AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, ABD Büyükelçisi John Bass'in “Belediyelere kayyım atamalarının geçici olacağını ve vatandaşların yakında Türk yasasına uygun bir şekilde yeni yerel yetkililer seçmelerine izin verileceğini ümit ediyoruz” şeklindeki açıklamalarına tepki gösterdi. "Bu işler ABD Büyükelçisi'nin ya da başka bir büyükelçinin işi değildir" diyen Çelik “demokrasi ve hukuk devletinin ‘kırmızı çizgisinin’ terör olduğunu” söyledi.
Adana'nın Pozantı ilçesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çelik “Dünyada hiçbir demokrasinin, hiçbir devletin teröre müsamaha gösteremeyeceğini” ifade etti. Çelik, "Bir belediyede halka hizmet için verilmiş imkânlar ve yetkiler eğer istismar edilerek teröristlere destek amacıyla kullanılıyorsa, belediyenin imkanları, araçları teröristlerin faydasına olacak şekilde hendek kazmak için, onlara lojistik destek sağlamak ya da silah taşımak için kullanılıyorsa egemen bir devletin buna müsaade etmesi düşünülemez" diye konuştu.
Bakan Çelik, IŞİD ile ilgili gösterilen hassasiyetin PKK ile ilgili gösterilmediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu bir çifte standarttır. Bu, dünyanın yüzleşmesi gereken bir çifte standarttır. Müttefiklerimizle paylaştığımız ortak bir değer var. Demokrasiyi, hukuku ve terörle mücadele diye bir ortak değeri paylaşıyoruz. Terörle mücadele konusunda Türkiye'nin ne kadar etkin bir rol aldığı en son Türk ordusunun Cerablus'a girerek, oradaki DAEŞ terör örgütüyle mücadelesinde görüldü. Şimdi DAEŞ terör örgütüyle mücadele edildiği zaman takdir edenlerin, PKK terör örgütü ile mücadele edildiği zaman birtakım itiraz cümleleri kurması asla kabul edilemez. Bizim müttefiklerimizden beklentimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin terörle mücadelede yanlarından olmaları. Çünkü terörle mücadele paylaştığımız ortak bir değerdir. Terör insanlığa karşı bir suçtur. Buradan baktığımızda da 28 belediyeye kayyum atanması meselesine bir günde gelinmedi. Aynı partilere benzer başka belediyeler var, geçmişte de oldu. Bunların, hendeklerin kazılmasında, teröristlerin himaye edilmesinde, teröristlere lojistik destek sağlanmasında aktif bir rolü olduğu biliniyor. Bunlar gizli saklı şeyler de değil. Bunu, bu açıklamayı yapanlar da biliyor. Bütün kamuoyu da biliyor."
"Fetullah Gülen, halen sayın büyükelçinin ülkesindedir"
Açıklamasından dolayı John Bass'i eleştiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu işler ABD Büyükelçisinin ya da başka bir büyükelçinin işi değildir. Onların yapması gereken bu konuda bilgilenmektir. Hükümetin muhatapları vardır. Karşıda Dışişleri Bakanı vardır, başka muhatapları vardır. Dolayısıyla burada söz konusu olan şey, sanki Türkiye, ülkenin içerisinde, gelişmelerle ilgili olarak bir takdir makamıymış gibi bir açıklama yapılması tabii ki kabul edilemez. Türkiye'de en büyük terör eylemini gerçekleştirmiş Fetullah Gülen, halen sayın büyükelçinin ülkesindedir. Türkiye'nin geri istemesine rağmen tutuklanması bile gerçekleşmemiştir. Suçluların iadesi anlaşması çerçevesinde tutuklanması gerekir. Halen dışarıdadır ve örgütünü yönetmektedir. Biz ABD ile müttefikiz, stratejik ortaklığımız var, terörle mücadele ortak bir değerimizdir. Dolayısıyla bu açıklamalar yapılırken, hem ortak değerlerimize saygı duyulması bakımından, hem de Türkiye'nin terörle mücadelesini, egemen bir devlet olarak, teröre karşı aldığı tedbirlere saygı duyulması bakımından hassas davranılması gerekir. O açıklama, bu hassasiyet çerçevesinin dışına taşıyor, bu bakımdan doğru olmamıştır."
ABD’nin açıklaması
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan ve "Türkiye'nin Güneydoğusu'nda Bugün Gerçekleşen Olaylarla İlgili Açıklama" başlıklığını taşıyan yazıda şu ifadeler yer aldı:
"Hükümetin bazı seçilmiş yerel yetkilileri terörizmi destekledikleri iddiasıyla görevden alma ve yerlerine kayyım atama kararını takiben Türkiye'nin Güneydoğu'sundaki çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri terörizmi lanetlemekte ve Türkiye'nin kendisini savunma hakkını desteklemektedir. Türk mercileri bazı yerel yetkililerin terörist gruplara katıldığı veya maddi destek sağladıkları yönündeki iddiaları araştırırken, hukuki süreç ve Türk Anayasası'nda saklı olduğu şekilde barışçıl politik ifade hakkını da içermek üzere, kişisel haklara saygının önemine işaret ederiz. Kayyım atamalarının geçici olacağını ve vatandaşların yakında Türk yasasına uygun bir şekilde yeni yerel yetkililer seçmelerine izin verileceğini ümit ediyoruz."