MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanlığı tarafından Van, Mardin ve Diyarbakır büyükşehir belediyelerine kayyım atanmasına ilişkin "HDP, Eylül 2016’dan 31 Mart 2019’a kadar sorumluluğu altındaki 105 belediyenin 95’ine kayyum atanmasından herhangi bir ders almamış!" dedi.
TIKLAYIN: HDP'li belediyelere yine kayyım!
Bahçeli yazılı açıklamasında, “Altını kalın olarak çizmek lazımdır ki, Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü tartışılmaz bir gerçektir. Ayrıca hukukun genel ve geçer evrensel ilkeleri herkes için bağlayıcıdır. Devlet adalet üzerine bina edilmiştir. Adalet Türk tarihinin her döneminde mülkün temelidir, böyle de kalacaktır. Kanunların açıkça suç saydığı bir fiili kasten ve taammüden işleyen kim olursa olsun bunun sonuçlarına katlanmak durumundadır” dedi.
Bahçeli, “Sandık, seçim, demokrasi suç ve suçluların sığınak ve barınağı görülemeyecektir.
Demokrasi ihanetin kaynağı sayılamayacaktır. 19 Ağustos 2019 Pazartesi sabahı Diyarbakır, Mardin, Van Büyükşehir Belediyelerinin HDP’li Belediye Başkanları isabetli bir idari tasarrufla görevlerinden geçici tedbirle uzaklaştırılmışlar, yerlerine mezkûr illerin valileri görevlendirilmiştir. Bu mücadelenin kesintisiz sürmesi yegane arzumuzdur. Devletin kaynaklarını, milletin kazanımlarını teröristlere peşkeş çekenler pişman edilmelidir. Söz konusu büyükşehir belediye başkanları PKK’nın nam ve hesabına fütursuzca çalışan, haklarında da pek çok soruşturma ve kovuşturma bulunan terör yandaşları, terörist sevicilerdir. Belediye imkânlarını Mehmetçik katillerine sunmanın, Anayasa ve kanunları yok saymanın, sandıktan çıkan oy ve desteği yanlışa yormanın ahlaken ve hukuken bedeli herkes için bir ve aynıdır. Demokrasi devletten bağımsız ve bağlantısız düşünülemeyecektir” ifadesini kullandı.
Bahçeli’nin açıklaması şöyle:
“Devletin olmadığı yerde demokrasi hükümsüzdür, temelsizdir. Bir yanda devleti yıkıp milleti bölmek için uğraşanların diğer yanda zoru görünce demokrasi çığırtkanlığı yapması şeytani bir sapkınlık, alçak bir saptırmadır. Buna inanacak ve itibar edecek vicdan sahibi hiç kimse yoktur. Şayet bir belediye başkanı, silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek, silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütü propagandası yapmak, suç ve suçluyu övmek için işgal ettiği makamı silah ve cephanelik gibi kullanıyorsa devlet aklı, millet ahlakı buna seyirci kalamayacaktır.
“Diyarbakır, Mardin, Van Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının idaresi Türk milletinin kontrolünde”
nAksi bir durum milli bekamızı ateşe atmak, milli haklarımızı uçuruma savurmak anlamına gelecektir. Diyarbakır, Mardin, Van Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının idaresi egemenliğin yegane sahibi Türk milletinin doğrudan kontrolündedir.
“Bu belediyeler sözde eş başkanlık sistemiyle Kandil’e bağlanmıştır”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti PKK’nın geçim kapısı haline gelen, para ve terörist temin merkezine dönen söz konusu büyükşehir belediyelerine adaletin ruhuyla müdahale, maşeri vicdanın beklentileriyle muamele etmiştir. Bu belediyeler, yöre insanımızın mahalli ve müşterek ihtiyaçlarını karşılamak yerine sözde eş başkanlık sistemiyle Kandil’e bağlanmışlar, ihanet ve melanete kucak açıp kuluçka vazifesi görmüşlerdir.
Dünyada hiçbir meşru ve egemen devletin tahammül edemeyeceği çirkinlik ve çirkeflikler yaşanmış, yaşatılmış, ezcümle PKK’lılar belediyelere doldurularak yuvalanmalarının önü açılmıştır. Terör maşalarının mizansen şekilde belediye başkan adayı gösterilip tiyatro sahnesine çevrilen sandık marifetiyle seçilmeleri mızrağın çuvala sığmasına yetmemiş, yetişmemiştir.
Her şey gün gibi ortadadır.
Terör örgütü PKK’nın ucuz aparatı, siyasi artçısı ve yancısı olan HDP’nin zehirli, zincirli, ziftli niyetleri bir kez daha duvara toslamıştır. Anlaşılan boğazındaki kemendi Kandil’den tutulan HDP, Eylül 2016’dan 31 Mart 2019’a kadar sorumluluğu altındaki 105 belediyenin 95’ine kayyum atanmasından herhangi bir ders almamış, alacak dirayet ve basireti de gösterememiştir.
