Avrupa Konseyi Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu, Türkiye raporunda, nefret söyleminin arttığını, yetkililerce de nefret söyleminin giderek daha çok kullanıldığını ifade edildi. Cezasızlık politikasına da dikkat çekilen raporda “Pek çok nefret suçu iddiasıyla ilgili olarak yeterli soruşturma yapıldığına ve gerekli cezaların verildiğine dair bilgi bulunmayıp, kolluk kuvvetlerine karşı alınan disiplin tedbirleri ve kararları sınırlı sayıda” denildi.
Avrupa Konseyi Irkçılığa Ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) Türkiye Raporu bugün yayınlandı. ECRI’nin Türkiye hakkındaki dördüncü raporu 10 Aralık 2010’da yayınlanmıştı. Bugün yayınlanan beşinci izleme dönemi raporunda Suriye sınırının mültecilere açılması ve mültecilerin kamu hizmetlerinden yararlandırılması takdir edildi.
Son altı yılda kaydedilen ilerlemelerin sıralandığı raporda, bazı sorunların da endişe kaynağı oluşturmaya devam ettiği belirtildi.
Bianet’te yer alan habere göre, bu sorunlar raporda şu ifadelerle yer aldı:
* Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12 No.lu Protokolü Türkiye tarafından henüz kabul edilmiş değil ve etnik köken, renk, dil, vatandaşlık, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğine dair nedenler bazı ceza hukuku maddelerinde yer almıyor.
Nefret söylemi
* Nefret suçunun tanımı son derece dar bir biçimde yapılmış olup, homo/transfobik suç nedenlerinin ağırlaştırıcı bir unsur oluşturduğu konusunda da Türk Ceza Kanununda açık bir hüküm yok.
* Yeni İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu için son derece hayati bir ve gerekli bir özellik olan kurum bağımsızlığı sağlanamadı. Yasanın bazı temel unsurları da ECRI tavsiyeleriyle uyuşmuyor. Ombudsman kurumunun bağımsızlığı konusunda da endişeler devam ediyor.
* Nefret söylemi artıyor ve devletin üst düzey temsilcileri dahil olmak üzere yetkililerce nefret söyleminin giderek daha çok kullanılması büyük bir endişe kaynağı.
* Bu tür söylemlere karşı güçlü bir resmi tepki gösterilmiyor ve çoğu nefret söylemi cezasız kalıyor. Hatta nefret söylemi mevzuatının hassas konumdaki grupları susturmak için kullanıldığı sonucuna varılmasına yol açan nedenler bile mevcut.
Medyada nefret söylemi
* Çeşitli medya organları etik standartlara uymuyor ve nefret söylemini yaygınlaştırıyor.
* Medyada tekrarlanan bu tür nefret söyleminin negatif etkileri toplumsal birlik beraberliğe zarar verir.
Homofobik ve transfobik şiddet
* Sivil toplum kuruluşlarının raporlarında ırkçı ve homofobik/transfobik şiddetle ilgili yüksek sayıda nefret suçuna işaret ediliyor.
* Son yıllarda pek çok LGBTİ birey ve özellikle de transgender birey ve aynı zamanda diğer azınlık gruplarına mensup bireyler öldürüldü.
* LGBTİ bireylerin pek çoğu polisten şiddet görmüş ve polis tarafından cinsel istismara hedef olmuşlardır.
* Polis aynı zamanda 2015 LGBT yürüyüşünü şiddet kullanarak dağıttı.
* Çok az sayıda LGBTİ, yetkililere, kendilerine yönelik nefret suçlarını bildirdi.
Roman ve Kürtlere yönelik şiddet
* Romanlara ve Kürtlere karşı saldırılar meydana geldi.
* Hakların Demokratik Partisine (HDP) karşı çeşitli saldırılar gerçekleştirilmiş ve PKK’ye karşı güvenlik operasyonlarının yeniden başlaması yeni bir şiddet dalgasına yol açtı.
* Dini azınlık grupları yapısal ayrımcılığa maruz kalıyor ve pek çok Roman ve Kürt, kamu hizmetlerine erişimde sorunlarla karşılaşıyor.
* Kürtlerin yaşadığı bölgeler hala en yüksek yoksulluk oranlarının olduğu bölgeler olup yerinden edilme ve yerinden edildikleri bölgelere dönüşle ilgili bir eylem planı henüz tamamlanmadı.
* 2015’te operasyonların yeniden başlamasıyla durum çok ani bir şekilde bozuldu ve pek çok Kürt hak ve özgürlüklerinin ciddi bir şekilde kısıtlanmasıyla karşı karşıya.
Cezasızlık
* Pek çok nefret suçu iddiasıyla ilgili olarak yeterli soruşturma yapıldığına ve gerekli cezaların verildiğine dair bilgi bulunmayıp, kolluk kuvvetlerine karşı alınan disiplin tedbirleri ve kararları sınırlı sayıda.
* Azınlık grupları, gazetecilerin tutuklanması da dahil olmak üzere, ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların devam etmesinden etkileniyor.
"Yetkililer nefret söylemini terk etmeli"
ECRI bu sorunlarla ilgili de şu tavsiyelerde bulundu:
“Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12 No.lu Protokolünü kabul etmeli ve ceza kanununu ECRI’nin 7 No.lu Genel Politika Tavsiyesiyle uyumlu hale getirmeli.
“Yetkililer süratle kapsamlı ayrımcılık karşıtı mevzuatı yürürlüğe sokmalı ve İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun tamamen bağımsız olmasını sağlamalı.
“Tüm kademelerdeki yetkililer ve siyasi liderler nefret söylemlerini terk etmeli ve bu tür söylemlerin kullanımını yasaklayan davranış kurallarını benimsemeli.
“Kolluk kuvvetleri hizmet kurumları personeline verdiği eğitimi yoğunlaştırmalı ve nefret suçlarının bildirilmesi, soruşturulması ve cezalandırılmasında iyileştirme sağlamak üzere hassas konumdaki gruplarla yuvarlak masa toplantıları düzenlemeli.
“Tüm hassas konumdaki grupları korumak üzere nefret söylemi mevzuatı kullanılmalı ve medyanın kendi kendini düzenlemesine yönelik uygulamalar güçlendirilmeli.
“Yetkililer tüm nefret kökenli hadiseleri kayıt altına almaya yönelik bir sistem oluşturmalı ve şiddet içeren nefret suçlarını kapsamlı bir biçimde soruşturmalı.
“Kolluk kuvvetleriyle ilgili disiplin ve yargı soruşturmalarıyla ilgili istatistikler yayınlanmalı ve yetkililer PKK’ye karşı sürdürülen operasyonlarda sivillerin öldürülmemesini veya yaralanmamasını sağlamalı.
“Yetkililer entegrasyonla ilgili bir stratejiyi ve eylem planlarını süratle tamamlamalı, bir dizi entegrasyon göstergesi oluşturmalı ve özellikle de mülteci çocukların okula devamıyla ilgili olarak, stratejinin uygulanması için mümkün olan tüm kaynakları seferber etmelidir.
“Roman stratejisi uygulanmalı ve Kürt barış projesi yeniden canlandırılmalı.
“Yetkililer azınlık dil gruplarından bütün çocukların öğretim diliyle ilgili yeterli yetkinliği kazanmalarını sağlamalı ve dini azınlık gruplarıyla ilgili yapısal ayrımcılık sona erdirilmeli.”
“LGBT bireylerin eşit muameleye tabi tutulma hakkını gerçekleştirmek için bir eylem planı oluşturup uygulamalı.”