25 Ekim 2016 13:36
Musul'da yapılan operasyonlarla ilgili konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Başika IŞİD tarafından tehdit edilmektedir. Musul'un temizliği süratle yapılmalı, Türkiye dışarıda durmamalıdır" dedi. Bahçeli, "Hiç kimse Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve soydaşlarının can güvenliğini sağlamaya çalışmasından gocunmamalıdır. Şu anda Başika'dan çekilmek Hakkâri'den çekilmekle aynı şeydir" diye konuştu.
Bahçeli, başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili olarak da "Biz evet veya hayır dememişken, hiçbir şey belli değilken referandumu yapıp sonucu ilan edenler bilsinler ki darbe şakşakçılarıdır. Bunların hali tam olarak nato kafa nato mermerdir. MHP'nin TBMM ne diyorsa milletin karşısında da aynısını diyecektir. Mecliste evet dersek, referandumda da evet deriz" dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
Bahçeli'nin açıklamaları özetle şöyle:
Devletimizi diri ve zinde tutan geleneksel ve köklü değerlerin yıpratıldığı bir dönemdeyiz. Kavga ve karışıklık ortamı körüklenirken korku ortamı tavan yapmaktadır. Türkiye'nin dibe çekilmesine sessiz kalmayacağız
Çevremizde silahlar konuşmakta, kanlı çatışmalar hızla yaygınlaşmaktadır. Irak ve Suriye odaklı gerilimler hem bölgemizin huzurunu hem de gelecek istikrar planlarını zayıflatmaktadır. Musul operasyonu gittikçe büyümektedir. Türkiye'nin operasyona katılıp katılmayacağı tartışması sıcaklığını korumaktadır.
ABD Savunma Bakanı Türkiye'nin operasyona katılmasını desteklediklerini açıklarken Irak'tan kışkırtıcı açıklamalar gelmiştir. Bu çerçevede TSK, IŞİD'e karşı yürütülen mücadeleye destek vermiş, çağrılara kayıtsız kalmamıştır. Türkiye bu temizlik harekatının dışında durmamalıdır. Artık Irak'ta kimin ne söylediğinin nerede durduğunun önemi olmadığı açıktır. Irak merkezi hükümeti terörle mücadeleyi kendi potansiyeline bağlı kalarak yapabilseydi başka bir seçeneğe zaten ihtiyaç kalmazdı.
Ancak Irak terör örgütlerine karşı diz çöktüğünden, her türlü dış telkine müsait hale gelmiştir. Elbette bu teslimiyet hali Irak'ın kendi bileceği iştir. Ancak bu Türkiye'yi doğrudan doğruya etkiliyorsa sessiz kalmamız milli irade ve akıla uymayacaktır.
Başika IŞİD tarafından tehdit edilmektedir. Musul'un temizliği süratle yapılmalı, Türkiye dışarıda durmamalıdır. Şii, Sunni çevreleşmesi kışkırtılırken cellatlar etnik temizlik için baltalarını bilemektedir. Türkiye Irak ve Suriye'deki gelişmelere müdahil olmalıdır. Irak istemiyormuş, Suriye karşı çıkıyormuş, ABD itiraz ediyormuş, bunun artık mana ve önemi yoktur. Misak-ı Milli'nin ruhuna mı bağlanacağız, üç beş köksüzün sözüne mi bakacağız?
Musul yanarken yerimizde duramayız, Kerkük cehenneme çevrilirken rahat olamıyoruz, Kerkük-Musul enerji kaynaklarını sömürmek ve Kürdistan kurulsun diye oyunlar oynayanlar akıllarını başlarına alsınlar. Herkes bilsin ki biz okumuzu atıp yayımızı hala asmadık. Asmaya da niyetimiz yoktur.
Musul'da mezhep ekseninde bir kamplaşma doğarsa IŞİD'in elini güçlendirecektir. IŞİD'den sonra Musul'un siyasi düzen ve dengeye kavuşturulması, istikrarının temin edilmesi önemlidir. IŞİD'in sökülüp atılması terörist saldırıları daha da şiddetlendirebilecektir. Korkumuz o ki; Türkiye bu şiddet sarmalının en öncelikli hedefi olacaktır. Bu iktidarla Türkiye, Musul operasyonunun her aşamasında rol almalı, aktif ve zorlayıcı olmalıdır. Hiç kimse Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve soydaşlarının can güvenliğini sağlamaya çalışmasından gocunmamalıdır. Şu anda Başika'dan çekilmek Hakkâri'den çekilmekle aynı şeydir.
