Dünya Ekonomik Forumu'na katılmak üzere Davos'a giden DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmesinin ardından "14 Mayıs aslında beklenen bir tarihti. Hükümetten şimdiye kadar gelen bilgilerde de 14 Mayıs'ın daha sık anılan bir tarih olduğunu biz duyuyorduk hep. Nisanın başında da martın sonunda da olsa biz hazırdık zaten" dedi. Babacan, "Bizim partimizdeki hukukçuların tamamı ama Türkiye'deki hukukçuların ekseriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikinci dönemi olduğunu söylüyor. Dolayısıyla üçüncü bir kez aday olamayacağını söylüyor. Üçüncü bir kez aday olması ancak ve ancak Meclis'in erken seçim kararı almasıyla mümkün Anayasa'ya göre. Hukukçularımızın görüşü çok açık, net olduğu halde eğer biz hiçbir şey yapmazsak o zaman hukukun üstünlüğü ilkesini dikkate alamamış oluruz" açıklamasını yaptı.
Covid-19 salgını nedeniyle 3 yıl ara verilen Davos Zirvesi'ne davet edilen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Davos’taki zirvede neler konuşulduğunu Halk TV'de Şirin Payzın moderatörlüğündeki Sözüm Var'da anlattı.
Babacan'ın konuşmasında öne çıkan ifadeler şöyle:
"14 Mayıs aslında beklenen bir tarihti"
"14 Mayıs aslında beklenen bir tarihti. Hükümetten şimdiye kadar gelen bilgilerde de 14 Mayıs'ın daha sık anılan bir tarih olduğunu biz duyuyorduk hep. Dolayısıyla sürpriz değil. Ülkemiz için hayırlı olsun diyorum. Bu seçim kararının iki yöntemi olacak. Erken seçim bu nihayetinde. 18 Haziran'dan önce yapılan her seçim bir erken seçim. Bunun meclis kararıyla erkene seçilmesi bir yol ya da Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla erkene seçilmesi bir yol. Biz altı parti olarak deklare etmiştik, belli bir tarihten yani 6 Nisan'dan önce yapılan herhangi bir seçime Meclis'te destek vermeyeceğiz. Dolayısıyla bu seçim erkene alınacaksa Sayın Erdoğan'ın ülkeyi seçime gönderme imzasını atarak erkene alınması mümkün olacak.
"Nisanın başında da martın sonunda da olsa biz hazırdık"
Bununla da ilgili özel bir süreç var. Nihayetinde kararı YSK veriyor ama sanırım hükümet YSK ile konuşarak 14 Mayıs'tan kabaca iki ay önce bu karar alınırsa süreç rahat rahat 14 Mayıs'a yetişir diye düşünüyorum. Ülkemiz için hayırlısı olsun. Demokrasimiz için hayırlı olsun. Nisanın başında da martın sonunda da olsa biz hazırdık zaten. Sorun yok. Kararı ya Meclis ya da Cumhurbaşkanı veriyor şu andaki Anayasa'mıza göre.
"Meclis karar almazsa Erdoğan aday olamaz"
Bizim partimizdeki hukukçuların tamamı ama Türkiye'deki hukukçuların ekseriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikinci dönemi olduğunu söylüyor. Dolayısıyla üçüncü bir kez aday olamayacağını söylüyor. Üçüncü bir kez aday olması ancak ve ancak Meclis'in erken seçim kararı almasıyla mümkün Anayasa'ya göre. Hukukçularımızın görüşü çok açık, net olduğu halde eğer biz hiçbir şey yapmazsak o zaman hukukun üstünlüğü ilkesini dikkate alamamış oluruz.
"Böyle bir ortamda YSK'nın nasıl bir karar vereceği tahmin etmek çok güç değil"
Eğer hukukun üstünlüğü diye bir şey varsa, hukukun üstünlüğünden bahsediyorsak bizim parti hukukçularımız ve Türkiye'deki hukukçuların geneli aday olamayacağını söylüyorsa yapmamız gereken YSK'ya bir dilekçeyle bunun doğru olmadığını bildirmek. Ama tabii nihai karar YSK tarafından alınacak. Ama böyle bir ortamda YSK'nın nasıl bir karar vereceği tahmin etmek de çok güç değil doğrusu. Biz sadece itirazlarımızın kayda geçmesi için, hukuk devletinin gereğinin yerine gelmesi için biz bunu yapacağız. Ama YSK'nın bu konuda nasıl bir karar vereceğini herkes tahmin ediyordur sanırım.
