Gündem

"Babasından ya da abisinden beş - altı kez doğum yapan çocuk var"

"Artık uyuyabilmek istiyorum"

16 Mart 2018 13:45

CNN Türk spikeri, gazeteci Büşra Sanay "Kardeşini doğurmak: Türkiye'de ensest gerçeği" kitabı hakkında konuştu. Bir doktorun tanık olduğu vakayı aktaran Sanay, "O gördüğü vakayı bana anlatmasını istedim. Nerede görev yaptığını söylemeyecektim doktorun, adının soyadının baş harflerini değiştirecektim. Söylediği şey de şuydu: 'Bu gözler beş altı kere babasından ya da ağabeyinden doğum yapmak zorunda kalan kız çocuğu gördü" dedi.

journo'dan Sergül Taşdemir'e konuşan Sanay'ın açıklamaları şöyle:

Büşra, öncelikle tebrik ederim herkesin konuşmaktan kaçındığı bir konu hakkında yazma cesareti gösterdiğin için. Bu kitabı kaleme alma fikri nasıl gelişti?
Çok konuşulan bir konu değil maalesef Türkiye’de, hiçbir ülkede konuşulabilen bir şey değil, ki insanın olduğu her yerde yaşanabilir bir acı, yüzyıllardır yaşanan bir kanama ama hâlâ durdurulabilen bir şey değil. Konuştuğum uzmanlar da durdurulabilir bir şey olduğunu düşünmüyorlar. Şöyle ki 2015 yılında ensestle ilgili röportajlar yapmaya başlamıştım. Ensest nedir, Türkiye’deki cezası nedir, kimler genelde susar, neden susmak zorunda kalır, çocuklar neden daha çok riskte, bir ikinci grup olan engelliler neden riskte? Bunun çözümü var mıdır, yurtdışında buna nasıl cezalar veriliyor ya da nerelerde daha çok yaşanıyor hangi profilde ülkelerde daha çok gibi, bir röportaj yaptım. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ile. O röportaj çok fazla okundu, en çok okunan 11. haber oldu Türkiye’de. Mağdurlarla da çok fazla röportaj yaptım bu süreçte, cnn.com’da yayınlandı. Her bir mağdur röportajı yayınlandığında, çok fazla geri dönüş oluyordu. Kimler neler yaşadığını anlatıyordu. Bu da bu kitaba başlamam için en büyük etkenlerden bir tanesi oldu.

‘Artık uyuyabilmek istiyorum’

Herkes kaçınırken, sen nasıl cesaret ettin bu konuyla ilgili yazmaya? Neler yaşadın bu süreçte?
Bendeki psikolojik bedeli ağır oldu açıkçası. Çok değiştim, çok şüpheci olmaya başladım. Henüz toparlandığımı düşünmüyorum ama onlar kadar hiçbir zaman yaralı olmayacağım, sadece dışardan baktım. Bu süreçte çok fazla dağılmadım, sosyalleşmedim konsantrasyonumu bozmamak için. Ama artık uyumak istiyorum, sıçramak istemiyorum gecenin bir yarısı…

Kitabın bu kadar yankı bulmasını bekliyor muydun?
Açıkçası beklemiyordum. İmza günleri çok iyi geliyor, insanların bir araştırma kitabını almış olması beni tedavi ediyor. Tabii bu arada, konuyu sakıncalı bulduğu için iki alışveriş merkezi imza günümü iptal etti. Bu davranış çok olumsuz ve üzücü.

