Gündem

Avrupalı hukukçular, KCK davasını yakın takibe aldı

AB hukukçuları, KCK'ye yönelik başlatılan operasyonlar kapsamında gözaltına alınan avukatların yargılanması davasını 'politik' olarak niteledi

08 Mayıs 2015 14:36

2011 yılında KCK'ye yönelik başlatılan operayonlar kapsamında gözaltına alınan avukatların yargılanması Avrupa Birliği hukukçuları tarafından yakın markaja alındı. Fransa,
Hollanda ve Britanya barolarından çok sayıda avukat duruşmalara gözlemci olarak katıldı.
Paris, Amsterdam, Bordeaux, Rennes, Den Haag, Rotterdam ve Londra barolarına kayıtlı avukatlar bu davanın "politik" olduğunu düşündüklerini ifade etti. 

Den Haag Barosu, Avukat Arzu Bozbey: Bu hiç olmaması gereken bir dava. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu bir politik bir davadır. Hollanda'daki davalarla kıyasladığım zaman
Türkiye’deki yargılamam sistemi çok karışık. Duruşma salonunda davayı izlemekte biraz zorluk çekiyoruz.
Amsterdam Barosu, Avukat Angela Meijer: Burada avukatlık mesleğinden dolayı yargılanana avukatları görüyoruz. Avukatların mesleklerini özgürce yapmaları gerekirken
bu salonda yargılanmaları çok garip. Bu davanı gerçekten politik bir dava olduğunu söylemek zorundayım.

Rotterdam Barosu, Avukat Nardy Desloover: Ben bugün burada yargıçların ara kararları tek başına verdiğini gördüm. Hollanda ile bu durumu kıyasladığım zaman gerçekten anlaşılması güç farklılıkların ortaya çıktığını çok rahat görebiliriz. Türkiye’de mesleklerini yapmakla suçlanan avukatların yargılanıyor olmasını görmek beni çok şaşırttı. Hukuk devletini zedeler böyle bir şey.

Paris Barosu, Avukat Xavier Autain: Türkiye’de demokratik bir sistem olmasına rağmen bu tarz delillere göre savunma hakkının engellenmesi inanılmaz bir olay anlam veremiyorum.
Bir avukatın müvekkilleriyle görüşmesinin kayıt altına alınması tamamıyla hukuk dışıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye’nin yargılanmasını engellemek gerekiyor verilen kararla.

Fransa Baro Başkanları Birliği Temsilcisi & Rennes Barosu, Avukat Maryvonne Lozachmeur: Dışarıdan bir gözlemci olarak yargıçların bağımsız olmadığını söylemek istiyorum. Yargıçlar kararını verirken zorlandıklarını çekindiklerini gözlemledim. Bağımsız olmadıklarını gördüm. Meslektaşlarım hem Türk hukukuna hem de uluslar arası hukuka dayanarak bir sürü gerekçe gösteriyor ve gösterdikleri gerekçelere dayanarak her yerde olduğu gibi yargıçlar düzgün bir karar vermesi gerekirken kararlar verilmiyor. Biz de bunun arkasında başka bir gücün olduğunu düşünüyoruz. Belkide bu görünmeyen güç yargıçların
kararlarını etkiliyor olabilir. 

İstanbul Barosu, Clarisse Yağmur Kılıç: Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şeyin olmadığını düşünüyorum. Bir avukat savunma kapsamında müvekkiliyle olan görüşmesi kayıt altına
alınamaz. Şöyle düşünün ben bir avukatım ve bir tecavüzcüyü savunuyorum ve bana gelip diyorlar ki, sen de tecavüzcüsün. Böyle bir şey olamaz. Avukatlar müvekkiliyle yaptığı görüşmeler ne dinlenebilir ne de yargılanabilir. Bu hukuk dışı bir olaydır. Dışarıdan gelen birisi olarak avukatların avukat olarak değil de bağlı oldukları ideolojik gruplara göre
sınıflandırıldıklarını ve yargılandıklarını düşünüyorum. Türkiye’de eğer siz akıllı uslu bir avukatsanız siz cici bir avukatsınız. Eğer bir ideolojideyseniz bunlar bir şekilde
bastırılmaya çalışılıyor. 

KCK Davası'nda yargılanan avukatların tahliye taleplerini mahkeme reddeti.

PKK’yi de içine alan çatı bir örgüt olan Kürdistan Topluluklar Birliği yani Koma Civakên Kurdistan kamuoyunda bilinen adıyla KCK’ye üyesi oldukları iddiasıyla çok sayıda avukatın yargılanmasına İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edildi.

Türk Ceza Kanunu’n 314. Maddesine göre “yasadışı örgüt üyesi olmaktan yargılanan avukatlar Muhdi Öztütün, Asya Ülker, İbrahim Bilmez, Ayşe Batumlu ve Meral Atasoy ile
savunma avukatları duruşmaya katıldı. Sanık avukatların savunmasına Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD), Özgürlükçü Demokrat
Avukatlar Grubu (ÖDAV) , Kartal Hukukçular Derneği (KHD), Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) üyeleri katıldı. Medyada “KCK Davası” olarak bilinen davanın ikinci duruşmasında
sanık avukatlarından Sinan Zincir söz alarak tüm sanıklar müdafileri adına avukatlar Mustafa Rüzgar, Baran Doğan ve Fırat Epözdemir’in ortak beyanda bulanacaklarını ifade
etti. 


Avukat Mustafa Rüzgar, iddianamenin hukuka aykırı olarak düzenlendiğini ve içerisinde suni iddiaların olduğuna dikkat çekti. Sanık avukatlarından Baran Doğan ise bu yargılamanın politik bir proje olduğunu iddia etti. 

Avukat Doğan, “Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler delil olarak iddianamede yer alıyor. Devletin yargıya müdahalesi KCK davasıyla avukatlara dokunarak başladı görüyorsunuz siz hakimlere kadar uzandı. Bu soruşturma ve yargılamam aşamasında birleşen bazı dosyalarda görev alan hakimler tutuklanmıştır. Yeterli delil olmaması delillerin kullanılmayacak halde olması hukuk güvenliği yargı bağımsızlığı ve doğal yargıçlık
ilkesinin gereği olarak derhal beraat kararı verilmesinin talep ediyorum” dedi.

Avukat Fırat Epözdemir’de yargılamaların toplum adına yapıldığını ve toplumun vicdanını zedeleyen yargılamaların yapılmaması gerektiğini savundu. 

Avukatların beyanlarının ardından iddia makamı Cumhuriyet Savcısı Ümit Özkan, verdiği
mütalaasında, dosyadaki delillerin değerlendirilmesi ve sanık avukatların derhal beraat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etti. 

Mahkeme Heyeti; Başkan Hakim Fikret Demir, Üye Hakim Selahaddin Elitaş ve Üye Hakim Ramazan Köse, CMK’nın 193/2 maddesinde derhal beraat kararının verilmesinin
koşullarının dosya kapsamı itibariyle oluşmadığı ve sanık avukatlarının taleplerinin oy birliği ile reddine karar verdi. Durusma 22 Ekim 2015 tarihine ertelendi.