Irak'ta sahada olduğumuz kadar kurulacak masalarda da oturmamız doğrudur, doğaldır. Sınırlarımızın diğer yakalarında önümüze geçilirse yarın son yurdumuzda da aynısı yapılabilecektir. Türkmeneli Türk'ün varlık yokluk mücadelesi verdiği mahşer yeridir.
Hele bir de vatan bildiğimiz topraklarda bölünme ve parçalanma hesabı yapanlara aziz milletimiz Allah'ın izniyle dar eder, gök kubbeyi başlarına yıkar. Irak'ta bayrağımızı yakan şerefsizlere de açık açık şunu söylüyorum; bayrağımız sizin kirli ayaklarınızda kalınca değerinden bir şey kaybetmeyecektir. Kendi bayrağını indirip ABD'nin gölgesine sığınan korkak ve kuklaların bayrağımıza kurnazca saldırması aldıkları emirlerin sonucudur. Osmanlı işgali bitti yaygarasıyla Türk bayrağını ayakları altına alan soysuzlar, önce ar ve namuslarına sürülen kara lekeyi temizlemeyi denemelidir. Bayrağımıza yapılan saygısızlığı kınıyor, Irak yönetiminin böyle hareketlere izin vermemesini hem diliyor hem de bekliyoruz.
----
Türkiye'nin ana damarlarını kesmeye çalışanların bitmeyen plan ve nefretleri vardır. Bize göre balkanları düşünmemek, orta asyaya duyarsız kalmak tarihimize sırt dönmek demektir. Atlarımızın nal sesleri hala duyulmaktadır, akıncıların naraları kulaklarımızda çınlamaktadır. Gün geldi maalesef yüzyıllar içinde kazandığımız ecdat yadigarı topraklar ellerimizden kayıp gitti. Keşke yunan galip gelseydi diyen satılmışlara fırsat verdi. Sayın Erdoğan hafta sonu yaptığı konuşmasında "Cumhuriyet bizim ilk değil son devletimizdir. Hiçbir kaybımız gönüllü olmadı" dedi, biz de bnu söylüyoruz. Kaldı ki bilerek vatan topraklarından vazgeçmek tarih ve milletin affetmeyeceği en ağır ihanettir. Osmanlı imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştığı 1699'da, akdenizin 4'te 3'ü, Basra Körfezi'nin büyük bir kısmı imparatorluğumuza aitti. Geçen 400 yıllık zamanda rahmetle andığımız ecdadımız, her gün 164 kilometre kare toprak kazanmıştır.
Şu an o topraklar üzerinde 64 bölge bulunduğunu göz önünde bulundurursak nereden nereye geldiğimiz anlaşılacaktır. 12 Ağustos 1914, 30 Ekim 1918 tarihleri arasında geçen süre zarfında ise toplam 3 milyon 214 bin 200 kilometre karelik toprağımız gitmiştir. Günlük kayıp ise 2 bin 200 kilometre karedir. Toprak kayıplarımızı mevcut bazı ülkelerin yüz ölçümleriyle mukayese ettiğimizde her beş ayda bir Almanya, her iki ayda bir Yunanistan, her 19 günde bir Hollanda, her 14 günde bir Belçika, her 5 günde bir Lübnan kaybedilmiştir. Cepheden cepheye koştuk, milli onuru onarmak için kıtalar arasında mekik dokuduk, geçmişimizden ders aldık, sonuç çıkardık. Tarihin tekerrür etmemesi için söz verdik. Bu nedenle gidecek başka yurdumuz yok, çizecek başka sınırımız yok.
Eğer şimdi bununla ilgilenmezsek bunu ne tarihe ne ecdadımıza anlatamayız. 360 derecelik bir daire çizerek bine bin katarak kafa yormak zorundayız. Musul'a sokulmazsak Ankara'yı tehlikeye atarız.
Türkiye, ardından sürükleyen, sözü ve nazı geçen bir ülke olmalıdır. Kaşgar mahsun düşmüşken, Musul-Kerkük karanlıktayken bizim umut ve sevinç içinde yaşamamız mümkün değildir. Bu itibarla herkesin Türk milletinin ortak akıl ve menfaati için herkesi ön şartsız sorumluluk almaya çağırıyorum. Barbarlara karşı tek ses olalım, Türk vatanını birlikte müdafaa edelim.
