Dünya

Avrupa Birliği'nde radikal değişim!

İrlanda halkının ‘AB anayasası’ Lizbon Antlaşması’na ‘evet’ demesinin ardından Birlik radikal değişikliklere hazırlanıyor.

05 Ekim 2009 03:00

İrlanda halkının ‘AB anayasası’ Lizbon Antlaşması’na ‘evet’ demesinin ardından Birlik radikal değişikliklere hazırlanıyor. Blair’ın başkanı olması beklenen Avrupa Birliği’nde karar almak için oybirliği şartı kalkıyor.

İrlanda’da önceki gün düzenlenen referandumda Lizbon Antlaşması’na onay verilmesiyle “yeni bir Avrupa Birliği” oluşturulmasının önündeki en önemli engel aşıldı. Milliyet gazetesinin haberine göre, AB’nin işleyişi açısından radikal değişikliklere gidilmesini sağlayacak belgenin önündeki tek pürüz ise Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus. AB ülkeleri daha şimdiden Klaus’u ikna girişimlerine başlarken antlaşmayla oluşturulacak yeni makamlar için de “yarış” başladı.

Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi için tüm AB ülkelerinin onayı gerekiyor. Antlaşma için referanduma giden tek ülke olan İrlanda’nın yeşil ışığından sonra belgeye onay vermeyen iki ülke kaldı. Bunlar Polonya ve Çek Cumhuriyeti. Polonya, antlaşmaya onay vereceğini resmen açıkladığı için Varşova kanadı sorun olarak algılanmıyor.

AB karşıtlığıyla tanınan Klaus’un tutumu ise Brüksel’i endişelendiriyor. AB Dönem Başkanı İsveç’in Başbakanı Fredrik Reinfeldt ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Çek Başbakanı Jan Fischer’le çarşamba günü Brüksel’de bir araya gelecek. Klaus, Çek Anayasa Mahkemesi’nin belgeyle ilgili görüşünü açıklamasını bekleyecek. Bunun da birkaç hafta alması öngörülüyor. AB, antlaşmayı yıl sonuna kadar yürürlüğe sokmayı umuyor.

Antlaşmanın yürürlüğe girmesiyle AB’de gündeme gelecek değişiklikler şunlar:

-  Bir “AB Başkanı” görev yapmaya başlayacak. Bu makam için adı en çok geçen isimlerden biri eski İngiltere Başbakanı Tony Blair. Öne çıkan diğer isimler ise Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker ve Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkenende.
-  “AB Dışişleri Bakanı” makamı oluşturulacak. Bu koltuk için Carl Bildt, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ve eski Finlandiya Başbakanı Paavo Lipponen’in adı geçiyor.
-  Çoğu alanda kararlar oybirliği yerine çifte çoğunluk sistemiyle alınacak. Bir kararın alınabilmesi için üye ülkelerin yüzde 55’inin oyu, bu ülkelerin de Birlik nüfusunun yüzde 65’ini temsil etmesi gerekecek. Yine de yeni üye alınırken, dış politika, savunma ve vergi konularındaki kararlarda oybirliği şartı aranacak.
-  İsteyen ülke AB’yi terk edebilecek.
-  AB’de NATO benzeri “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” mantığında bir dayanışma ilkesi olacak.
-  2014’ten itibaren Komisyon küçülecek.
-  AB vatandaşları 1 milyon imza  toplamaları halinde bir yasanın gözden geçirilmesini talep edebilecekler.

AB’nin önü açılıyor

Türkiye’nin önde gelen AB uzmanlarından gazeteci-yazar Cengiz Aktar, “İrlanda referandumundan çıkan ‘evet’le, iki yıllık olumsuz bir sürecin neredeyse son bulduğunu” söyledi. Aktar yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Lizbon Antlaşması 18 Ekim 2007’de imzalanmıştı. İki yıldır bu konu, işleyişi, karar alma mekanizmalarını engelliyor, Avrupa’yı tıkıyordu. Lizbon Antlaşması’nın imza ve onay süreci üye ülke parlamentoları için bir pazarlık süreci haline gelmişti. Bu olumsuz süreç artık bitiyor. Antlaşma Çek Cumhuriyeti ve Polonya meclislerinden de geçti, şimdi cumhurbaşkanlarının onayı bekleniyor.

Cumhurbaşkanlarının mızıkçılıklarıyla açıklanabilecek bu gecikme için her 2 ülke üzerinde büyük baskı var. Ancak Lizbon Anlaşması’nın, iki cumhurbaşkanının yıl sonundan önce onaylamasının ardından 2010 başında yürürlüğe girmesi amaçlanıyor.

Antlaşmayla Avrupa işlerlik kazanacak. En önemli değişiklik karar alma mekanizmasında. Birçok konuda kararlar Nice Antlaşması’na göre alınıyordu, hani üye ülkelerin oybirliği isteniyordu. Bu değişiyor, karar almak için ülkelerin yüzde 55’inin, yani AB nüfusunun yüzde 65’ine tekabül edecek şekilde 27 AB ülkesinden 15’inin oyu yeterli olacak. Genişleme politikasının da önü açılıyor. Nice Antlaşması yeni ülke alımını engelliyordu. Dış Politika Yüksek Temsilcisi, 2,5 yıllığına AB Başkanı seçilecek. Bu yeni bir görev, altışar aylık dönem başkanlıklarının yanında daha kalıcı bir sistemi getiriyor. Dönem başkanlıkları da sürecek, ancak bu görevi 3’er ülke, troyka şeklinde 6’şar aylık periyotlar halinde yürütecek.”