Gündem

Aydın Engin: Sorunun cevabını AKP'de, şunda bunda değil, kendimizde aramalıyız

"Aynı testi 70'li yıllarda uygulasaydım duraksamadan dördüncü seçeneği işaretlerlerdi"

28 Ocak 2018 13:35

Aydın Engin*

Diyelim gazetecisiniz ve bir yazı yazmanız gerekiyor. 
Ya da okursunuz, ilgi duyacağınız bir konu arıyorsunuz... Ya da televizyonun karşısındasınız ve elinizde uzaktan kumanda aygıtı ile haber kanalları arasında zaplayıp zıplıyorsunuz. 
Ya da size “Geçen haftanın en önemli olayı neydi” diye soruldu... 
Aşağıdaki seçeneklerden hangisini işaretlerdiniz? 
Bir: Afrin harekâtındaki güncel gelişmeler... 
İki: Şubat başında kurultaya hazırlanan CHP’de genel başkanlık yarışı ve PM üyeliklerine ilişkin kulis bilgileri. 
Üç: HDP’de Selahattin Demirtaş’ın yeniden eşbaşkan adayı olabileceğine ilişkin gelişmeler... 
Dört: Metal işkolunda 130 bin işçiyi kapsayan grevin “Milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle yasaklanması... 
Beş: Davos’ta Trump’un yuhalanmasına yol açan konuşması... 
Hangi seçeneği işaretlediniz?

***

Yakın çevremde küçük bir deneme yaptım. Kimse dördüncü seçeneğii şaretlemedi... 
“Yakın çevre” dediğime göre iyi tanıdığım kadın ve erkekler demektir? 
Aynı testi onlara 70’li yıllarda uygulasaydım duraksamadan dördüncü seçeneği işaretlerlerdi... 
Peki, bugün niye dördüncü seçeneği işaretlemediler? 
Siz de hangi seçeneği işaretlediğinize bakarak bu soruya cevap arayın bence. Böyle yapın çünkü cevap önemli. 
AKP’nin hak hukuk, din iman üstüne ha bire nutuk atıp, sıra işçi ile işveren, emekçi ile kapitalist arasında tercih yapmaya gelince gözünü bile kırpmadan patronlardan yana saf tuttuğunu biliyoruz. Din iman, şehit gazi, namaz niyaz nutuklarıyla kitlelerin karşısına çıkanların aslında “serbest piyasa tanrısı”na taptıkları artık herkesin bildiği bir sır. 
Yani sorunun cevabını AKP’de aramanın âlemi de yok, anlamı da...

***

Metal işkolunda 130 bin işçiyi kapsayan toplusözleşme sürecinde sona gelindi. Kara ünlü MESS uzlaşmaya yanaşmayınca grev kararı alındı ve AKP iktidarı kendinden bekleneni yaptı ve grevleri, “milli güvenliği bozucu nitelikte” diye kargaların bile güleceği bir kılıf uydurup yasakladı. 
Yani grev yüzünden otomobil, buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon aygıtı, inşaat demiri, yassı demir, bakır kablo, çorba kepçesi, çatal, kaşık, bıçak, çengelli iğne üretimi aksarsa milli güvenliğimiz bozulurmuş... 
Ülkenin yazılı ve görsel medyasının ana akım denen kesiminden çıt çıkmadı. Buna şaşmadık. Ancak her konuda, mesela okul kantinlerinde haremlik selamlık uygulamasına filan ilişkin görüş açıklayan sivil toplum örgütlerinden de ses çıkmadı. (Çıktı da ben duymadıysam şimdiden özür dilerim.)

***

Yani sorunun cevabını AKP’de, şunda bunda değil, kendimizde aramamız gerektiğinde ısrar ediyorum. 
130 bin metal işçisi greve çıkacakken grev yasaklandı ve bu, ülke çapında bir tepki patlamasına yol açmadı. 
Neden? 
1970’lerde “DGM’yi ezdik sıra MESS’de” sloganıyla alanları çınlatan işçilerin sesleri hâlâ kulaklarımda yankılanırken bu soruyu sormadan edemedim. 
Not. Hem de önemli not: Sorunun tek cevabı olmadığını, çok karmaşık ve çok yönlü cevaplar taşıdığını biliyorum. Ama bu, onun önemli ve mutlaka cevaplanması gereken bir soru olduğu gerçeğini değiştirmiyor...