Cumhuriyet gazetesinde kulis bilgiler paylaşan Mustafa Halif mahlaslı yazar, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın 7 Haziran seçiminin ardından AKP’nin başına geçebileceğini öne sürdü. Halif, Babacan’ın isminin partinin bir numaraları arasında anıldığını belirterek, yazısında “Her ne kadar kendisi ‘İşlerimin başına dönmek istiyorum’ dese de kıramayacağı bir isim var: Abdullah Gül. Seçim sonrası Gül’ün de partide daha aktif olmak istediği ve siyasete kazandırdığı Babacan’ın partinin hükümetin daha kritik bir yerinde görev almasını istediği konuşuluyor” ifadelerine yer verdi.
Mustafa Halif’in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (15 Mayıs 2015) nüshasında yayımlanan, “Babacan Gül’ün desteğiyle AKP’ye lider olur mu?” başlıklı yazısı şöyle:
Türkiye’de sokaktaki vatandaşa; “AKP hükümetlerinde en güvenilir, işini ciddiyetle yapan bakan kim” diye sorsanız eminim pek çok kişiden “Ali Babacan” yanıtını alırsınız. Onun doldurduğu koltukta yani “ekonomi bakanlığında” sadece “içerideki” güven yetmez, dünyadaki finans aktörlerinin de güvenini kazanmanız gerekir. Babacan onu da kazanmıştır. 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası süreçte gerek konuşmalarında gerekse kendisine bağlı kurumlardaki idaresinde ilk günlerde net bir duruş sergileyemese bile son günlerde özellikle hukuk ile ilgili çıkışları dikkat çekmekte. Gelin son iki günkü konuşmalarına bakalım:
“Yargı alanında ne kadar başarılı olursak demokrasimiz, ekonomimiz o kadar başarılı olacak. Eğer bu zayıf tablo devam ederse de, hem demokraside hem de ekonomide görmüş olduğumuz bu tabloyu bile mumla arar duruma geliriz. Su ve ekmek nasıl ihtiyaç ise hukuk da aynen öyle bir ihtiyaç.’’
12 yıldır kesintisiz bakanlık yapmış, kısa süren Dışişleri Bakanlığı hariç hep ekonomi ile haşır neşir olmuş Babacan’ın “demokrasi ve ekonomideki bugünkü tabloyu arama” çıkışı sadece “seçimlere yönelik bir söylem” olarak okunmamalı. Daha doğrusu bu söylemin sadece muhalefeti hedef aldığı düşünülmemeli. AKP içindeki kaynaklar Babacan’ın “hukuk zafiyeti” eleştirisinin kendi partisine gönderme olduğunu söylüyorlar. Üstelik bu eleştirinin; “üç dönem kuralına takılıyorum, konuşurum” ruh haliyle değil, “7 Haziran seçimleri sonrası AKP’de ortaya çıkacak yeni tabloda ben de varım” duygusuyla yapıldığını söylüyorlar.
7 Haziran sonrası AKP’de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun partinin başında kalamayacağına dair söylentiler doruğa ulaştı. İktidara yakın gazetelerden Milliyet’in Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan birkaç gün önce “rutin Yalçın Akdoğan görüşmelerinden birinde” bu duyumu şöyle sormuştu:
“Seçim sonrasında Başbakan adayı olarak ismi geçenlerin başında geliyorsunuz?”
Akdoğan da şu yanıtı vermişti:
“Bu ayıp bir şey ya. Böyle bir şeyi düşünmek de konuşmak da ayıptır. Siyasette sadakat çok önemlidir. Bu bize yakışmaz. Ben Tayyip Erdoğan ile çalışırken tam anlamıyla sadakat içerisinde olmaya çalıştım. Ahmet Bey ile çalışıyorum, aynı sadakati gösteririm. Aklımdan bunun geçmesini bile ben sadakatsizlik olarak görürüm.”
Akdoğan her ne kadar böyle söylese de seçim sonrası için hazırlıklarını yapan isimlerden biri. Malum en büyük destekçisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Cumhurbaşkanı’nın partiyi emanet ettiği isim Davutoğlu’ndan memnun olmadığı da sır değil zaten. Anketlere bakıp partinin oy kaybettiği yerlerde açıkça propaganda yapıyor.
Dönelim yeniden Babacan’a. Onun ismi de partinin bir numarası olarak anılıyor. Her ne kadar kendisi “İşlerimin başına dönmek istiyorum” dese de kıramayacağı bir isim var: Abdullah Gül. Seçim sonrası Gül’ün de partide daha aktif olmak istediği ve siyasete kazandırdığı Babacan’ın partinin hükümetin daha kritik bir yerinde görev almasını istediği konuşuluyor.
7 Haziran sonrası AKP’de ortaya çıkacak yeni durumda kendisi dışında oluşacak yapıya Davutoğlu ne der diye soranlara “yes”(evet) der diye bitireyim. Biliyorsunuz Akdoğan, Davutoğlu’na “Mr. Yes” diyor. Ve onu şöyle tarif ediyor:
“Bazı tipler vardır ya Mr. No derler, her şeye ‘hayır’ diyen. O her şeye ‘evet’ diyor. Mr. Yes. O yüzden de kendini biraz fazla paralayan birisi. Çok tevazu sahibi.”