Gündem

Aydın Engin: Yeniden kürkçü dükkânında...

"Tek bildiğim bir nükleer savaş çıkmadı, deprem bizim buraları vurmadı..."

11 Eylül 2017 11:55

Aydın Engin*

Kaçamak tatil bitti. Yüreğinin bir yerinde oturmuş ve ha bire kendini hatırlatan “Beş arkadaşın Silivri’de volta atıyor; gazetedeki genç arkadaşların kan ter içinde sayfaları kotarmaya çabalıyor ve sen kısacıııııık da olsa tatil yapıyorsun. Cık, cık, cık!” diyen o berbat suçluluk duygusu eşliğinde beş gün boyunca kendimi kalafata çektim. Yaşlı tekne öyle üstünkörü bir kalafatla eski haline dönecek gibi değil ama, ne yaparsın, kaşığında çıkanı yiyecek ve “doydum” diyeceksin.... 
Ben de öyle yaptım zaten. 
Dönüş için karaya ayak bastığımda, o küçücük Akdeniz kasabasında beni tanıyan biri “Hoş geldiniz Engin Bey” dedi; “Yok, gidiyorum. Güle güle demelisiniz” diye düzelttim. O da düzeltti; sonra da ekledi: 
- Güle güle, yine bekleriz. Yalnız bizim burada bazı koylarda internet çekmiyor.Biz de Cumhuriyet’i okuyamıyoruz. Şuna bir çare bulsanız... 
Tam da kasabanın gazete bayiinin önündeyiz ve basılı Cumhuriyet rafın en tepesine kurulmuş gelene geçene göz kırpıyor. 
Yutkundum, dilimi tuttum, “Peki, İstanbul’a döner dönmez internetle konuşurum, düzelttiririm” dedim. 
Adam ciddi ciddi teşekkür etti. 
Böylece betona kesmiş tatil beldelerini kâh denizden, kâh karadan gözleyerek ve içimden okkalı küfürler savurarak tatili tamam ettim; İstanbul’a, betonun başkentine döndüm.

***

Ama tatile de doymadım. O yüzden siz bu satırları okurken ben bir günlüğüne “Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu” adlı tatil köyüne gidiyorum. 
Becerebilirsek, başarabilirsek orada kalan beş arkadaşımıza “Haydi bakalımtatil bitti. Doğru Şişli Cumhuriyet Tatil Köyü’nde işbaşına” diyeceğiz... Bakalım 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargıçları umutlarımızı karara dönüştürecekler mi? 
Elbette sevineceğiz, elbette bayram edeceğiz. Can arkadaşlarımızı, Cumhuriyet’te en ağır ve sorumlu görevler üstlenmiş arkadaşlarımızı alıp gelince bayram edilmez mi? 
Ama yine de sevincimiz eksik, bayramımız gölgeli kalacak. Silivri mapus damında volta atan daha çok arkadaşımız, meslektaşımız, dostumuz var. 
Adlarını tek tek yazmayacağım. Hem çok uzun bir liste olur, hem zaten çok yazıldı çizildi, sizler de ezberlediniz... 
Salt Silivri’de mi? Edirne’de, İstanbul Maltepe’de, yurdun dört bir köşesindeki “damlar”da volta atan, ranza paylaşanlar oldukça bize huzur da, sevinç de, bayram da haram değil mi?

***

Giderken yazmıştım, beş gün boyunca cep telefonu kapalıydı, bilgisayar evdeki masanın üstünde kalmaya mahkûm edilmişti. Dünyada ve Türkiye’de ne olup bittiğini hiç bilmiyorum. Tek bildiğim bir nükleer savaş çıkmadı, deprem bizim buraları vurmadı, Amerika’da Trump, Türkiye’de Tayyip Erdoğan hâlâ devlet arabasının tepesine kurulmuş, dizginleri ellerinde tutup kamçı şaklatıyorlar. 
Ondan ötesi benim bilgim dışında...
O yüzden siz bu kısa Tırmık’ı okuyadurun, ben birikmiş gazete tomarını atlaya sıçraya elden geçireyim; internet medyasında sıkı bir tur atayım. 
Sonra? 
Sonrası sonra...


* Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet'te yayımlanmıştır