Ayşe Böhürler
(Yeni Şafak - 8 Eylül 2012)
Kaçaklar ve kaçakçılar...
Yıllar önce bir program vesilesi ile gittiğim Van'da kaçak göçmenleri haber yapmıştım. Göçmenler için Van, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Ofisi olması sebebi ile bekleme istasyonu gibiydi. Haftada iki kez polise gidip kayıtlarını teyit etmek zorundaydılar, resmi çalışma hakları yoktu. Kaçış yollarında paralarını tüketmişlerdi. Çalışamadıkları için zor durumdaydılar. Kadını da erkeği de her tür istimara açıktı... İki aylık bebeği ile in gibi bir odada hayatta kalmaya çalışan kadın da, inşaatta normal bir işçinin üçte biri bir parayla çalışmak zorunda kalan İranlı mimar da hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Yine de yollarda yakalanıp ülkelerine geri iade edilme, kaçış yolunun herhangi bir yerinde insan kaçakçıları tarafından ölüme terk edilme riskleri hep vardı.
İzmir yakınlarında, kaçak göçmenleri taşıyan teknede yarısı çocuk 61 ölü, vicdanlarımızı sarsmanın ötesinde birçok ülkeyi kapsayan uluslararası bir sorunu da tekrar gündemimize getirdi. Ölüm haberlerine üzülüyoruz, ancak hayattayken bir sınırdan diğerine atılırken çoğu zaman onların çığlıkları gündemimize dahi giremiyor. Ülkelerinde ekonomik, siyasi ve kişisel sebeplerle yaşayamayacak hale gelenlerin akıbeti ne olacak? Güvenli ülkelere nasıl ulaşacaklar? Ülkeler kaçak yollarla gelenleri ne yapacak? Bu yollarda başlarına gelenlerden kim sorumlu olacak?
...
İnsan kaçakçılığı güzergâhında kaçaklar için bir Avrupa ülkesine ulaşmak karaya adım atmak gibi. Bu konuda da Yunanistan, İspanya gibi ülkelere deniz yoluyla ulaşmak en büyük hedef... Ülkelerin kaçak yollarla giren göçmenleri engellemek için aldığı önlemler ise bambaşka trajedileri ortaya çıkartıyor. Yunanistan'ın Ağustos'ta başlattığı kaçak göçmenlikle mücadele operasyonu Meriç'ten Yunanistan'a giren kaçak göçmen sayısını yüzde 84'lük oranda azaltmış durumda. Zaman gazetesinin haberine göre "Meriç'te son bir ayda toplam bin yüz yirmi bir kaçak göçmen yakalanırken bu rakam 2011 yılının Ağustos ayında yedi bine ulaşmış. Yunan hükümetinin Meriç'te aldığı önlemler kaçakçılık güzergâhını Doğu Ege adalarına kaydırmış. Buna önlem olarak Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı Ege adaları üzerinde kontrolleri artırmış."
Belli ki Yunanistan Ege adalarından gelen kaçak girişleri daha sıkı kontrol etmeye başlamış. İki gün önce yaşanan tekne faciası böyle bir güzergâhta ortaya çıktı. Daha fazla para, daha çok insan, hınca hınç dolu bir tekne... Belki de insan kaçakçıları yakalanma riskine karşı Türk karasularında bilerek batırdı tekneyi. Ancak neden ne olursa olsun insan kaçakçılığı da kaçak göçmenlerin durumu da modern dünyanın vahşet tabloları içinde yerini alıyor. Ölenlerin yarısı çocuk onların fiyatı ne kadardı acaba?
Kim bu insan kaçakçıları?
Bu "insan kaçakçıları ya da tacirleri kim" sorusuna uluslararası son raporlardan cevaplar arayalım. AB'ye bağlı Avrupa Polisi Europol'un AB'de Terörizmin Durumu ve Eğilimler 2012 Raporu (TE-SAT (sayfa 24'te) "Avrupa'da PKK üyeleri ile PKK'nın belli başlı fon toplayıcıları tarafından işlenen başlıca suçlar arasında gasp, kara para aklama, yasadışı göçün kolaylaştırılması ve uyuşturucu ve insan ticareti bulunmaktadır" ibaresi yer alıyor.
EUROPOL'un 2007 raporuna göre "PKK insan ve organ ticareti konusunda Avrupa'da en aktif örgüt. Kaçırılan adam başına PKK 6-7 bin Euro kazanıyor. Terör örgütünün insan kaçakçılığından 100 milyon doları aşkın gelir elde ettiği tahmin ediliyor. PKK kaçakçılığı bizzat kendisi yaparak ya da kaçakçılık yapanlardan vergi alarak iki şekilde kazanç sağlıyor. Europol'ün 2011 tarihli raporunda ise PKK "Avrupa'nın en tehlikeli mafya örgütlenmesi" olarak değerlendiriliyor. "PKK hemen her örgütlü suça karışmaktadır. AB üyelerinden elde edilen bilgiler, PKK/Kongra-Gel'in terör eylemlerinin finansmanı için aktif olarak uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, yasadışı göçü kolaylaştırma, kredi kartı kopyalama, kara para aklama ve dolandırıcılık yaptığını göstermektedir."
Siyasi kaçakların yanı sıra insan ticareti mağdurlarını daha çok 16-25 yaşları arasındaki kadınlar oluşturuyor. Daha çokta kaçak işçiler, kapkaç ustaları, mafya elemanları, masörler, sporcular, tarla işçileri ucuz işgücü olarak bu tacirler yolu ile kaçıyorlar. "Demokratik özerkliği savaşla kazanacağız" diyen bir örgüt işlediği her tür insanlık suçunu vicdanında meşrulaştırabiliyor. Cinayetten, uyuşturucu kaçakçılığına, insan ticaretine, adam kaçırıp haraç kesmeye, her türlü suçu "ulus devlet kurmak" gibi bir amaç içinde mubah gören bir anlayışın siyaset biçimi ne olabilir ki? Ya da gerçekten amaç bu mu?