Badische Zeitung'da Avrupa Adalet Divanı'nın mülteci kotası kararının önemli bir zafer olmaktan neden uzak olduğu şöyle gerekçelendiriliyor:
"Avrupa Adalet Divanı, Macaristan ve Slovakya'nın diğer üye ülkelerden mülteci kabul etmeye yaptığı itirazı reddetti. Mahkeme, kararın gerekçesini acil durumlarda dayanışmayı uzlaşmanın üzerinde gören Lizbon Antlaşması'na dayandırdı. Bu karar, ortak yararın üye devletlerin kendi çıkarlarından öncelikli olması gerektiğini göstermesi bakımından önemli bir mesaj niteliğinde. Ne var ki daha adil bir mülteci paylaşım sistemi yönünde kazanılmış bir zafer olduğu ise söylenemez. Zira üye devletlerin çoğunun benimsediği ‘konuyu mümkün olduğunca görmezden gelmek ve ancak kendi ülke sınırlarında işler karışınca tepki vermek‘ şeklinde tanımlanabilecek duruşta bir değişiklik olmuş değil."
Aachener Nachrichten'de yer alan yorumda ise kararın her şeye rağmen geleceğe yönelik olumlu bir adım olduğu savunuluyor:
''Avrupa Adalet Divanı'nın mülteci kotasına ilişkin kararı iki nokta açısından cesaretlendirici: Bir yandan AB'nin 2015 yılının sonbaharında mülteci krizi doruk noktasına ulaştığında olduğu gibi acil durumlarda hareket yetisini geleceğe yönelik olarak da güçlendirdiği için. Diğer yandan da Avrupa dayanışması ve Birliğe üye devletlerin birbirleri için sorumluluk alması prensibini vurguladığı için. Avrupa, Yunanistan ve İtalya gibi üye devletler kendilerine verilen ödevle başa çıkmada çaresiz bir durumdayken bir eylemde bulunmaksızın duruma uzaktan bakmamalı. Özellikle de savaştan ve şiddetten kaçıp gelen insanlara yardım söz konusuyken.''
Aynı konuya ilişkin Stuttgarter Zeitung'da yer alan yorumda ise şu satırları okuyoruz:
"Mülteci sorununda Avrupa'da birliğin temellerini tehdit eden derin ayrışma devam ediyor. Mesele yalnızca mülteciler konusunda dayanışmayı reddeden üye devletler değil. Avusturya, Hırvatistan ve Bulgaristan gibi zorunlu paylaşıma gönülsüzce dahil olan devletler de var. Bu tutum da en az kota uygulamasını tamamen reddedenlerinki kadar çirkin."
Nürnberger Nachrichten'de ise mülteciler konusunda uzun vadede Birliğin benimseyebileceği çözüm önerileri dile getiriliyor:
"Yapılması gereken Doğu Avrupa'nın mültecilere ihtiyatlı bir biçimde açılması. Hem siyasi hem de toplumsal olarak. Toplumsal açıdan bir değişimin mümkün olabilmesi için siyasi olarak Brüksel'in daha fazla baskı yapması gerek. Hükümetler doğru yolu seçtiklerinde de Avrupa Birliği örneğin gerekli yapılandırmaların gerçekleştirilmesi ya da karşılıklı anlayışı teşvik eden projeler yoluyla onları desteklemeli. Evet bu oldukça uzun ve meşakkatli bir yol; hatta belki de beyhude bir çaba olacak. Ancak şu an ufukta görünen daha iyi bir yol da yok."
© Deutsche Welle Türkçe
SÖ/HS