‘Babasından ya da ağabeyinden beş-altı kez doğum yapan çocuk var’

Yola çıkarken aklında ne vardı tam olarak, ve süreç boyunca görüşmelerin sırasında nelerle karşılaştın? Durum tahmin ettiğin gibi miydi?
Ben daha fazla insan konuşmaz diye düşünmüştüm açıkçası. Ama bu yolda ve bu süreçte bana çok fazla yardım eden insan oldu. İnsanların bana güvenmesi önemliydi yola çıkarken ve sonuçta bu fikir aklıma geldiğinde bu fikri bir iskelete oturtmam gerekiyordu ve tam olarak nasıl bir şey ortaya çıkarmak istiyorum, insanların zihinlerine yazacağım şeyi hangi yöntemle ya da nasıl bir dille yazarsam onları daha çok etkileyebilirim diye düşündüm. Kamu çalışanları örneğin, doktorlar… Konuşmakta zorlanan doktorlar oldu ki, birinin anlattığı gerçekten çok sarsıcı bir vak’aydı. Bir sosyal mecrada görmüştüm böyle bir yazıyı, tabii nickname ile yazılmıştı. Ben de kendisine ulaştım, o gördüğü vakayı bana anlatmasını istedim. Nerede görev yaptığını söylemeyecektim doktorun, adının soyadının baş harflerini değiştirecektim. Söylediği şey de şuydu: “Bu gözler beş altı kere babasından ya da ağabeyinden doğum yapmak zorunda kalan kız çocuğu gördü”. Başta kabul etti, yardım edeceğini söyledi, ama sonra fikrini değiştirdi işi magazinleştireceğimi düşündü. Hekim olduğu için söyleyecekleri çok önemliydi ama susmayı tercih etti.

“İki mağdurla yüz yüze görüştüm. Anlatırken çok uzaklara baktılar, biri mesela altı yaşında mağdur edilmiş, diğeri sekiz yaşında. Şimdilerde otuz yaşlarındalar ve gözleri hep çocukluklarını aradı konuşurken.”

Ensestin yanlış bildiğimiz tanımını konuşalım istersen. Nedir ensest?
Ensest, ‘nikah düşmüyor’ denen vak’a var ya odur. Birinci derece akrabalar, dayı, amca, anne, baba ki buna üvey anne ve baba da dâhil. Çünkü orda bir ebeveyn rolü söz konusu. Hatta kuzen evliliklerini de ensest olarak yorumlayan uzmanlar var.

‘Nereye başvurmaları gerektiğini bilmiyorlar’

Konu oldukça hassas, özellikle de ensest mağduru görüşmeciler için. Seninle konuşmaya ikna olmaları zor oldu mu? Kaynaklarına ulaşma sürecini anlatır mısın biraz? Nasıl ulaştın onlara?
Mağdurlar benimle konuşmayı dolaylı yollarla tanıdığım kişiler aracılığıyla kabul ettiler. Bence ağırlıklı olarak konuşmak istemelerinin sebebi, “bakın biz bunları yaşadık”, “benim annem böyle yapmasaydı ben bunları yaşamazdım” gibi mesajlarını iletmekti. Başka çocuklar da zorda kalmasın, annelerine bir şey anlatmak isterken anneler çocuğunun bakışından anlasınlar diye konuşmak istediler. Ara ara geriye gittiler evet ama umut da vaad ettiler.

Ya istismarcılar?
Cezaevinde de görüşmeler yaptım, ama istismarda bulunanlar görüşmeyi kabul etmedi. Cezaevi psikologlarıyla görüştüm. Ayrıca 21 üniversiteden 2.023 öğrenciyle anket çalışması yaptım. Orda çok çarpıcı sonuçlar var. Enseste dair bildikleri ve gündemi ne kadar takip ettikleri üzerine bir çalışmaydı. Mesela, nereye başvurmaları gerektiğini bilmiyorlar.