"Dışarıdan bakıldığında durumumuz olduğundan daha kötü görünüyor"
Türkiye dışarıdan bakıldığında gerçeğinden daha da kötü görünüyor. Türkiye'de seçimin hala olmasına şaşıran insanlar var burada. Soranlara, 'Bizim demokrasimiz hasta ama henüz ölmedi, nefes alıyor, dolayısıyla seçim de olur, seçimin sonucuna da herkes razı olur. Seçim sonucuna, halkın iradesine herkes saygı duyar ve gereği neyse de uygulanır' diyorum. Dışarıdan bakıldığında durumumuz olduğundan daha kötü görünüyor maalesef.
"Türkiye'nin rolünü vurguladım"
3 yıl bir aradan sonra Davos toplantıları yapıldığı için epeyce konu birikmiş durumda. Epeydir gelemiyor insanlar tabii. Dolayısıyla bu yılki katılım bayağı bir yoğun. Salonlar full dolu, koridorlarda zor yürüyorsunuz ve katılım da oldukça yüksek. Çok sayıda cumhurbaşkanı, başbakan ve yüzlerce bakan var. Şirketlerin en yüksek seviyede temsil edildiği bir toplantı aynı zamanda. Finans kuruluşlarının, reel sektör kuruluşlarının... Sivil toplum kuruluşlarından yoğun bir katılım var. Uluslararası iş örgütünün başkanından tutun da Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı'nın başkanına kadar. Dolayısıyla bu seneki Davos'un sosyal ve insan vurgusu da bayağı fazla. Konular oldukça dengeli konuşuluyor. Çok önemli gündem maddeleri ne derseniz jeopolitik meseleler gündemin ilk sıralarında. Özellikle Rusya Ukrayna savaşı ön sıralarda. Bugün Zelenski katıldı uzaktan. Ekonomi, finans kuşkusuz Davos'un en önemli gündem maddeleridir hep. Özellikle bu pandemi sonrası ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası dünyadaki ekonomik dengeler tartışılıyor. Enerji krizi çok önemli madde. Sadece benim katıldığım 3-4 tane enerji oturumu var. Hatta bugün bir kapalı oturumda konuşmacıydım. Türkiye'nin rolünü biraz vurguladım. Özellikle çevre konusunda, yenilenebilir enerjiye geçiş konusunda da bunun finansmanıyla ilgili de görüşlerimi ifade ettim o toplantıda. Ayrıca kripto paralarla ilgili bayağı bir oturum var. Dijital para, kripto para konusu dünyada çok önemli bir konu. Ama sıkıntılar da büyük.
"Türkiye'den sadece ben varım burada"
Türkiye'den devlet yönetimi tarafından ya da siyasetten kimlerin davet edilip edilmediğini bilmiyorum. Hükümet tarafına bir davet olmuş olabilir ama o konuda bir bilgim yok. Siyaset cephesinden burada tek ben varım şu anda. Kim nasıl davet ediliyor onu daveti çıkaranlara sormak lazım tabii ama şu var ki ben 2013 yılından 2015 yılına kadar kesintisiz olarak her sene gelirdim. Çünkü burada dünyanın şirketlerine baktığımızda, finans kuruluşlarına baktığımızda en büyüklerinin patronları ve en üst düzey yöneticileri var. Yani ülkeyi birilerine anlatmak, tanıtmak istiyorsanız burası çok çok verimli. Burada yaptığımız temasları bir ay yollarda olsanız insanlarla görüşmek için, bir ayda yapamayacağınız temasların tamamını birkaç günde yapıp bitirebiliyorsunuz. Burası bir bakıma fikirlerin, görüşlerin buluştuğu bir düşünce fuarı. Ülkelerin birbiriyle ilişkilerini geliştirebileceği, normal şartlarda bir araya gelmeyenlerin bir araya gelebileceği bir ortam aynı zamanda. İnsanlar gayet informal bir şekilde birbirleriyle görüşebiliyorlar. Karşılaştıklarıma söylediğim ilk şey, 'Türkiye güçlü bir ülke, Türkiye iyiye gidecek ve Türkiye güçlü bir ülke olmanın da hakkını gayet iyi şekilde sağlayacak. Kimsenin kaygısı olmasın' diyorum.
