Düsseldorf kentinde
yayımlanan ekonomi gazetesi Handelsblatt, Suriye krizinde
ABD'nin rolünü irdeliyor:
“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Suriyeli despot Beşar Esad’ı Moskova’ya
getirtip dünyaya Rus ordusunun gücünü gösterirken, ABD Başkanı Barack Obama
Batı Virginia’daki eroin salgını ve Kaliforniya'daki bağış toplama işleriyle uğraşıyor.
Rus ordusu ilerliyor, Amerika kendisiyle meşgul. Şu an giderek yerleşen izlenim bu.
Obama geride durup statükoyla yetinmeye çalışıyor. IŞİD’i ‘geri püskürtmek’ ve
‘sonunda yok etmek’ hedefini ortaya koyuyorsa vurgusu ‘yok etmek’ten ziyade
‘sonunda’ kelimesinde. Obama’nın doktrininin anahtar kavramı ‘stratejik sabır’.
Obama’nın bakış açısına göre Esad bir tehdit değil ve IŞİD çembere alınmış
durumda. Dolayısıyla Suriye’deki durumu Avrupadakiler gibi acil görmüyor.”
Ravensburg kentinde yayımlanan Schwaebische
Zeitung ise AB’nin sığınmacı
krizindeki tutumunu eleştiriyor:
“Avrupa ülkelerinin gözünde Avrupa, kendi çıkarlarına yaradığı sürece önemlidir. Şu
an bu prensibe daha çok Doğu Avrupalılar uyuyor. Ama Almanya’yı bunun dışında
tutmak da dar görüşlülük olur. Merkel’in sığınmacıları kontrolsüz şekilde kabul etme
kararı Avrupa hukukuna aykırı düştü. Şunu da gözden çıkarmamak gerek: Macaristan
ya da Hırvatistan’da refah, Almanya ile boy ölçüşebilecek durumda değil. Bu ülkelerde
insanların ellerindekini kaybetme korkusu, zengin Almanya ile kıyaslandığında daha
anlaşılabilir. Polonya’daki seçim sonuçları bir uyarıdır. Avrupa ancak herkes işbirliği
yaptığında işler. Ulusal bencilliklere yer yok. Büyüklerin küçüklere ahlak dersi veren
tavsiyelerine de.”
Reutlinger General-Anzeiger gazetesinin
Polonya seçimleriyle ilgili yorumu ise
şöyle:
“Berlin, Brüksel ve Varşova arasındaki işbirliği gelecekte zorlaşacaktır. (Seçimi
kazanan Hukuk ve Adalet Partisi'nin lideri) Kaçinski Almanya’dan hoşlanmıyor ve
ilkesel olarak AB’yi reddediyor. Avrupa ile tek ilgisi, hiçbir şey vermeyip, mümkün
olduğunca fazlasını almak. Bu bağlamda Macar ruh ikizi Viktor Orban ile bir işbirliğine
girmesi daha olası görünüyor. (Başbakanlık koltuğuna oturacak olan yardımcısı)
Beata Szydlo ‘Kaçinski’nin kızı’ olarak biliniyor. En büyük soru, Szydlo’nun onun
piyonu ve hoparlörü olmayı kabul edip etmeyeceği.”
Die Welt gazetesi
ise Polonya seçimleri ile ilgili endişeleri abartılı buluyor:
“Avrupa medyasının bir bölümü Varşova’nın popülist, hatta ‘Avrupa
karşıtı’ bir
rotaya girdiği görüşünde. Polonya’dan coğrafi olarak ne kadar uzaklaşılırsa bu görüş
daha da ağır basıyor. Polonya’nın gelecekte izleyeceği ekonomi politikaları yabancı
yatırımcıların hoşuna gitmeyebilir, bütçe disiplini gevşetilebilir, ekonomik büyümenin
meyveleri farklı bir şekilde dağıtılabilir. Ama AB açısından düşünülebilecek etkilerine
gelince endişeleri abartmamak gerek. Çünkü Polonya yıllarca özlemini çektiği AB ve
NATO üyeliğinin önemini iyi biliyor. Polonya’da kendini sağcı olarak nitelendirenlerin
neredeyse üçte biri, aynı zamanda AB ile mümkün olduğunca sıkı bir bütünleşmeden
yana olduğunu söylüyor.”