T24 İstanbul
Gonca Tokyol
Avukatların, Cumhuriyet gazetesi davasına yönelik operasyonda tutuklanan meslektaşları nezdinde başlatıp 85 hafta sürdürdüğü ve 27 Aralık’ta sonlandırdığı Adalet Nöbeti, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin (istinaf mahkemesi) gazetenin yönetici ve yazarlarına verilen cezaları onamasının ardından bir kez daha tutuldu.
CHP milletvekilleri Ali Şeker ve Sera Kadıgil ile HDP Milletvekili Ahmet Şık’ın da katıldığı eylemde, İstanbul Adalet Sarayı’nın önündeki merdivenlerde bir araya gelen avukatlar hem Cumhuriyet davasında cezaların onanmasındaki hukuksuzluklara dikkat çekti hem de beş meslektaşlarının ‘hukuk dışılığa ve sistemin uyguladığı düşman hukukuna’ dikkat çekmek için açlık grevinde olduklarını hatırlattı.
Cumhuriyet davasında mahkûm olanlardan yedi kişi hakkında verilen hapis cezası kesinleşmiş, ceza alanlardan altısının infaz için tekrar hapse gireceği belli olmuştu. İstinaf mahkemesince onanan karara göre; Kadri Gürsel yattığı süre göz önüne alındığında tekrar hapse girmeyecek. Güray Öz (bir yıl bir ay), Hakan Kara (bir yıl 16 gün), Mustafa Kemal Güngör (bir yıl 16 gün), Musa Kart (bir yıl 16 gün), Emre İper (yedi ay), Bülent Utku (bir yıl sekiz ay) infaz yasası gereği hapis yatacak. Dava başından beri tutuklanan meslektaşlarına destek çıkan ve dava sürecindeki tartışmalı uygulamalara tepki gösteren avukatlar, meslektaşları Akın Atalay, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör’ün serbest bırakılması için düzenli aralıklarla ‘Adalet Nöbeti’ tutuyordu.
"Onlar en rahat yataklarında bile kendi vicdanlarına hesap vermek zorunda kalacaklar"
Adalet Nöbeti'nin tutulmasına öncülük eden avukatlardan Kemal Aytaç, eylemin başında yaptığı konuşmada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin ‘bu ülkede mahkeme ve yargıç olmadığını gösterdiğini belirterek, “Mahkemeler bir infaz kurumu, yargıçlar da infaz memuru haline gelmişlerdir” dedi. Aytaç, şöyle devam etti:
“Tüm bu zalimlikleri yapabilirler, tüm bu zulmü uygulayabilirler ama bu zalimliğe, zulme uğrayan insanlar onlardan çok daha onurludur ve çok daha gönül rahatlığı içinde hayatlarını sürdüreceklerdir. Onlar en rahat yataklarında bile kendi vicdanlarına hesap vermek zorunda kalacaklardır. Biz korkmuyoruz, korkmayacağız. Korkması gereken onlardır çünkü gerçeklerin sahipleri korkmaz.”
"Bu dava ve verilen bu cezalar halkın haber alma hakkının, basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün açık ihlalidir”
Cumhuriyet davası avukatlarından Gülendam Şan Karabulutlar da yaptığı konuşmada, yargı sürecindeki usülsüzlükleri hatırlatarak; “İstinaf mahkemesine aslında fiziken 6 ay önce giden bu davada duruşmanın incelenmesi taleplerimiz görmezden gelinerek mahkeme kararı aynen onandı. Meslektaşlarımızdan Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör’ün aralarında bulunduğu 8 kişiden yedisinin kalan hapis cezalarının infazı için cezaevine girmeleri gerekiyor. Aylarca haksız yere OHAL’in tecrit koşullarında cezaevinde kalan avukatların ve gazetecilerin bir yıldan uzun sürelerde yeniden cezaevine girecek olmalarını aklımız almıyor, bu sonuca vicdanımız razı gelmiyor. Bu dava ve verilen bu cezalar halkın haber alma hakkının, basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün açık ihlalidir” diye konuştu.
