T24 - Hukukçular, “Truva Atı” olarak nitelendirdikleri anayasa paketiyle, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tüm üyelerinin seçiminin, “bir tek siyasal partinin iradesine” bırakıldığını kaydetti. “Ana muhalefet mahkemesi oldu” denilen AYM’nin değişiklikle, fiilen ve hukuken “AKP Mahkemesi” niteliğine bürüneceği belirtildi.
12 Eylül’de referanduma sunulacak olan paketin tartışılan önemli maddelerinden birisini, Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesi oluşturuyor. Şu an 11 asıl ve dört yedek üyeden kurulan AYM’nin üye sayısı 17’ye çıkarılıyor. Bu kapsamda, TBMM 3, Cumhurbaşkanı ise 14 üyeyi çeşitli kurumların gösterdiği adaylar arasından seçiyor. Değişiklikle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı da getiriliyor. Buna karşın, başvurular için “olağan kanun yollarının tüketilmiş olması” şartı getiriliyor. Hukukçular ise değişikliği şöyle değerlendirdi:
Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim: Çağdaş demokratik ülkelerin hiçbirinde, AYM’nin tüm üyelerinin seçimi, “bir tek siyasal partinin iradesine” bırakılmamıştır. Yapılan değişiklikle, “Ana muhalefet mahkemesi” oldu denilen AYM, fiilen ve hukuken “AKP Mahkemesi” niteliğine bürünecektir. Avrupa organları, parlamentoların AYM’ye üye seçmemesi gerektiğini; yasama ve yürütmenin yargıya karışmaması gerektiğini; ileri demokrasilerde sistem gereği yasama organınca seçim yapılırsa, bunun da uzmanlaşma ile, muhalefetin de katılması sağlanarak, nitelikli çoğunlukla yapılması gerektiğini söylemektedir.
Bunun için Avrupa ülkelerinde parlamentolar Anayasa Mahkemesi’ne 2/3 çoğunlukla seçim yapmaktadırlar. Oysa, yapılan değişiklikte, AKP’nin tek başına seçim yapmasını sağlayacak bir yöntem getirilmektedir. 17 üyenin 7’si sivil ve askeri yüksek yargıçtır. Geri kalan 10 üye, 4’ü Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan olmak üzere yasama ve yürütme tarafından atanmaktadır. Yani yasama ve yürütme, yani AKP, yani Başbakan ve Cumhurbaşkanı AYM’ye egemen olmaktadırlar. Aday seçimlerinin kurumlarca yapılacak olması sonuca etkili değildir. Çünkü yandaş duruma getirilmiş olan bu kurumların yapacakları seçimler, siyasal iktidarın isterleri doğrultusunda sonuçlanacaktır.
Ayrıca 3 adayın birinin isteklere uygun olması, o adayın AYM üyeliğine atanması için yeterli olacaktır. Yüksek yargının AYM’deki temsil sayısı 9’dan 7’ye düşürülmektedir. Buna karşılık, Sayıştay, YÖK ve avukatlar gibi, yüksek yargıyla ilişkisi ikincil derecede olan kurumların temsil sayısının atanması anlamlıdır.
Anayasa hukukçusu Mümtaz Soysal: Bir kere böyle bir değişiklik ihtiyacının hissedilmiş olması, Anayasa Mahkemesi’nin bugünkü üye sayısından pek memnun olunmadığını gösteriyor.
Aslında mahkemenin son verdiği paketle ilgili karar bilinseydi böyle bir değişikliğe gidilmezdi.
Çünkü son kararda belli oldu ki Cumhurbaşkanı’nın atadığı üyeler şimdiye kadar olandan farklı bir çoğunluk oluşturdu. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında zaten istenen değişiklik bir ölçüde sağlanmış oldu. Ama bununla da yetinilmeyerek daha da ileriye gidiliyor. Cumhurbaşkanı’na bu konuda daha fazla olanak tanınıyor. Meclis’e de üç üye seçme hakkı veriliyor.
Üyelerden ikisi Sayıştay tarafından gösterilen adaylar tarafından seçiliyor. Sayıştay’da da Meclis’in çoğunluğuna hâkim olan bir hava esiyor. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi hem Cumhurbaşkanı hem de TBMM eliyle iktidara yakın kararlar çıkarılacak hale dönüştürülüyor.
Zaten ağır bir iş yükü altında bulunan mahkeme, bireysel başvuruyla müthiş bir yük altına giriyor.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan: Anayasa Mahkemesi ile HSYK’nin yapısını değiştiren maddeler 12 Eylül’ü aratacak. 13 Eylül’de olacak yapı büyük rahatsızlığa neden olacak. Daha siyasallaşan bir yapı getirilecek. Bu, tamamen alalade hazırlattırılmış, hukuk tekniği açısından son derece zayıf, çelişkilerle dolu bir düzenleme.
Bu anayasa değişikliği aslında baktığınız zaman AKP’nin iktidara geldiği günden beri yaptığı uygulamalarının Türk halkı tarafından test edilip edilmediğinin oylamasıdır.