-BABACAN: ''KONUT SEKTÖRÜNDE SAĞLAMIZ'' İSTANBUL (A.A) - 04.12.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, '' Şu anda konut sektörüyle, konut finansmanıyla ilgili oldukça sağlam bir durumdayız. (IMF'nin) olumlu rapor yazdığı ülkelerde konut piyasasının ne hale düştüğünü de gördük'' dedi. Babacan, Uluslararası İşbirliği Platformu'nun düzenlediği ''Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi'' sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. IMF heyetinin, Türkiye ziyareti sırasında Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği ile (GYODER) görüşerek ''Konutta balon var mı?'' sorusuna yanıt aradığına ilişkin bir haberin hatırlatılarak, görüşünün sorulması üzerine Babacan, IMF heyetinin 6 ayda bir gerçekleştirdiği rutin görüşmeler çerçevesinde pek çok konuyu ele aldığını anımsattı. IMF raporunda bu konuda ne yazdığının çok da önemli olmadığını söyleyen Babacan, ''Şu anda konut sektörüyle, konut finansmanıyla ilgili oldukça sağlam bir durumdayız. Olumlu rapor yazdıkları ülkelerde konut piyasasının ne hale düştüğünü de gördük. ABD ile ilgili konut finansmanı rakamları 5 trilyondan 10 trilyon dolara çıkarken, o kuruluşlar hangi raporları yazmışlar, hangi uyarıları yazmışlar ona da bakmak lazım. Biz işimizi sağlam götürüyoruz. Birçok ülkede doğruları göre göre yapamıyorlar. Biz doğru neyse gözümüzü kırpmadan yapıyoruz'' diye konuştu. Babacan, sıcak para girişiyle ilgili tedbir almayı düşünüp düşünmedikleri konusunda ise, bu kadar çok merkez bankasının bu kadar çok ve karşılıksız para bastığı bir dönemde sermaye akımlarının önemli bir konu olduğunu belirterek, sermaye hareketlerinin en çok 2007 yılında yaşandığını, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akımların geçen yıl 240 milyar dolara kadar gerilediğini, bu yıl da 300 milyar doların biraz üzerinde bir rakama ulaşılmasının beklendiğini ancak 2007 değerlerinin önümüzdeki 1-2 sene daha görülemeyeceğini anlattı. Tasarruf oranı düşük olan Türkiye'nin, büyüme, refah, kalkınma için mutlaka dünyanın yatırımlarını çekmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, ''Tabii ki tercihimiz kalıcı, doğrudan, uzun vadeli yatırımların Türkiye'ye daha çok geliyor olması ama biz hem doğrudan yatırımlara hem portföy yatırımlarına açık bir ülkeyiz'' dedi. Gelen sermayenin daha uzun vadeli olması için gerekli teşvikleri, tedbirleri aldıklarını söyleyen Babacan, Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Hazine'nin bu konuları sık sık değerlendirdiğini ve gerektiği zaman gerekli adımları attığını ifade etti. -''EKONOMİDE MODA AKIMLARA YER YOK''- Ekonomide popülizme yer olmadığının altını çizen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bugün dünya genelinde bu sermaye hareketlerinin biraz popülizmi yapılıyor. Bazı ülkeler bazı kararlar alıyor. Bakıyorsunuz hiçbir sonuç alamayacaklar. Soruyoruz, 'Siz bunu niye yaptınız? Bir işe yaramıyor' diye, 'Çok baskı geldi biz de yaptık, hiç olmazsa iki ay kimsenin sesi çıkmaz' diyorlar. Türkiye'de böyle şeyler yapamayız. Sağdan soldan yeni fikirler geldi diye, iki ay ortalığı yatıştıralım, hiç olmazsa kimsenin sesi çıkmasın gibi bir adım atamayız. Atacağımız adımların sonuç alıcı adımlar olması lazım.'' Tobin vergisi tartışmalarına da değinen Ali Babacan, Brezilya örneğinde bu verginin işe yaramadığını söyledi. Babacan, ''Burada temel politika makro ihtiyati tedbirlerle ve uygulamalarla bu işi götürmektir. Uzun vadeli bakacaksınız. Ekonomide moda akımlarına, günlük akımlara yer yok. Yaptılar da ne oldu? Geçen sene Avrupa'da para harcama modasına kapılsaydık, bugün Türkiye hangi durumda olurdu, onu da düşünmek lazım'' değerlendirmesinde bulundu. Sermaye akımlarıyla ilgili doğruları yaptıklarını ve bundan sonra yapmaya devam edeceklerini dile getiren Babacan, şöyle devam etti: ''İhtiyaç duyduğumuz, gerek gördüğümüz anda da gerekli tedbirleri kuşkusuz alacağız. Ama bugün itibariyle bir adım atmıyorsak, gerek görmediğimiz içindir. Yakından takip ettiğimiz bir konudur. Uzun vadede Türkiye'de istikrar, güven olduktan sonra, Türkiye'ye giren sermaye, çıkan sermayeden çok daha fazla olacaktır. Güven ve istikrar olduktan sonra net anlamda Türkiye uzun vadede hep sermaye çeken ülke olacaktır. Refah, büyüme, kalkınma için Türkiye dünya sermayesini cezbetmek zorunda bir ülke olacağı için sermayeyi ürküten tutumlardan uzak durmalıyız. Sermaye hareketlerinin popülizminden de uzak durmalıyız. Yakından da takip edip gerekli zamanda gerekli adımı da atmalıyız.''