"Savcılara göre eğer hükümete karşıysanız, yasaya da karşısınız demektir; karşılığı da hapistir"
Cumhuriyet davasının bir diğer avukatı Tora Pekin, konuşmasının başında Türkiye'de yaklaşık 150 gazetecinin cezaevinde olduğunu ve tutuklu meslektaşları Behiç Aşçı, Selçuk Kozağaçlı, Aycan Çiçek, Engin Gökoğlu ve Aytaç Ünsal'ın dört haftadır açlık grevinde bulunduğunu hatırlattı. Cumhuriyet davasında verilen karara göre, 'bundan böyle her yayının, içeriği tümüyle belirsiz, yasa niteliği olmayan örgüte yardım suçlamasıyla topyekun suçlanabileceğine ve mahkûm edilebileceğine' dikkat çeken Pekin, şöyle devam etti:
"Bundan böyle, medya kuruluşlarının yayın çizgileri olduğu gibi savcıların dünya görüşüne emanet edilmiştir. Cumhuriyet davasından ve bugün süren sayısız davadan o dünya görüşünün ne olduğunu biliyoruz. Eğer hükümete karşıysanız, yasaya da karşısınız demektir. Karşılığı da hapistir."
"Bu dava muhbirleriyle, saraya ihbar mektupları yazanlarıyla, iftiracılarıyla tarihe geçecektir"
Adalet Nöbeti’nde gazeteciler adına da DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren söz aldı. “Bu ülkede adında adalet olan bir parti iktidarda yıllardır, böyle devasa adalet sarayları yapıyorlar ama adalet yok” diyen Eren, istinaf mahkemesinden çıkan onama kararına şaşırdıklarını belirterek şunları söyledi:
“Yine arkadaşlarımızı cezaevine göndereceğiz. Biz bu dava tarihin çöplüğüne atıldı sanıyorduk. Dava, ilk operasyon başladığında çökmüştü. İddianame ilk çıktığında nasıl saçma sapan, nasıl delilsiz, uyduruk bir iddianame olduğunu bütün kamuoyu duydu. Arkadaşlarımız ilk mahkemeye çıktıklarında savunma yapmadılar itham ettiler; davayı, mahkemeyi çökerttiler. Buna rağmen cezalar verildi.
Bu dava, tarihe bir rezalet olarak geçecektir. Muhbirleriyle, saraya ihbar mektupları yazanlarıyla, iftiracılarıyla tarihe geçecektir. Arkadaşlarımızın başı dik. Biraz zulmü görecekler ama zulmü sürüyor, biz de buna karşı direneceğiz. Yolumuz biraz uzun olabilir ama cezaevlerinde avukatlar, gazeteciler, siyasetçiler, işçiler, bilim insanları var; gerçeklerden korkuyorlar, avukatlardan, gazetecilerden, öğrencilerden, siyasetçilerden, işçilerden korkuyorlar…”
Ahmet Şık: Hepsini hapse sokmazsam namerdim
Basın açıklamasının sonlarında söz alanlardan biri de Cumhuriyet davasında aldığı ceza şu an Yargıtay'da temyiz aşamasında olan HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık oldu. Şık, şöyle konuştu:
"Bugün gazeteci Ahmet Şık olarak konuşuyorum. Davanın sanıklarından birisiyim. Dünden beri arkadaşlar arıyorlar, ne diyeceksin diye. Söyleyecek sözüm yok değil ama söylemeye utanıyorum artık. Bu kararlar kimseye umutsuzluk vermesin.
"Bu karar, ülkenin geleceğinin umududur, enseyi karartmasın. Üstüne basarak söylüyorum. Bu kararın çıkma talimatını veren Saray’da oturandan dahi siyasiler, bu karara imza atanlar, cemaat savcılarından hakimlerinden farkı olmayan bir parti yargıcı fiili işleyenlerin her biri, ve bu suça ortaklık edenler… Medyasından ve başka alanlarda olanlar dahil. Bir laf vardır ya, yatacak yeri yoktur diye. İddia ediyorum, hepsinin yatacak yeri var. O hapishaneye en tepeden başlayarak onları da sokmazsam namerdim. Yardım etmezseniz siz de namertsiniz.”
"Adaletin tutsaklığı son bulana kadar İstanbul Adalet Sarayı tabelası değiştirilsin"
CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Adalet Nöbeti’nde yaptığı konuşmada İstanbul Adliye Sarayı tabelasını işaret ederek, “Ben saray adaleti serbest bırakana kadar, adaletin tutsaklığı son bulana kadar tabelanın değiştirilmesini talep ediyorum” dedi.
Adalet Nöbeti’nin ve direnişin de adalet yeniden sağlanana kadar süreceğini kaydeden Şeker, Ankara’da polisin gözaltına alırken cinsel saldırıda bulunduğu kadın eylemciyle görüşerek haber yapan gazeteci Derya Okatan’ın da bugün sabah gözaltına alındığını hatırlattı. Şeker, “Taciz suçtur, görevini kötüye kullanmak suçtur, adaleti saraya hapsetmek suçtur. Adalet mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir” diye ekledi.
T24, adliyeden canlı yayındaydı...