Anayasa Mahkemesi, Aydınlık Gazetesi çalışanı Osman Erbil'in başvurusu üzerine barışçıl bir protestonun engellenerek gözaltı uygulaması yapılmasını ve yasadışı gösteriye katılmak suçundan dava açılmasını hak ihlali saydı.
AYM tarafından oy birliği ile alınan kararda, "Başvurucunun katıldığı barışçıl bir gösteri nedeniyle hakkında mahkumiyete ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir" denildi.
DHA'da yer alan habere göre, Anayasa Mahkemesi (AYM) söz konusu karara ilişkin şu bilgileri yayınladı:
‘Olaylar’
"Başvurucu, İşçi Partisi ve Aydınlık Gazetesinin bazı yöneticilerinin gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla yirmi dört kişilik bir grupla birlikte 24/8/2011 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapmak istemiştir. Polis, gruba yasadışı bir gösteri yapıldığı ve dağılmaları gerektiği, aksi takdirde haklarında yasal işlem uygulanacağı yönünde ikazda bulunmuştur. Buna karşı gruptan bazı kişiler “Biz istediğimiz yerde eylem yaparız. Kanun bize önceden izin almadan istediğimiz yerde eylem yapabilme hakkı veriyor, bu yüzden burada eylememize devam edeceğizö şeklinde cevap vermiş ve gruptakiler kendi isteğiyle oradan ayrılmamışlardır. Polisin müdahalesi sonrasında başvurucunun da aralarında olduğu yirmi üç kişi gözaltına alınmış ve başvurucu ertesi gün Cumhuriyet savcılığınca serbest bırakılmıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 22/9/2011 tarihli iddianamesiyle başvurucu ve diğer kişiler hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında kamu davası açılmıştır. Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi 11/1/2012 tarihli kararla, başvurucu hakkında 2911 sayılı Kanun'un 32. maddesinin birinci fıkrası uyarınca beş ay hapis cezasına hükmetmiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
‘İddialar’
Başvurucu Aydınlık Gazetesi ve üyesi olduğu İşçi Partisinin yöneticilerinin gözaltına alınmasını protesto etmek için ABD Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapacakları sırada polisin müdahale ederek grubu dağıttığını ve gözaltına aldığını, hakkında açılan kamu davası sonunda hapis cezası aldığını ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, grubun barışçıl amaçlarla bir araya geldiğini, polise karşı saldırı olmadığını belirterek bu şekilde barışçıl bir toplantı yapmalarının engellendiğini ileri sürmüştür.
‘Mahkemenin değerlendirmesi’
Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla bu hak, Anayasa’nın 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde elzem olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır.
‘Çoğulculuk, hoşgörü ve başkalarının düşünce ve inançlarına saygı duymak’
Öte yandan, çoğulculuk, hoşgörü ve başkalarının düşünce ve inançlarına saygı duymak demokratik toplumun vazgeçilmez özelliklerindendir. Çoğulcu demokrasilerde, çoğunluğun fikrinin her durumda üstün olduğu ileri sürülemeyeceği gibi azınlık veya muhalif fikirlerin korunması ve bunların ifade edilmesinin güvence altına alınması demokratik ilkelere saygının bir göstergesidir. Azınlıkta kalan fikirlerin, çoğunluğun nazarında kışkırtıcı veya rahatsız edici olması durumunda dahi korunarak güvence altına alınması çoğulculuğun, açık fikirliliğin, hoşgörünün ve demokratik toplumun gereğidir.
‘Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve ifade özgürlüğü’
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve ifade özgürlüğü, demokratik toplumunun en temel değerleri arasındadır. Demokrasinin özünde açık bir tartışma ortamıyla sorunları çözebilme gücü yer almaktadır. Şiddete teşvik dışında toplantı ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici nitelikli radikal tedbirler, yetkililerin eylemlerde kullanılan ifadeler ve bakış açılarını kabul edilemez olarak değerlendirdiği ya da eylemlerin yasadışı olduğu durumlarda dahi, demokrasiye zarar verir. Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin, toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla kendisini ifade edebilmesi imkânı sunulmalıdır.
‘Önceden izin almaksızın barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı’
Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Kolektif bir şekilde kullanılan bu hak, düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşünceleri açıklama imkânı vermektedir. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösteriler barışçıl toplanma kavramı dışında kalmaktadır. Bu kapsamda toplanma hakkının amacı şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Bunun dışında toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla yapıldığının bir önemi yoktur. Anayasa’nın 34. maddesinde herkesin "önceden izin almaksızın" barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı güvence altına alınmıştır. Bu çerçevede 2911 sayılı Kanun’unda toplantı ve gösteri yürüyüşleri için bildirim usulü kabul edilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin izin veya bildirim usulüne bağlanması, her türlü toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak amacına yöneldiği sürece, kural olarak hakkın özüne dokunmaz.
"Müdahale gerekçeleri olayın somut koşulları çerçevesinde ‘ilgili ve yeterli’ olmalıdır"
Başvuru konusu olayda başvurucunun içinde bulunduğu grup, 2911 sayılı Kanun’un 10. maddesi gereğince kırk sekiz saat önceden bildirimde bulunmadan ve aynı Kanun’un 22. maddesine aykırı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) bir kilometre mesafedeki alan içinde bulunan ABD Büyükelçiliğinin önünde toplanmıştır. TBMM’nin çalışma düzeninin ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik makul sayılabilecek bu tür bir güvenlik bölgesi uygulamasının, her somut olay açısından bu amacı gerçekleştirmek için ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda şekli bir yaklaşımla, sadece yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle gösteri veya toplantıya müdahale edilmesi tek başına haklı görülemez. Müdahale gerekçeleri olayın somut koşulları çerçevesinde "ilgili ve yeterli" olmalıdır.
‘Demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü değildir’
Barışçıl bir gösteri nedeniyle cezai yaptırım tehdidi altında bulunmanın kural olarak meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli önlemler ile barışçıl toplanma hakkı arasındaki dengeyi sağladığı söylenemez. Başvurucunun katıldığı basın açıklamasının kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle sonlandırılması ve bu eylem nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmesi şeklindeki müdahale, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi, Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında "demokratik bir toplumda gerekli" ve "ölçülü" değildir. Bu nedenle, Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlal edilmiştir."