Gündem

'Bağımsız medya hikaye, özgürlükler AKP döneminde genişledi'

Prof. Dr. Atilla Yayla, yolsuzluk ve rüşvet olayları doğru olsa bile kendisini doğrudan ilgilendirmediğini söyledi

02 Ocak 2015 20:56

Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Dr. Atilla Yayla, ‘bağımsız medya’ya inanmadığını belirterek, 14 Aralık operasyonunun medyaya yönelik algılanmaması gerektiğini ifade etti. 

Siyaset Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (SETA) düzenlediği ‘Basın Özgürlüğü’ konulu panelde konuşan Atilla Yayla, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın da gözaltına alındığı 14 Aralık operasyonuna ilişkin olarak, “14 Aralık operasyonlarının bir kısmı bir ölçüde medyayı ilgilendirse bile bu operasyonlar savcılığın açıkladığı bilgilere bakılacak olursa; medyaya karşı bir operasyon değildir. Bir kaç tane gazetecinin ifadesinin alınmak istenmesi, tutuklanması, medyaya karşı bir operasyon olarak algılanamaz.

aktifhaber.com'un haberine göre, medyaya karşı bir operasyon olması için o medya organlarının çalışamaz hale getirilmesi lazım. Böyle bir şey söz konusu değil. Eğer yakın tarihimizde gazete baskınlarını örnek alacak olursak; Oda TV baskınına, Radikal gazetesi baskınına Yenişafak gazetesi baskınına falan gitmeniz gerekir.” dedi. 

 

'Ak Parti döneminde özgürlükler genişledi'

 

Ak Parti döneminde ifade özgürlüğünün genişlediğini düşündüğünü söyleyen Yayla, “Türkiye’de son 10 yılda Ak Parti iktidarı zamanında basın özgürlüğü kötüye mi gitti iyiye mi gitti? İfade özgürlüğü genişledi mi daraldı mı? Bu konuda bir hükme varabilmeniz için bir referans noktasına ihtiyacınız var. Mesele bir başka ülke ile karşılaştırabilirsiniz. Ya da Türkiye’yi kendi tarihleri içerisinde dönemlere ayırarak karşılaştırabilirsiniz. Böyle yapıldığında Türkiye’de bütün sıkıntılarına rağmen Ak Parti iktidarı zamanında ifade özgürlüğünün genişlediğini düşünüyorum. Basında da çoğullaşmanın arttığını düşünüyorum.

“Bir klasik liberal olarak bunlar beni tatmin etmez. Ben kendi kıstaslarımı uygularsam hükümet sınıfta kalır. Ama tahmin ediyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi de sınıfta kalır, daha kötü notlarla. Ve Gülen Cemaati çok daha kötü notlarla sınıfta kalır.” şeklinde konuştu.

 

'Bağımsız medya bir hikayedir'

 

Bağımsız medyaya inanmadığını belirten Atilla Yayla, “Medyanın bağımsız olması gerekmez. Bu bir hikayedir. Yani ben bir gazete çıkartacağım, bütün varlığımı oraya koyacağım. Ve çalıştırdığım insanlar beni çiğneyerek istedikleri gibi yazıp çizecekler. Böyle bir patron biliyorsanız lütfen beni orada çalışır hale getirin. Önemli olan çoğunluk olmasıdır. Yani her görüşün kendisini ifade edebileceği platformlar bulma şansının olmasıdır. Bu olmadığı sürece medyaya objektif bir şekilde ‘bağımsızlık şudur, standartlar budur, buna uy’ demek imkansızdır.” diye konuştu.

 

’Yolsuzluk iddiaları doğru olsa bile beni 3. derecede ilgilendiriyor’

 

Bakan çocukları ve İranlı Reza Zarrab’ın da şüphelileri arasında yer aldığı 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını değerlendiren Yayla, “Mesela 17 Aralık operasyonları Gülen medyasına bakarsanız, tamamen bir yolsuzluk operasyonundan ibarettir. Olabilir, onlar öyle görebilirler, ancak herkes öyle görmek mecburiyetinde değil. Olayın birden çok yüzü var. Benim mesela bütün yolsuzluk iddiaları doğru olmuş olsa bile bu iddialar ikinci üçüncü derecede ilgilendiriyor. Ben ondan önce Türkiye’deki demokratik iktidarın demokratik usullerle gelmesi ve gitmesinin korunmasını önemli görüyorum. Benim çerçevem bu.” ifadelerini kullandı.

 

‘Hürriyet ve Sözcü gibi gazeteleri samimi bulmam’

 

“Hürriyet ve Sözcü gibi gazetelerin ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü savunması beni zerre kadar etkilemez” diyen Yayla, hiçbir zaman da samimiyetlerine inanmam. 5816 gibi bir kanun var olduğu sürece, ve Türkiye’nin AİHM’de ifade özgürlüğünden aldığı mahkumiyetlerin büyük bir bölümü bu kanundan olduğu sürece, Hürriyet gibi Sözcü gibi gazetelerin basın özgürlüğü savunucusu olduğuna asla inanmam.” şeklinde konuştu.