Yanlış hesap devletin ve milletin var oluş azminden hamd olsun dönmüştür. Devlet başa gelirken kuzgun leşe atılmıştır. Kaldı ki olması gereken de kesinlikle budur. Irak’ın kuzeyinde icra edilen Pençe Operasyonu’yla eşzamanlı ve koordineli şekilde yürütülen geniş çaplı Kıran Operasyonu sayesinde, inanıyorum ki, terörün köküne kıran girecektir.
Başka seçenek kalmamıştır.
“CHP, PKK’ya siper olmuş”
PKK’nın dayatmasıyla aday gösterilip hitamında seçtirilen belediye başkanlarının görevlerinden uzaklaştırılmaları bazı mahfillerde ve malum isimlerde rahatsızlık uyandırmıştır.
CHP hemen öne çıkıp PKK’ya siper olmuş, Kandil’in önüne yatmıştır.
“İstanbul’da da eş başkanlık uygulamasının olup olmadığını merak ediyoruz”
İstanbul yoğun yağışlardan dolayı suya ve sele teslim olmuşken, Bodrum’da tatil keyfi süren, sonra zevahiri kurtarmak için kısa süreliğine kırmızı yelekle afet mahallerini gezen, arkasından yine tatiline devam eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı demokrasi ve demokratik teamül hatırlatması yaparak PKK’yı utanmadan selamlamıştır. Bizim merakımız İstanbul’da da eş başkanlık uygulamasının olup olmadığıdır.
İstanbullu kardeşlerimi yüzüstü bırakıp yatlarda sefa süren bir şahsın görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarına destek açıklaması millete, milli şerefe haksızlık ve hakarettir.
CHP, belediye araçlarıyla asfalta bomba döşeyen, tünel kazan, hendek açan, kanlı saldırıları provoke ve teşvik eden terörist yedekleriyle aynı çemberde, aynı çukurdadır.
Bu tablo rezalettir, utanç vericidir. CHP Genel Başkanı’nın “Demokrasiden uzaklaşıldı” isnadı, CHP’nin hilkat garibesi ve adamlık fukarası, üstelik özü gitmiş çöpü kalmış sözcüsünün “Darbe” iftirası aziz Atatürk’ün partisinin ne hallere düştüğünün ibret ve isyan ettirici delilidir.
HDP, kendisine dosyası günbegün kabaran yeni bir suç ortağı bulmuştur.
Zilletin parolası demokrasi güçleri olarak belirmiş ve sivrilmiştir.
CHP Genel Başkanı’nın hem tank palet fabrikası istismarını sürdürüp hem de PKK’yla paslaşması, üstelik henüz 50 milyon doları bulamaması tam bir siyasi yozlaşma ve akıl kaymasıdır. Aziz milletimiz banker Kılıçdaroğlu’nun 50 milyon doları bulup Adapazarı’ndaki tank palet fabrikasına gözü kesiyorsa ortak olmasını sabırsızlıkla beklemektedir.
Kılıçdaroğlu’nun bir hafta içinde 50 milyon doları nasıl ve ne şekilde bulacağı ise ayrı bir tartışmanın konusudur.
Abdullah Gül eleştirisi
Daha tuhafı, 11.Cumhurbaşkanıyla birlikte sabık Başbakan Serok Ahmet’in aynı anda PKK’nın tezlerine bodoslama destek vermeleri, öne çıkmaları, adeta paylaştırılmış görevlerini titizlikle yerine getirmeleridir. Geçmişleriyle çelişen, bir zamanlar taşıdıkları tarihi görevlerle tezada düşen bu iki şahsın hükümete duydukları husumet gözlerini kör, vicdanlarını da esir etmiştir.
11.Cumhurbaşkanı’nın “Daha yeni seçilmiş belediye başkanlarının bu şekilde görevden alınmaları demokrasimiz için doğru olmamıştır” değerlendirmesi Güroymağa Norşin diyen, çok güzel şeyler olacak müjdesiyle yıkım sürecinin fitilini tutuşturan bozuk zihniyetin tastamam aynısı ve devamıdır.
Fırat’ın doğusuna suskun, İdlib’teki gelişmelere sessiz, küresel oyunlara itirazsız, hainlere tepkisiz kalanların bir ara Türk milletinin oy ve desteğiyle devletin en tepesinde bulunmaları hakikaten de çok düşündürücü bir kayıp ve handikaptır. Siyasi rövanş alma dürtüsüyle hareket edip milli meselelerde tarafsız alan bulmaya çalışan gafillerin bu milletin geleceğinde asla yeri olmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı unvanlarını taşıyanların PKK’nın değirmenine gafilce su taşımaları tarifi olmayan bir tükenmişlik ve gayretkeşliktir.
Türk milleti bu kararmış niyet sahiplerini not etmiştir.
PKK-FETÖ konusunda ağırdan alıp tribüne oynayanların milli vicdanda mahkûmiyetleri de ebedi olacaktır”