Frankfurter Rundschau, Türkiye ile Rusya arasında yaşanan krizi konu alıyor:
“Türkiye Cumhurbaşkanının kendi içine düştüğü tuzaktan çıkmasına yardım etmek Avrupalıların kendi çıkarınadır. Ama aynı zamanda Erdoğan'ın krizi daha da tırmandırmasını kesinlikle engellemeleri gerekir. Avrupalılar bunu güçlü konumları gereği yapabilir. Çünkü Türkiye şu an hiç olmadığı kadar Avrupa'ya muhtaç durumda. Erdoğan sığınmacı krizinde Avrupa'nın zayıf durumda olduğunu ve kendisi kirli işleri hallederse Avrupalıların basın özgürlüğü, çoğulculuk ve insan hakları gibi temel değerleri feda edebileceğini öğrendi. Türk-Rus krizi AB'ye beklenmedik şekilde tam tersini ispatlama fırsatını sunuyor.”
Bonn kentinde yayımlanan General Anzeiger ise son olarak Fransa'da yapılan yerel seçimlerin sonucu ışığında Avrupa'da aşırı sağın yükselişini konu alıyor:
“Avrupa'nın dörtbir yanında sağ ve aşırı sağ akımlar güçleniyor, hükümet edebilecek konuma yükseliyor. Bu popülist-halkçı eğilimden Almanya'da en çok ‘Almanya İçin Alternatif' partisi (AfD) kar ediyor. Parti, kamuoyu yoklamalarında yüzde 10'un yakınlarında dolaşıyor. Mart ayında seçimlerin yapılacağı Saksonya Anhalt eyaletinde şu an oy oranı çift haneli rakamlarda. Buna karşı çağrıların bir faydası yok. Papa'nın yarın ilan edeceği Kutsal Merhamet Yılı'nın da, Kasım ayındaki Hoşgörü Günü'nün de, Noel öncesindeki Göçmenler Günü'nün de faydası bulunmuyor. Sağın yükselişine karşı işe yarayacak tek şey, aşırı sağcıların kendi emelleri için kullandığı vatandaşların içindeki korkuyu görüp yatıştırabilecek politikalardır.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Almanya'da İslam tartışmalarına yer veriyor:
“Batı ölçütlerinde çevresine açık bir İslam'ı teşvik etmek için iki yol var. Birinci yol, çok açık sınırlar çizmeye dayanıyor. Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel, nefrete kışkırtan köktendinci vaizlere karşı harekete geçilmesi konusunda haklı. İslam'ın toplumla bütünleşmesine giden diğer yolu ise Almanyalı Müslümanların kendilerinin kat etmesi gerekiyor. Yeşiller partisi bunu amaçlıyor ve İslam'ın ‘vatandaşlığa kabulü, Almanlaştırılması‘ formülünü savunuyor. Bu sadece Suudi Arabistan'ı değil, şimdiye kadar paralel bir kainatı terk etmeyi başaramayan Almanya'daki Müslüman dernek ve kuruluşlar üzerindeki Türk etkisini ve tutucu etkileri de hedef alıyor. Sığınmacı akını göz önünde bulundurulduğunda bu daha da üzücü bir durum. Çünkü Almanya'da çoktan entegre olmuş yeterince Müslüman yaşıyor ama bir topluluk olarak seslerini duyuramıyorlar.“
Süddeutsche Zeitung ise ABD'de San Bernardino'daki terör saldırısının ardından İslam konusunda yaşanan tartışmaları konu alıyor:
“ABD'deki Cumhuriyetçi başkan adayları ülkedeki silah çılgınlığı yerine ülkenin bir ‘Müslümanlar sorunu‘ bulunduğundan bahsediyor. Amerikan vatandaşı birkaç milyon kişi birdenbire zanlı ilan ediliyor. Adayların biri, Tanrı yerine Allah'a ibadet eden tüm vatandaşların bir veri bankasında toplanmasını talep ediyor; bir diğeri camileri kapatmak istiyor. Önerilerin her biri diğeri kadar iğrenç ve anayasaya aykırı.“