Gündem

'Ayrı Düşmeden Ayrı Düşünülerek' yapılan siyaset ve edebiyat: Bülent Ecevit'in ölümünün üzerinden 12 yıl geçti

"Demokrasinin, ayrı düşmeden ayrı düşünebilmek olduğunu artık öğrenmeliyiz!"

05 Kasım 2018 14:06

T24

Bir kuşak onu 'Karaoğlan' diye tanıdı, öyle bildi. Bülent Ecevit'in ölümünün üzerinden tam 12 yıl geçti. Siyasi hayatının yanı sıra şair ve gazeteci kimliği, Rahşan Ecevit'le aşkıyla da  tanınan Bülent Ecevit, 5 Kasım 2006'da yaşama veda etti.

Bülent Ecevit 1961'de Ulus gazetesinde "Ayrı Düşmeden Ayrı Düşünebilmek" başlıklı bir yazı kaleme alarak, "Biribirinden ayrı düşünmek, biribirinden ayrı düşmek değildir. Bir tek insanın bile kafasında ayrı düşünceler çarpışabilir. Gerçek birliğe düşüncelerin çarpışmasından erilir. Demokrasinin, ayrı düşmeden ayrı düşünebilmek olduğunu artık öğrenmeliyiz!" diyor.  


"Ayrı düşmeden ayrı düşünebilmek

Yakın geçmişte birbiriyle savaşmış, daha bir kaç yıl öne yeniden düşman durumuna gelmiş iki ulus arasında bugün kardeşlik ölçüsüne varan bir işbirliği, bir yakınlaşma düşünülebiliyor. Rodos'da, Yunanlı gazetecilerle toplantımızda, Türk ve Yunan basınlarının bu yakınlaşmaya nasıl hizmet edebilecekleri konuşulurken, karşılıklı târizlerden sitemlerden, şüphelerden, en küçük bir kin, ya da kırgınlıktan iz yoktu. İki ulus arasında kardeşçe münasebetlerin gerekliliği ve kolaylığı üzerinde görüşler tartışmasız birleşiyordu.

Yunanistan'dan böyle bir dostluk duygusuyla dönüp de kendi yurdumuzda en büyük meselenin iç düşmanlık olduğunu hatırlamak; kendi içimizde, sanki birbiriyle savaşan iki ayrı, iki yabancı, iki düşman ulusmuşsuz gibi, barış yolları arandığını görmek; sanki bir ulusun, bir toprağın insanlar, bir devletin uyrukları değilmişiz gibi, birbirimize yakınlığımızı anlamak için bir «Kardeşlik Haftası» na muhtaç kaldığımızı duymak, insana acı geliyor.

Nasıl buna muhtaç kalınmasın ki, yıllarca bu devletin radyosu, Türk Ulusunu «biz» ve «onlar» diye ikiye ayırdı! Radyodan iktidarın «biz» dediği öz yurttaş, «onlar» dediği sanki düşmandı; «biz» dediği sanki efendi, «onlar» dediği sanki köleydi.

Bu ayırımı benimseyenler, 27 Mayıs Devriminden sonra, kendilerini düşman eline düşmüş gibi, köleleriyle bir seviyeye inmiş gibi görüyorlar da yüreklerini hırs ve kin bürüyorsa şaşmamak gerekir. Bu ayırımı benimseyenler, şimdi Yassıada'da hesap verenlerin bile bile yaratmış oldukları bir kütle isterisinin kurbanlarıdırlar. Böylelerini kurtarmak, böylelerini eşitliğe alıştırmak, ülke ve ulus bütünlüğüne daha çok zarar verilmesini önlemek gerekir.

Yıllar yılı, Devlet Başkanı diye, elinde D. P. rümuzlu baston taşıyan birine kanmışlardır. Yıllar yılı, Türk Ulusunu «Vatan cephesi» — «Ehlisalip cephesi» diye ikiye ayıran bir sahte evliyaya inanmışlardır.

