Bazıları boşanmayı ve ayrılığı daha kolay kabullenir bazıları içinse bu çok daha zorlu olur. Ayrılık süreci insanın kendisiyle ilgili bazı gerçekleri yansıtan bir süreçtir.
Uzun dönemli ilişkilerde kendi kimliğiniz eşinizinkiyle giderek iç içe geçmiş bir hal alır. 19. yüzyılda yaşamış İngiliz şair Elizabeth Barrett Browning'in kocası Robert Browning'e dediği gibi "Seni sadece sen olduğun için değil, senin yanındaki ben için seviyorum. Seni sadece kendi halin için değil, beni soktuğun hal için seviyorum. Seni, bende ortaya çıkardığın şeyler için seviyorum". Öyle ki bazen eşimizin özelliklerini kendimizinkilerle karıştırdığımız bile olur.
Peki ayrılık söz konusu olduğunda kişiliğimiz büyük bir değişime uğrar mı? Sahip olduğumuz kişilik tipi ayrılığa tepkimizi, uzun süre bekâr mı kalacağımızı yoksa çabucak yeni bir ilişkiye mi gireceğimizi etkiler mi?
Bu soruların cevabı bir ölçüde cinsiyete bağlıdır. 2000 yılında ABD'de yayımlanan bir araştırmaya göre boşanma kadınları ve erkekleri farklı etkiliyor. Paul Costa Junior ve ekibi 40'lı yaşlardaki 2000 kişiye kişilik testi uygulamış, aynı testi 6-9 yıl sonra yeniden uygulayıp yaşamlarında geçirdikleri önemli olayları sorgulayarak kişiliklerinin ne kadar değiştiğini anlamaya çalışmıştı.
Boşanan kadınların daha dışa dönük ve yeni tecrübelere açık hale geldiği görülmüş, araştırmacılar bunu ayrılığın özgürleştirici etkisine bağlamıştı. Boşanan erkeklerin ise tersine daha özensiz ve sorumsuz olduğu gibi duygusal bakımdan istikrarsız oldukları görülmüş, bu boşanmanın erkekler üzerinde moral bozucu bir etki yaratmasına bağlanmıştı.
Fakat diğer araştırmalardan aynı sonuçlar alınmadı. Alman araştırmacılar 1994'ten 2006'ya kadarki 12 yıllık dönem içinde üç farklı zamanda 500 kadar orta yaşlı erkek ve kadının kişilik özelliklerini saptamaya çalıştı.
Boşanmış kadın ve erkeklerin daha az dışa dönük hale geldiği görüldü. Bunun nedeni eşleriyle ortak arkadaşlarını yitirmiş olmalarına, bu yüzden dışa dönük davranabilecekleri arkadaş ortamlarına daha az girmelerine bağlandı.
Boşanmış kişilerde ayrıca "güvenilirlik" özelliğinde de azalma görüldü; belki bu da omuz vermeleri gereken uzun dönemli bir eşleri olmadığı içindi.
Boşanmanın dışa dönüklük özelliği üzerindeki etkisi az olsa da bu durum kişinin yaşamında önemli sonuçlara neden olabilir. Daha az dışa dönük olanların yalnızlık riski artabiliyor. Fakat araştırmacılar bu durumdan endişe duymak gerekmediğini, bir şekilde sorunun atlatıldığını söylüyor.
Ciddi bir boşanma veya ayrılma sadece kişiliğimizi etkilemekle kalmıyor, aynı şekilde kişiliğimiz de bu tür ayrılıklara ne şekilde tepki vereceğimizi etkiliyor.
Bu yıl yayımlanan bir araştırmada, Avrupa'da boşanma oranının en yüksek olduğu Belçika'nın Flaman bölgesinde boşanmış 2000 kişinin yedi yıl içinde ne tür yeni ilişkiler kurduğu araştırıldı.
An Katrien Sodermans ve ekibi, boşanmış dışa dönük insanların diğer kişilik özelliklerine kıyasla daha çabuk yeniden evlendiğini gördü. Duygusal denge sorunu olan insanların bu yedi yıl içinde bekâr kaldığı veya kısa dönemli ilişkiler yaşadığı görüldü.
Sorumluluk özelliği ağır basanlarda yeni ve ciddi bir ilişkiye girme, uzun süre birlikte yaşama ve sonunda evlenme ihtimali daha yüksekti.
Ayrılıkların bu kadar acı vermesinin bir nedeni de kişiyi kendisini sorgulamaya itmesidir. Özellikle uzun süreli ilişkilerde kimliklerimiz eşimizle öylesine iç içe geçmiş olur ki onları yitirdiğimizde kendimizden de bir parça yitirmiş oluruz. İnsanların kendilerine dair yargılar boşanma sonrasında netlik kaybına uğrar.
Bu yıl yapılan bir araştırmada, kendileri hakkında katı fikir sahibi olanlar reddedilmeyi daha kişisel algıladıkları, karakterleri hakkında olumsuz bir durumu ifşa ettiğini düşündükleri için daha fazla üzüntü duydukları görüldü.
Fakat reddedilmenin yıkıcı etkisine karşı, insanın karmaşık bir yapıya sahip olduğu ve kişilik özelliklerinin çok yönlü ve değişebilir olduğu hatırlatmasının işe yaradığı belirtiliyor.
Ayrıca boşanmanın dışa dönüklükte azalmaya yol açtığı verisinden yola çıkarak yeni arkadaşlıklar kurmak için ekstra çaba gösterip yalnızlıktan kaçınmak da mümkün olabilir.
Uzun süreli bir ilişkinin bitmesi elbette kolay değildir; ama bu durum insanı kendini tanımlama derecesine itmemelidir. Eğer ilişki kişi üzerinde baskı hissine neden olmuşsa, onun yitimi, daha umutlu ve yaşama sevinciyle dolu yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülebilir.