Adana ve Hatay'da 2014 yılında Suriye'ye giderken durdurulan ve için mühimmat çıkan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) TIR'larının görüntülerinin yayınlanmasıyla ilgili Aydınlık gazetesi yöneticilerine açılan dava düştü.
Mahkeme, Yücel ve Bozkurt hakkındaki davanın Basın Kanunu’na göre yasal süre içinde açılmamasından dolayı düşürülmesine hükmetti.
Ancak mahkeme, Yücel ve Bozkurt hakkında “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etme” iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Duruşmada son savunmasını yapan İlker Yücel, suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Mahkeme, İlker Yücel ve Ceyhun Bozkurt hakkındaki yurt dışı çıkış yasağının devamına da karar verdi. Heyet, adli kontrolün verilen düşme kararı kesinleşinceye kadar devam etmesine hükmetti.
Duruşma sonunda açıklama yapan İlker Yücel “Davanın düşmesi çok önemli. Aydınlık, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü savunma noktasında da yaptığı yayınlarla hep öncü oldu” dedi.
Avukat Hüseyin Çobanoğlu da yargı sürecinin devam ettiğini ifade ederek, “Mahkemenin suç duyurusu kararı var. Yargılama sürecinde kendimizi anlatmaya, Aydınlık yöneticileri de Türkiye'nin güvenliğini, devletin bekasını savunmaya devam edecek” dedi.
Neler yaşandı?
19 Ocak 2014'te Suriye'ye giden 3 TIR, Hatay'da savcılık emriyle yapılan bir jandarma-polis operasyonuyla durduruldu.
Gelişmeyi haberleştiren ilk yayın organı Radikal gazetesi oldu.
Yetkililerden gelen ilk açıklamalar, TIR'lardaki malzemenin devlet sırrı olduğu yönüne oldu.
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olayın arkasında 'paralel yapının bulunduğunu' söyledi:
"Savcı, benim iznim, Adalet Bakanlığı'nın haberi olmadan böyle bir müdahalenin içine giremez. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın ne getirip ne götürdüğüne bakamaz.
"Bu, paralel yapılanmanın diğer bir versiyonudur. Kısa bir zaman önce atılan adımın devamıdır.
"Burada, gerek bu savcıyla gerekse jandarmayla ilgili, komuta kademesini kastediyorum, hepsiyle ilgili hukuki süreç başlatılmıştır. Gereği de bunlarla ilgili yapılacaktır".
TIR'ların durdurulmasıyla ilgili savcı, asker ve polislerin tutuklanması
Olayın hemen ardından ve sonrasında ilerleyen süreçlerde, TIR'ların durdurulması ile ilgili savcı, asker ve polisler hakkında soruşturma başlatıldı.
Süreç içinde bazı savcı, asker ve polislerin görev yerleri değiştirildi, bazıları açığa alındı, bazıları ise tutuklandı.
Eski Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Başsavcı vekili Ahmet Karaca, savcı Aziz Takçı, savcı Özcan Şişman ile Albay Özkan Çokay, TIR'ların durdurulmasıyla ilgili soruşturma kapsamında, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' suçlamasıyla Mayıs 2015'te tutuklanacaktı.
TIR'ları durdurarak arama yapmak isteyen eski Kırıkhan savcısı Yaşar Kavalcıoğlu "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla Nisan 2017'de tutuklanıp cezaevine gönderilecekti.
Bir dönem MİT TIR'larının durdurulmasıyla ilgili soruşturmaya bakan hakim Cebrail Cem Alıcı da 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından, Konya'daki darbe girişimi soruşturması kapsamında tutuklanacaktı.
Aydınlık gazetesi: İşte TIR'daki cephane
21 Ocak 2014'te Aydınlık gazetesi, söz konusu TIR'larda cephane taşındığını öne süren bir haber yayımladı.
"İşte TIR'daki cephane" başlıklı haberde, "Adana'da durdurulan MİT'e ait üç TIR'dan mühimmat çıktı. Aydınlık, arama fotoğraflarına ulaştı. TIR'larda 'insani malzeme' değil, top mermisi taşındığı belgelendi" ifadeleri yer aldı.
Haberde, ilaç kutularının arasında gizlendiği belirtilen top başlıklarının fotoğrafları da yayımlandı.
Cumhuriyet gazetesi: İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar
29 Mayıs 2014'te Cumhuriyet gazetesi "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" manşetiyle çıktı.
Haberde 19 Ocak 2014'te üç TIR'ın durdurulması operasyonundan fotoğraflar ve bilgiler paylaşıldı. Bu TIR'larla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia ediliyor, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler veriliyordu.
Cumhuriyet, yine ana sayfasından "Neden yayımlıyoruz?" başlığıyla bir açıklama da yaptı.
Kısa süre sonra görüntülere yayın yasağı getirildi.
Erdoğan'ın 'bedelini ödeyecek' tepkisi ve dava açılması
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'casusluk faaliyeti' diye tanımladığı habere tepki gösterdi ve "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" dedi.
Haberle ilgili dava açıldığını belirten Erdoğan, 'yapılanın Bayırbucak Türkmenlerine destek vermek olduğunu' söyledi ve haberle ilgili 'paralel yapıyı' suçladı:
"Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı.
"MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan, bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi, dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu.
Cumhuriyet'in o dönemdeki genel yayın yönetmeni Can Dündar ise bu sözlere iki gün sonra, gazetedeki köşesinden yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sonra yaptığı bir açıklamada ise şu ifadeleri kullandı:
"Şimdi diyecekler ki 'Başbakan TIR'ların içinde silah yoktu' diyordu… Varsa ne olacak yoksa ne olacak? Oraya insani yardım götürüyoruz. Kim onlar? Mağdur, mazlum, bizim Bayırbucak Türkmen kardeşlerimiz".
Haber hakkında 'devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme', 'siyasi ve askeri casusluk', 'gizli kalması gereken bilgileri açıklama', 'terör örgütünün propagandasını yapma' suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı.
Dündar ve Gül'ün tutuklanmaları
Soruşturma kapsamında Can Dündar ve gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül, 26 Kasım 2015'te tutuklandı.
Mahkeme, tutuklama gerekçesi olarak 'silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme', 'devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askerî casusluk amacıyla temin etme' ve 'devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama' suçlarını gösterdi.
Tutuklama kararı, hem yurt içinde hem de uluslararası çapta tepkiye neden oldu.
AYM kararıyla sona eren tutukluluk
Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 26 Şubat 2016'da, iki gazetecinin haberleri nedeniyle tutuklanmasını 'hak ihlali' olarak değerlendirmesi üzerine, Dündar ve Gül 92 günlük tutukluluk ardından tahliye edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Karar saygı duymuyorum, karar uymuyorum" açıklamasını yaptı.
Dündar'a, davanın 6 Mayıs 2016'daki duruşmasında, İstanbul Adalet Sarayı önünde silahlı saldırı girişiminde bulunuldu.
16 Mayıs'taki duruşmada mahkeme, gazetecileri 'devletin gizli belgelerini açıklamak' gerekçesiyle toplam 10 yıl 10 ay hapse çarptırdı, 'darbe' suçlamasından ise beraatlerine karar verdi. Mahkeme tutuklama kararı vermedi.
Gül ve Dündar'ın 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan yargılanmalarının devamına karar verildi.