira net kâr elde ederek tüm zamanların rekorunu kırdılar. 2016’ya kıyasla artış yüzde 30.9. Gerçekten çok yüksek.

Soru şu: Bu kadar borç alırken, bu kadar kârı nasıl elde ettiler?

‘Borca rağmen Kâr’ın sırrı…

Yanıt basit: Bankalar 12 ayda verdiği kredilerden 200.2 milyar lira faiz geliri kazandı. Bu gelirin 47.3 milyar lirası tüketici kredilerinden, 9 milyar lirası kredi kartlarından, 30 milyar lirası taksitli ticari kredilerden ve 113.9 milyar lirası da diğer kredilerden alınan faizlerden geldi.
Bu kadar mı? Elbette hayır, bir de borç alırken, havale, EFT yaparken, hesap işletim ücreti, kart aidatı diye sayısı belirsiz komisyonlar ve ücretler de var. Onların tutarı 2016’ya göre yüzde 19.7 artarak 55.7 milyar lira oldu. Kredilerden alınan ücret ve komisyonlar ise yüzde 16.1 artarak 8.4 milyar liraya çıktı. Bankaların ‘hizmet ücreti’ adı altında vatandaştan aldıkları tutar da yüzde 50.4 gibi rekor düzeyde yükselerek 28.1 milyar liraya ulaştı.

Şimdi de bilançonun ‘öteki tarafında’kilerin durumuna göz atalım…

Vatandaş da borca battı?

Merkez Bankası’nın yayınladığı Finansal İstikrar Raporu’na bakılırsa, vatandaşların bankalara 491.8 milyar lira borcu var. Maaş yetmeyince en çok ihtiyaç kredisine başvurulmuş. Toplam 206 milyar lira ihtiyaç kredisi borcu bulunuyor. Artış sadece bir yılda yüzde 19.2. 204 milyar lira da konut kredisi çekmişler. Konut kredisi borcundaki artış ise yüzde 19. Kredi kartları borçları da 95.8 milyar liraya çıktı.
Bankalara borçlanan kişi sayısının son bir yılda 3 milyon daha artarak 29 milyona ulaştığını söylemek, herhalde bilançonun bu tarafındakilerin durumunu özetlemeye yeter. Her vatandaşın ortalama 18 bin lira civarında borcu bulunuyor.
Hesap ortada. Bankalar yurtdışından borçlanıp borçlanıp aldıkları paraları vatandaşa yüksek faizlerle kredi olarak dağıttılar. Yetmedi, bankaya adımınızı attığınız anda kestikleri komisyon ve ücretlerle de yüksek gelir elde ettiler. Kur farkından kazançlarını saymıyoruz bile…

Öyleyse kim kazandı?

Ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Banka kurum olarak borca batmış, vatandaş bankadan çektiği krediler nedeniyle borca batmış, devletin herhangi bir sıkıntıda bu borçlara garanti olacağı muhtemel… Öyleyse kazanan kim?
Bankaların ağırlıklı hissedarlarını bir kenara koyalım. Bigpara’da Şebnem Turhan’ın yayınladığı veriler Türkiye’de vatandaşın çok da bilmediği bir alışkanlığı gözler önüne serdi.

Sadece dış borçları 180 milyar liraya dayanan bankaları kâr ettirdiler diye üst düzey yöneticilere prim olarak tamı tamına 803.6 milyon lira dağıtıldı. Garanti bankası 150 milyon 727 bin lira ile bu alanda lider. QNB Finansbank 94 milyon 806 bin lira dağıttı. Aralarında kamu bankaları da var. Mesela Ziraat Bankası 29 milyon 394 bin lirayı yöneticilerine, maaşlarının dışında teşvik primi olarak vermiş. En az dağıtan banka 2 milyon 717 bin lira ile Türkiye Finans.
2008’de ABD’deki Mortgage krizini hatırlayanları en çok şaşırtan şeylerden biri, koca koca bankalar, ondan borç alanlar, mevduatı olanlar, hisselerine yatırım yapanlar batarken; yöneticilere milyonlarca dolar prim dağıtılmasıydı. Bizde durum elbette şimdilik böyle değil. Ancak olmayacağının garantisi var mı?
Demek ki Balzac haklıymış, herkes batmıyor ama birileri mutlaka batmalı ki, ortada kazanç olsun…

Yöneticilere ödenen primler (TL)

Garanti 150.727.000

QNB Finansbank 94.806.000

İş Bankası 90.095.000

Denizbank 76.869.000

Yapı Kredi 67.790.000

TEB 42.688.000

Odeabank 31.981.000

Akbank 31.815.000

Ziraat Bankası 29.394.000

ING Bank 25.886.000

Halkbank 23.873.000

Şekerbank 21.692.000

HSBC 21.688.000

TSKB 15.828.000

ICBC 14.698.000

Fibabanka 13.803.000

Albaraka 11.496.000