MHP, sanal gündemlerle oyalanan, kısır ve sonu olmayan tartışmalarla vakit kaybeden bir zihniyete sahip değildir. Demokrasiye bağımlılığımız dönemsel değil, ilkeseldir. Türkiye'nin egemenlik ve hükümranlık vakıflarını tahrip edenlere eyvallah etmeyeceğiz. Yalnızca eleştirmekle milletimizin beklentilerini karşılayamayacağımızı da iyi biliyoruz. Türkiye'nin açmaz ve sorunlarının farkındayız ve bunları makul bir şekilde nasıl çözeriz diye çalışıyoruz. Her teklifimiz, her arayışımız milli bir ahlaki zemine dayanmaktadır. Biz mevcut fiili durumla hukukun uyuşmadığını, devletin ve milletin geleceğinde belki tarifsiz yaralar açacağını ifade ediyorum. 15 Temmuz'dan sonra değişen dinamiklerin yeni bir ihtyiaç ortaya çıkardığını görüyoruz. Erdoğan'ı millet seçti, farkındayız. Ancak Erdoğan anayasayı rafa kaldırsın, başkan olmasın demediler. Kim ne söylerse söylesin fiilen devlet idaresi hukukun üstünlüğüyle örtüşmüyor. Fermanla yönetilme devrini geride bıraktık. Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlığını ilan etmesi devlette anarşi ve kaosu tetikleyecektir. Fiili başkanlık uygulaması, Türkiye'nin yönetim sistemine ve miraslarına tamamen aykırıdır. Millet seçti diye bahane uydurulması, kılıf hazırlanması boş ve beyhude bir çabadır.
Mahalleyi ayağa kaldırmak için bizim başkanlık sistemine olumlu baktığımızı iddia edenler bu sonuca nasıl varmışladır. Heceleyin dedim anlamadılar, daha nasıl izahlı açıklama getireyim. Bunlar hangi dilden konuşuyorsa bize bildirsinler ki pna göre anlatayım. İster mors alfabesi kullanalım, ister dumanla haberleşelim. Ne istiyorsanız yapalım ki bunlar yazık, anlasınlar. Ne çare kulp takmayı sürdürüyorlar. Bunlar mahşer midillisi gibi ortalıkta gezinip koro halinde bize saldırıyorlar. Niyet okuyup işlerine geldiği gibi yorum yapıyorlar. Anayasa değişikliği teklifleri henüz ortaya çıkmadı, hakkımızda hüküm verenler sanki kaf dağından kan bağışlıyorlar. Bir grup Truva atı bunu milletin aklıyla alay etmek olduğunu söylüyorlar. Meclis'te ve referandumda hayır diyecekmişiz. "Havet" nasıl olacakmış Türkçe'yi katletmeleri bir yana utanmadan bir de böyle söylüyorlar. Biz evet veya hayır dememişken, hiçbir şey belli değilken referandumu yapıp sonucu ilan edenler bilsinler ki darbe şakşakçılarıdır. Bunların hali tam olarak nato kafa nato mermerdir. MHP'nin TBMM ne diyorsa milletin karşısında da aynısını diyecektir. Mecliste evet dersek, referandumda da evet deriz.
Devlet Bahçeli, grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayarak şunları söyledi:
Sayın Binali Yıldırım üstünde çalıştıkları anaysa teklif metninin hemen hemen bittiğini açıklamışlardır. Bu durum karşısında MHP ilke ve ülkülerine uygun olacak şekilde teklifi inceleyecek kararını verecektir. Siyasi yan kesiciler, bizim ne yapacağımıza, nasıl bir tutum takınacağımızı o zaman göreceklerdir. AKP'nin muhtemel hazırlığı Meclis'te onay görürse milletin karşısına gitmekten kimse çekinmemelidir. millet egemendir, son sözün sahibidir.
Türk milletinin tercihine tahammül edemeyenler şimdiden kesin sonuca ulaşıp önüne geleni asanlar, milletle yollarını ayırmış demektir. Bizler adiliz, millet hakimdir. Henüz ortada fol yok yumurta yokken MHP'yi itibarsızlaştırmaya çalışanları da emin olunuz ki not edip mahçup edeceğiz. Hepsini birdenbire şaşkına çevireceğiz. AKP ne hazırladıysa getirsin, bakalım değerlendirelim. Aldığımız kararın ardında sağlam bir şekilde duracağımızdan emin olmasını umuyor ve diliyorum
© Tüm hakları saklıdır.