‘Ensest tüm sosyo-ekonomik gruplarda var’

Ensestin eğitimsizlikle ya da dindarlıkla açıklanamayacağını Türkiye’de her kesimde yaşandığına dikkat çekmişsin kitabında. Sence bu yüzden mi konuşulmayan bir konu bu Türkiye’de?
Bir nörologla konuştum, insan onca şeyi yaparken bilimde her alanda ilerleme kaydederken nasıl oluyor da bunlar oluyor diye. Beynin salgıladığı bir hormondan bahsetti örneğin. Birçok sebebi olabiliyor ensestin. Tüm sosyo-ekonomik gruplarda var ensest. Bu yüzden konuşulmadığını düşünmüyorum. Çok çeşitli sebeplerle biz bunu duymuyoruz. Birincisi anneler konuşmuyor; ekonomik özgürlükleri yok, kocaya muhtaçlar. Öyle yaşıyorlar, çünkü onlar da annelerinden öyle görmüş. “Sus kızım, her yerde olur zaten” deniyor ve konu kapatılıyor. Ölümle tehdit ediliyorlar, o yüzden duymuyoruz. Zengin olanların, CEO seviyesine gelmiş adamların kızını istismar ettiği haberleri var. Dolayısıyla eğitimle alâkası yok.

Türkiye muhafazakâr bir toplum. Peki ensest bu kalıba nasıl oturuyor sence? Ensest neden bu kadar yaygın?
Sadece Türkiye’de değil, her yerde çok yaygın öncelikle. Bu arada ensesti sadece Güney Doğu’da, Doğu’da, İç Anadolu’da yaşanıyormuş gibi göstermek çok yanlış. Sadece oralarda değil, Batı’da var, İç Ege’de var Karadeniz’de var, her yerde var. Konuştuğum bir uzman, göçle alakası olabileceğini ya da küçük kapalı toplumlarda yaşanabildiğini söylemişti. Sadece iki evin olduğu bir dağ başı örneğin, yan evdeki ağabeyinin kızına bakabileceğini, böyle olayların olduğunu ifade etmişti. Diğer taraftan evde çok kalabalık yaşandığı durumlarda da, arada bir perdeyle ayrılan evlerde de bu durumun gelişebildiğini duydum iki üç farklı uzmandan.

‘Ağlaya ağlaya yazdım’

Kitabının nasıl bir etki yaratmasını bekliyorsun?
On üçüncü gününde yedinci baskıya gitti kitap. Ben bu kitabı yazarken, üzerine çalışırken çok üzüldüğümü biliyorum.”Ben bunu kime yazıyorum, ağlaya ağlaya yazıyorum. Bunlar birilerine ulaşır mı?” diye düşünüyordum. Fakat insanlar çok fazla ilgi gösterdiler. Gerçekten farkındalığı biraz oluşturup olgunlaşma sürecine yardımcı olmasını istiyorum. İstediğim etki bu. Sosyoloji, hukuk, adli tp gibi farklı alanlardan araştırmalara da kaynak niteliğinde bir kitap oldu. Hepsinin içinden çekip alabileceği birşeyler var.

Ensesti önlemenin yolu ne peki sence, cezai yaptırımlar tek başına yeterli mi?
Ensesti önlemek basit birşey değil. Bunun için sadece önlemler alınabilir ve zamanla çocuklar yetiştikçe, onlar da kendi çocuklarını yetiştirdikçe önlenebilecek birşey bu. Okullarda müfredata bedenin tanımı dersleri konulabilir.

‘Anne-babaların çocuğunu işitmesi lazım’

Cinsellik dersi de yok…
Evet, bir çocuk kendini nasıl koruyacak, herhangi bir durumda nereye başvurmalı bunun gibi şeylerin zaten müfredata girmesi gerekiyor. Diğer taraftan çocuk okula başlayana kadar bir altı yıl var. O süre içinde annenin, babanın o çocuk okula gitmeden tüm bunları yapması gerekiyor. Çocuğuna bedenini, özel bölgelerini, biri ona yaklaştığında nasıl tepki vermesi gerektiğini ona öğretmeli. İlişkiyi pamuk ipliğinden çıkarması lazım, yani çocuğunu işitmesi lazım. Anne-baba eğer bu eğitimi nasıl vermesi gerektiğini bilmiyorsa, bir uzmandan yardım alması gerekiyor.