Bir İçişleri Bakanına,

— Kızılaya gidersin, bizden olanlar bu yana, bizden olmayanlar şu yana der, bizden olmayanları kurşundan geçirtirsin!, diye emir veren, zâlim ve ulusal bütünlüğe düşman zihniyet gerçi bu emri sonuna kadar götürememiştir ama «bizden olanlar» dediği kimseler yıllar boyunca bir yana ayrılmışlardır. Ayrılmış ve kendilerini bir imtiyazlı sınıf sanmışlardır. Kendinden olmayanı «karınca» gibi ezmeğe kendini yetkili gören bir «sınıf»...

Şimdi böylelerine yurttaşlık bilgisinin alfabesini baştan öğretmek, ulus nedir, devlet nedir, vatan nedir, bunları baştan anlatmak gerekiyor. Çünkü 10 yıl boyunca, vatanı, vatan içinde bir cephe, devleti iktidardaki bir parti, ulusu ancak o partinin üyeleri olarak görmeğe, bunun dışında kalanları ezmeğe, ya da ezdirmeğe alışmışlardır.

10 yıl boyunca ezilmiş olanlar, şimdi bunun acısını unutmağa hazırdırlar. Kin gibi öç gibi insan ruhunu ezen, körelten duygulara köle olamıyacak kadar hürriyetçidirler. 10 yıl ezmeğe alışmış olanlar da sa[...]

[...]let ayrılğından daha uzaklaştırıcı hale getirenlerin büyüsünden kendini artık kurtarabilecek midir?

Kendi yurdumuzda kendi yurttaşlarımızdan bazısı arasında kardeşçe el sıkışabilmenin, sevgi ile göz göze gelebilmenin bir çetin mesele halini almış olmaması, Türk ulusunun tarihinde bir eşi daha görülmedik bir bölünme belirtisidir.

Düşük iktidar sorumlularının bütün kötülükleri bir yana, sadece Türk ulusunu böylesine bölmüş, bir «kardeşlik haftası» na muhtaç hale düşürmüş olmaları, tarih önünde onları mahkûm etmeğe yeter.

10 yılık bir ayırıcı tutumun yarattığı bu bölünmeyi el birliğiyle sona erdirmeliyiz! Çıkarlarını öyle bir bölünmede görenlerin, ulusal bütünlüğümüz için, güvenliğimiz için, en güçlü bir dış düşmandan daha tehlikeli olduğunu artık görmeliyiz!

Biribirinden ayrı düşünmek, biribirinden ayrı düşmek değildir. Bir tek insanın bile kafasında ayrı düşünceler çarpışabilir. Gerçek birliğe düşüncelerin çarpışmasından erilir.

Demokrasinin, ayrı düşmeden ayrı düşünebilmek olduğunu artık öğrenmeliyiz! "

Bülen Ecevit Kimdir ? 

Mustafa Bülent Ecevit 28 Mayıs 1925 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Kastamonu doğumlu Ahmet Fahri Ecevit Ankara Hukuk Fakültesi'nde adli tıp profesörüydü. Bülent Ecevit 1944 yılında Robert Kolej'den mezun oldu ve aynı yıl içinde çalışma hayatına Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde çevirmenlik yaparak başladı. 1946 yılında okul arkadaşı Rahşan (Aral) Ecevit ile hayatını birleştirdi. Önce Ankara Hukuk Fakültesi ve sonra da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kayıt yaptırmasına rağmen yüksek öğrenimine devam etmedi. 1946-1950 yılları arasında Londra Elçiliğinin Basın Ateşeliği'nde kâtip olarak çalıştı.

1950 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin yayın organı olan Ulus Gazetesi'nde çalışmaya başladı. Ulus Gazetesi Demokrat Parti tarafından kapatılınca Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazar ve yazı işleri müdürü olarak görev yaptı. 1954 Ocak ayında CHP Çankaya Ocağı'na kaydoldu 27 Ekim 1957 seçimlerinde CHP'den milletvekili olarak siyasete girdi. Biri ABD'de Rumlar tarafından olmak üzere siyasi hayatında 6-7 kere suikaste uğradı.

