T24 - DTP’nin kapatılmasının ardından BDP’ye katılan Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin kardeşi Şükrü Binici, çatışmada öldürülen PKK’lı oğlunun mezar taşına yazdırdığı yazılarda ‘örgüt propagandası yaptığı’ gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
BDP Şanlıurfa Milletvekili’nin yeğeni olan 27 yaşındaki ‘Faik Suruç’ kod adlı PKK’lı terörist Cihat Binici, 2007’de Tunceli’de güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürüldü. Binici’nin cenazesi, 22 Nisan 2007’de, Suruç’ta PKK mitingine dönüşen bir törenin ardından Büyüksergen köyünde toprağa verildi. Radikal gazetesinde yer alan habere göre, sekiz ay sonra da o dönem DTP ilçe başkanı olan baba 55 yaşındaki Şükrü Binici, oğlunun mezarını yaptırdı. Mermer mezar taşının üzerine de, ‘oğlunu ve mücadelesini’ öven sözler yazdırdı.
Mezar taşındaki sözlerin güvenlik güçlerince saptanmasının ardından baba Şükrü Binici hakkında, ‘Terör örgütü propagandası’ yaptığı gerekçesiyle dava açıldı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Binici’ye, ‘Örgüt mensubu Cihat Binici’nin mezar taşına faaliyetlerini övüp yücelterek, benimseyerek ve sahiplenerek örgüt propagandası yaptığı’ gerekçesi 10 ay hapis cezası verildi. Mahkemenin verdiği kararın tebliğ edilmesinin ardından Binici dosyayı temyiz ederek Yargıtay’a gönderdi.
Temyizden umutlu olmadığını belirten Şükrü Binici, mezar taşındaki yazıların oğlunun kendisine vasiyeti olduğunu söyledi:
“Bu mezar taşı davası altı ayda sonuçlandı. Bana, ‘Neden bunları yazdın’ diyorlar. Oğlum hayattayken vasiyet bıraktığı bir metindi bu. Ben de oğlumun vasiyetini yerine getirdim. Bunun üzerine bana ‘teröristi övmüşsün’ diyorlar. Ama o terörist değil, benim oğlum. Ben onu terörist olarak kabul etmiyorum ve onun davasına da sahip çıkıyorum. Bedeli ne olursa olsun ödemeye hazırım”
Anne Anzılha Binici ise daha önce geçirdikleri trafik kazasında 12 yaşındaki oğulları Mahir’i kaybettiklerini belirtirken, acısını Kürtçe olarak dile getirdi:
“Mezar taşına yazı yazmamız onları diriltir mi? Biz çocuklarımızın toprağına sahip çıkıyoruz. Bu da bizim en doğal hakkımız. Bu acıyı ben yaşadım, kimse yaşamasın. Nedir bu savaş, neden bizi karşı karşıya getiriyorlar. Yazık bu insanlara, yeter artık kimse dağa çıkmak zorunda kalmasın, askerler de bunların peşine düşerken ne öldürsün ne ölsün.”