DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın AK Parti’de Erdoğan’la arasındaki ilk anlaşmazlığın mali kural konusunda yaşandığını söylemesi unutulan bir kavramın yeniden hatırlanmasına yol açtı. Mali kural, 2010 yılında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın liderliğinde gündeme gelmişti. Mali kurala göre Türkiye'nin bütçe açığı, milli gelirin yüzde 1'ine denk olacaktı. Yıllık büyüme hedefleri de yüzde 5 olarak belirlenmişti.
Hürriyet'in haberine göre Babacan o dönemde Türkiye'nin mali kurala neden ihtiyaç duyduğunu şöyle anlatmıştı: "En önemli amacımız kamu mali politikalarına uzun vadeli öngörülebilirlik getirmek. Şimdiye kadar bizim 3 yıllık program perspektifimiz vardı. Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Plan hazırlıyorduk. Buna da bizim hükümetimiz döneminde Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Yasası ile gittik. Bu yasa ile 3 yıllık orta vadeli perspektif getirmiştik.
Ancak artık Türkiye'nin sadece orta vadeyle yetinmeyeceği, çok daha uzun vadeye bakmak gereksinimi çok açık şekilde ortada.
Devlet, kamu sektörü, ilk defa uzun vadeli perspektif ortaya koyarak, mevduat ve kredi faizlerinin de uzamasını sağlayabilecek. Bir bakıma kamunun uzun vadeli finansman ihtiyacını, uzun vadede bütçe açığı ve borç noktasında nereye gideceğini açık şekilde ortaya koyup, özel sektöre alan açmak. Özel sektörün daha uzun vadeli ve daha düşük maliyetli kaynaklara ulaşmasını sağlamak.
Bir diğer amaç, mali disiplini kalıcı hale getirmek. Sadece dönemden döneme mali disiplin sağlayıp, bazı dönemlerde ipin ucunu bırakmak değil, mali disiplin anlayışını kalıcı hale getirmek.”
Babacan, mali kuralın kapsamında merkezi yönetim, Sosyal Güvenlik Kurumu, mahalli idareler, belediyeler, il özel idareleri, döner sermayeli işletmeler, İşsizlik Sigortası Fonu ve diğer kuruluşlar bulunduğunu söylemişti.
Mahfi Eğilmez: İki türlü maliye politikası olabilir
Mahfi Eğilmez ise o dönemde yazdığı bir yazıda mali kuralı şöyle açıklamıştı: "Öncelikle mali kuralın ne olduğunu ortaya koyalım sonra da bizdeki durumu tartışalım. Kamu maliyesi açısından izlenecek politika iki türlü olabilir: Esnek politika ya da kurala bağlı politika. Esnek politika, maliye politikasının anayasa ve yasalarda çizili kurallar içinde yürütülmesi koşuluyla esnek biçimde yürütülmesi olarak tanımlanabilir.
Kurala bağlı maliye politikası ise kamu kesiminin gelir, gider, borçlanma ve finansal yükümlülük altına girme konularında orta ve uzun dönemde izleyeceği politikaların esneklik limitlerinin belirli kurallara bağlanması olarak tanımlanabilir. Kurallara bağlı maliye politikası söz konusu olduğunda uygulanacak maliye politikasının esneklik limitlerini belirleyen kurallara mali kural adı veriliyor.
Örneğin bütçe açığı başlangıçta bütçe kanunu ile öngörülen açık miktarını aşmışsa ve artan bütçe açığını finanse edebilmek için hükümet borçlanmaya devam ediyorsa bu esnek maliye politikasının örneğidir. Yasalarda bütçe açığında artış ortaya çıksa bile bu açığa karşı yapılacak borçlanmanın artırılamayacağı öngörülmüşse o zaman kurallara bağlı maliye politikası söz konusu demektir.
Bu örnekteki mali kural ise borçlanmaya konulmuş olan limittir. Bu tür limitler borçlanma üzerine konulabileceği gibi giderlerin tümü veya belirli giderler üzerine de konulabilir. Gelirler için taban düzeyleri saptanabilir. Örneğin faiz dışı fazlanın belirli bir oranda hedeflenmesi mali kural uygulamasına benzer bir görünüm sergilese de ortada bir mali kural olabilmesi için devamlılık göstermesi, yani yasalara yazılması gerekir.”