1973 seçimlerinde CHP'nin seçim kampanyasında, yaşlı bir kadının "Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan'ı görmek istiyom." şeklindeki sorusundan sonra Karaoğlan adı CHP'liler tarafından benimsenmiş ve ilerleyen yıllarda da Türkiye'de Bülent Ecevit için kullanılmaya başlanmıştır.Ecevit, başbakanlık dönemlerinde yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında "Kıbrıs Fatihi", Abdullah Öcalan'ın yakalanışı sonrasında da "Kenya Fatihi" olarak anılmıştır.

İlerleyen yaşıyla birlikte sağlığı bozuldu. Doktorlarının karşı çıkmasına rağmen Danıştay'a düzenlenen saldırıda ölen Yücel Özbilgin'in 19 Mayıs 2006'daki cenazesine katılan Aynı gece fenalaştı ve beyin kanaması geçirdi. Uzun süre yoğun bakımda kaldı.Bu sırada kendisi için tutulan ziyaretçi yazıları Kaldırım Defteri adıyla anılıyor. Bülent Ecevit, bitkisel hayata girdikten 172 gün sonra 5 Kasım 2006 pazar günü Türkiye saatiyle saat 22:40'da Gülhane Askerî Tıp Akademisi'nde dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu vefat etti.

Ecevit'in devlet mezarlığına gömülebilmesi için, ölümünün hemen ardından 9 Kasım'da yapılan bir kanun değişikliğiyle bu mezarlıklara başbakanların da gömülmesi sağlandı. 11 Kasım 2006'da yapılan cenaze törenine o zamana dek eşi nadir görülen bir kalabalık katıldı. Yurdun dört bir yanından ve başta KKTC olmak üzere pek çok ülkeden insan Ecevit'e son borçlarını ödemek ve onu sonsuzluğa uğurlamak için başkente akın etti. 

Cenaze törenine beş cumhurbaşkanı ve siyasetçiler de katıldı. Kocatepe Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Devlet Mezarlığı'na doğru yola çıkan Ecevit'in naaşına halk gözyaşları ve çiçeklerle eşlik etti. Bu uzun yol boyunca eşi Rahşan Ecevit bir an olsun cenaze arabasının arkasından ayrılmadı.11 Kasım 2006 günü Devlet Mezarlığı'na defnedilen Ecevit için anıt mezar yapılması gündemdedir.

Şiir kitapları 
Bir Şeyler Olacak Yarın (Tüm şiirleri), Doğan Kitapçılık (2005) 
El Ele Büyüttük Sevgiyi, Tekin Yayınevi (1997) 
Işığı Taştan Oydum (1978) 
Şiirler (1976)

Siyasi kitapları 
Ortanın Solu (1966) 
Bu Düzen Değişmelidir (1968) 
Atatürk ve Devrimcilik (1970) 
Kurultaylar ve Sonrası (1972) 
Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı (1974) 
Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar (1975) 
Dış Politika (1975) 
Dünya-Türkiye-Milliyetçilik (1975) 
Toplum-Siyaset-Yönetim (1975) 
İşçi-Köylü Elele (1976) 
Türkiye / 1965-1975 (1976) 
Umut Yılı: 1977 (197


Bülent Ecevit'in "Ayrı düşmeden ayrı düşünebilmek"başlıklı yazısı http://ecevityazilari.org'tan alınmıştır

Salt'ta iki yıl önce bugün (5 Kasım) erişime açılan http://ecevityazilari.org'ta  Bülent Ecevit'in (28 Mayıs 1925-5 Kasım 2006) 1950'den 1961'e başta 'Ulus' olmak üzere çeşitli gazeteler için Türkçe ve İngilizce dillerinde kaleme aldığı yaklaşık bin 500 yazıya ulaşılabiliyor.