Ergenekon ve Balyoz davalarında mahkûmiyetlerde etkili olan ‘gizli tanık’ ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) önemli bir karar çıktı. AYM, gizli tanığın kimliğinin mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden gizlenmesi ve sanıkla avukatına duruşmada sorgulama imkânı verilmemesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğuna karar verdi. Böylece mahkûm edilen sanıklara AYM’ye başvurup ihlal kararı alarak yeniden yargılanma yolu açıldı.
Hürriyet'ten Oya Armutçu'nun haberine göre Baran Karadağ, Van’da 2011 yılında ‘terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işlemek, görevli memura etkin direnme ve terör örgütünün propagandasını yapmak’ suçlarından tutuklandı. Van Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında ‘gizli tanığın’ beyanlarına başvurdu. Yerel mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararı Yargıtay tarafından onanınca Baran Karadağ, mahkemeye savunmasını Kürtçe yapmak istediğini bildirmesine rağmen kendisine tercüman tayin edilmediği, tek delilin gizli tanık ifadeleri olduğu gerekçeleriyle AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. AYM, Karadağ’ın Kürtçe tercüman talebinin reddedilmesinin savunma hakkını kısıtlamadığına hükmederek, başvuruyu bu yönden kabul edilemez buldu.
‘Sorgulama imkânı verilmedi’
AYM, gizli tanığın kimliğinin mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden gizlenmesi ve sanıkla avukatına duruşmada sorgulama imkânı verilmemesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğuna karar verdi. Kararda şöyle denildi:
“İlk olarak, tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin, verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Üçüncü olarak, hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda, yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Sanık veya müdafii tarafından doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının dayandığı esas veya belirleyici delil ve savunma tarafına dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olabilecektir.
Somut olayda, mahkûmiyet kararı, esas olarak gizli tanığın anlatımına dayanmıştır. Gizli tanık beyanları mahkûmiyette belirleyici delil olarak kullanılmıştır. Gizli tanık mahkeme tarafından, celse arasında ve başvurucuya haber verilmeksizin dinlenmiştir. Tanığın kimliğinin neden gizlendiği hususunda Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ve mahkemece gerekçe gösterilmemiştir. Başvurucu ve müdafii, gizli tanığın beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunamadıklarından, ses bağlantısı yoluyla da olsa onu sorgulayamamışlar, sorulan sorulara verdiği cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edememişlerdir. Savunma, gizli tanığın güvenilirliğini test edememiştir.
‘Sadece ifade belirleyici olamaz’
Mahkûmiyet kararı yalnızca kimliği açıklanmayan tanığın ifadesine dayandırılamayacağı gibi bu ifade mahkûmiyetin belirleyici delili konumuna yükseltilemez. Gizli tanık beyanlarına ancak savunma için tanığın ve ifadesinin inanılırlığını ve güvenilirliğini sorgulama fırsatını teminat altına alan telafi edici önlemlerin sağlanması, savunma hakkı kısıtlamalarının asgari düzeyde tutulmuş olması ve bu kısıtlamaların tanığın korunmasını sağlamak için gerekli olması koşullarında başvurulmalıdır.”