Aydın Engin*
Ben mi farkına varmadım, onlar mı yeni başladı bilemiyorum. Bir iki, belki üç aydır, darbe girişimi öncesinde Gülen Cemaati’nin vitrininde yer alanlar şimdi internet üstünden, WEB TV diye adlandırılan formatta yayınlar yapıyorlar. Öyle çok özel ve çok özenli programlar değil. Karşılarına bir ya da birkaç konuk alıyorlar ve hem konuklarına sorular sorup konuşturuyor hem de kendileri uzun uzun konuşuyorlar. Türkiye’de artık iyiden iyiye sade suya tirit hale gelmiş tartışma programlarına benzer bir yayıncılık yani...
Rastgeldikçe izliyorum. Uzun uzun konuşulan programlar bunlar. Hemen hepsinin ortak özelliği ise 15 Temmuz darbesi üstüne cevapsız kalmış sorular üretmek, darbe girişiminin kuşkulu ve “esrarengiz” yanlarına dikkat çekmek.
Darbe girişimi öncesinde Türkiye’de “Cemaatin vitrini”nde boy gösteren, darbe girişiminin ardından bu kez sözünü ettiğim WEB TV programlarında boy gösterenler aynı kişiler. Yani Cemaat vitrin figürlerini değiştirmiyor.
Cemaat 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin tutumunu da değiştirmiyor. Darbede rolleri olduğunu asla kabul etmiyorlar.
Bunun en pişkin örneğini en tepedeki zat verdi. Fethullah Gülen, CNN International’ın “Bu darbeyi kim organize etti sizce” sorusunu yanıtladı:
-Bazılarına göre aşırı milliyetçiler planladı ve dindar insanları öne sürdü, böylelikle onları şeytanlaştırdılar. Zaten Erdoğan da darbe girişimi ‘Allah’ın bir lütfu’ dedi. ‘Artık ne istersek yapabiliriz’ dedi.
Bu tuhaf cümleden ne “bazıları”nın kim olduğu anlaşılıyor ne de “aşırı milliyetçiler”in kim oldukları. Ama iddia da böyle. 15 Temmuz darbe girişimi kim olduklarını bilmediğimiz, açıklaması da yapılmayan “aşırı milliyetçiler”in işiymiş. “Dindar insanlar” dedikleri de anlaşılan Cemaat üyeleri, sempatizanları falan filan... Aşırı milliyetçiler onları fena halde kandırıp öne sürmüşler. Aslında onlar hiçbir şeyden haberi olmayan, sütten çıkmış kaşıklar.
Yerseniz...
Cemaatten, hem de Cemaatin üst düzeyinden birileri olduğunu kendilerinin bile inkâr etmediği birtakım adamlar gece yarısı darbenin merkezi Akıncı Üssü civarında arsa, tarla bakmaya gitmişler; gitmişken Akıncı Üssü’ne girip tanıdıklarını ziyaret etmişler...
Bu, kişiyi salak yerine koyan açıklamaları Tayyip Erdoğan olası bir barışma sürecinde kabul edebilir, “Canım onlara kumpas kurulmuş, onlar masum” filan deyip hepsini aklayabilir. Bunun mümkün olduğunu dün “savcısı” olduklarıyla bugün sarmaş dolaş olmasından çıkarabiliriz.
İyi hoş da Cemaat’in legal alanında, yani vitrininde görev aldıklarını cümle âlemin bildiği zatların 15 Temmuz’dan hemen önce apar topar yurtdışına çıkarılmış olmalarının da bir açıklaması olmalı değil mi? Herhalde onlar da Almanya’ya, ABD’ye, Avrupa’nın bazı ülkelerine tarla, arsa bakmaya gittiklerini söylemeyeceklerdir.
***
Bu soruları soruyorum, çünkü Erdoğan, CHP Genel Başkanı “kontrollü darbe” dediğinde çileden çıkıyor, küplere biniyor. Cemaat’in en tepesinden bir alt kademesine kadar olan “vitrin” figürleri de “Valla billa biz yapmadık” demekteler. Yakalanıp yargıç önüne çıkarılanlar ise yemin billah bu işlerden haberleri olmadığını inatla ısrarla ileri sürüp kendilerini böyle savunuyorlar.
O zaman kocaman bir soru açıkta kalıyor:
-Öyleyse bu darbe girişimini kim yaptı?
İster misiniz Akın Atalay, Murat Sabuncu, Selahattin Demirtaş, İdris Baluken, Figen Yüksekdağ, Ahmet Türk yaptı desinler. Ardından da bir gün sabaha karşı benim evin de kapısı çalınsa...
Bu Tırmık, öyle bir durumda savcı ifade alırken yapacağım savunmanın taslağıdır.
Sizlerle de paylaşayım dedim. Hepsi bundan ibaret...
* Bu yazı Cumhuriyet'te yayımlanmıştır