"Altılı Masa hakkında objektif bilgi veriyorum"
Türkiye ekonomisini, iç siyasi süreci de soruyorlar. Ben de ekonomimiz ile ilgili tabloyu anlatıyorum. Bunca olumsuzluğa, pandemiye, Rusya Ukrayna savaşına ve çıkan enerji krizine rağmen Türkiye'de çarklar dönmeye devam ediyor. Evet biraz yavaş dönüyor, sorunlar var mı var, yoksulluk çoğaldı mı çoğaldı, gelir dağılımı bozuldu mu bozuldu, ama Türkiye ekonomisi hala ayakta. Bunca olumsuzluğa rağmen hala ayakta olan bir ekonominin daha farklı bir konjonktürde ve daha farklı bir yönetim tarzıyla nasıl hızlı ilerleyebileceği ortada. Siyasetle ilgili soruyorlar. Bizim Altılı Masa'yı, partimizin yaptıklarını anlatıyorum. Türkiye'de bir yönetim var evet ama bir de alternatifi var. Ve en önemli, güçlü alternatifi de bizim de içinde bulunduğumuz Altılı Masa. Bu konuda objektif bilgi veriyorum.
"Uluslararası çevrelerde Türkiye'nin itibar sorunu var"
Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğu konusunda herkes hemfikir. Ama Türkiye'nin uluslararası çevrelerde ciddi bir itibar sorunu var. Bu biraz da irtibatsızlıktan kaynaklanıyor. Türkiye'nin çok içine kapanmış olmasından da kaynaklanıyor. Bu dönemin de geçici olduğunu herkesin anlaması gerekiyor.
'Rusya Ukrayna savaşında siz hangi tarafta duruyorsunuz' diye soruyorlar bana. 'Biz muhalefetteki bir partiyiz ama hükümetin hangi tarafta durduğunu sorarsanız Rusya da Ukrayna da Türkiye için önemli ve dost ülkeler. Türkiye'nin bu zamana kadar izlediği ilişki dengesi önemli. Bu önemli bir koz. Türkiye'nin her iki ülkeyle de rahat konuşuyor olması nihai bir barışın sağlanmasında çok önemli bir konu' olduğunu herkese anlatıyorum.
Davos'ta Türkiye'nin adı çok az geçiyor. Ama mesela bir önceki açık oturumda NATO Genel Sekreteri'ne soruldu Türkiye'nin Rusya Ukrayna savaşındaki duruşu, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğiyle ilgili. NATO Genel Sekreteri de çok dengeli güzel bir cevap verdi; 'Türkiye bizim üyemiz, İsveç ve Finlandiya başvurdu ama bu kadar hızlı bir süreç de hiçbir ülke için işlemedi.' Turkey demedi Türkiye dedi. Uluslararası kuruluşların şu anki yönetimden bağımsız olarak Türkiye'ye devlet olarak, ülke olarak böyle makul yaklaşmaları ülkemizin değerinin farkında olmaları da ayrıca sevinilmesi gereken bir konu.
"En son Davos'a geldiğimde dolar 2 lira 30 kuruştu"
Gördüğüm herkese seçim falan beklemeyin gelin hemen diyorum. Ama tabii soruyorlar. Yıllardır devam eden bir iktidar var, Türkiye'nin trendinin aşağı doğru olduğunu herkes görüyor. En son Davos'a geldiğimde dolar 2 lira 30 kuruştu. Enflasyon Cumhuriyet tarihinin en yüksek rekorunu kırıyor. Ama yine de Türkiye ekonomi konusunda doğru kararlar alındığında hemen ayağa kalkabilecek bir ülke. Kanatlanır uçar. Bunu da herkes biliyor.
"Altılı Masa olarak ortak çalışma kültürü oluşturduk"
Altılı Masa olarak seçimlerden çok önce bir araya geldik. Bir yılı aşkın bir süredir ortak çalışıyoruz. Ortak çalışma kültürü oluşturduk. Birbirimizi daha iyi tanıdık. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şeyi başardık. Seçimlerden önce 200 sayfalık bir politika dokümanı üzerinde altı parti olarak mutabakat sağladık. Yüzde 95 diyorum çünkü gelecek hafta perşembe günü Altılı Masa toplantımız var. 30'unda da onu açıklayacağız. Bunlar ülkeye güven getiriyor."