25 Temmuz 2012 12:19
"Murdoch'ın en iyilerine mahkeme yolu göründü" diyen Independent gazetesi, yüzlerce kişinin telefon görüşmelerinin gizlice dinlenmesiyle ilgili olarak hakkında dava açılan sekiz kişi arasında Sun ve kapatılan News of the World gazetelerinin eski genel yayın yönetmeni Rebekah Brooks ile farklı zamanlarda aynı görevi yürüten, ayrıca David Cameron'ın eski medya danışmanı Andy Coulson'ın olduğuna dikkat çekiyor.
Guardian'ın da ilk sayfadan yer verdiği habere göre söz konusu kişiler, Londra Emniyet Müdürlüğü'nün 18 ay önce başlattığı soruşturmanın ilk sanıkları...
Gazete, telekulak skandalının ilk kez 2009 ve 2010 yıllarında yayınladıkları özel haberlere dayandığını hatırlatıyor.
Haber Times gazetesinin de manşetinde. Gazete, Coulson ve Brooks'un 19 ayrı suçtan yargılanacaklarını belirtiyor.
Financial Times iki eski genel yayın yönetmeninin altı yıllık bir dönem içinde 600 kişinin telefonlarının dinlenmesiyle ilgili olarak yargılanacaklarını vurguluyor.
Independent gazetesi, Coulson davasının, İngiltere Başbakanı David Cameron açısından yıllar boyu kötü manşetler anlamına gelebileceği yorumunu yapıyor.
Gazeteye göre 2015'teki genel seçimlerinde bu olay, Muhafazakar Parti kampanyasını gölgelemeye aday.
Başbakan Cameron, News of the World'un genel yayın yönetmeni Coulson'ı 2007 yılında parti saflarına almış, 2010 genel seçimlerinde de başbakanlık ofisine sokmuştu.
Coulson 2011 yılında istifa edene dek, hükümetin tüm faaliyetlerinden haberdar ve Cameron'ın en güvendiği adamları arasındaydı. Öte yandan gazeteler hem Coulson hem de Brooks'un masum olduklarını savundukları bilgisine yer veriyor.
Özellikle medya ve siyaset ilişkisinin araştırıldığı soruşturmayı yürüten Lord Leveson'ın raporunu sonbaharda yayınlaması bekleniyor. Raporda gelecekte basın denetimi üzerine kimi önerilere de yer verilmesi bekleniyor.
Guardian gazetesi, telefonu dinlenen 50 kişinin avukatlığını üstlenen David Sherborne'un 97 gün süren oturumların sonuncusunda, halkın artık bağımsız bir denetim mekanizmasından yana olduğunu anlattığını aktarıyor.
Daily Telegraph gazetesi ise tamirci ya da temizlikçilere nakit ödeme yapılmasının yasadışı ya da ahlaksızlık olmadığını savunan bir bakanın sözlerini manşetine taşımış.
Açıklama, İngiltere başbakanı David Cameron'ın yanı sıra koalisyonun küçük ortağı Liberal Demokratların lideri Nick Clegg ve Muhafazakar partili Maliye Bakanı George Osborne da geçmişte aynı şekilde nakit ödeme yaptıklarını kabul etmelerini izliyor.
Gazete 15 bini aşkın okurunun katıldığı anketin sonucuna göre de her 10 kişiden sadece birinin, nakit ödemeyi yasalara aykırı gördüğünü aktarıyor.
İngiltere'de nakit ödeme yapılmasına karşı bir yasa bulunmuyor ancak esnafın kazancını gelir idaresine bildirme yükümlülüğü bulunuyor.
Tartışma, Kültür, Medya ve Spor Bakanı Jeremy Hunt'ın geçtiğimiz günlerde evinde yaptırdığı boya işleri karşılığı verdiği faturada vergi bölümünü boş bırakmasına dayanıyor. Hunt,
medya devi Murdoch'ın sahibi olduğu News Corp şirketinin BSkyB ihalesine katılması sırasında oynadığı rol nedeniyle baskı altında kalmıştı.
Suriye'nin ikinci büyük kenti Halep'te ordu birlikleri ve isyancılar arasında çatışmalar yoğunlaşırken Cumhurbaşkanı Esad'ın savaş uçaklarını devreye soktuğu haberi İngiltere gazetelerinde geniş yer buluyor.
Independent yazarı Kim Sengupta'nın Kurkanya'dan gönderdiği habere göre Suriye'deki isyancı gruplar, kendi geliştirdikleri patlayıcı araçlarla gidişatı kendi lehlerine değiştirebileceklerine inanıyor.
Yazar kimileri internetten öğrenilen tekniklere dayanan bu bombaların Afganistan'da kullanılanlara benzediğini belirtiyor.
Sangupta, isyancıların başkent Şam'da olduğu gibi bu bölgede ve Halep'te de hükümet güçlerine karşı ev yapımı bu bombalarla başarı elde edeceklerine inandıklarını aktarıyor.
Sangupta, isyancıların daha bir kaç hafta önce Suriyeli güçlerin elinde olan bir bölgede bu bombaları yapıyor olmalarını dikkat çekici diye niteliyor.
Financial Times gazetesi ise çatışmaların Suriye ekonomisini zorladığını yazıyor.
Gazeteye göre zaten uluslararası yaptırımların baskısını hisseden başkent ve diğer kentlere giden yollarda trafiğin aksaması, ikmal malzemelerinin ulaştırılmasını da güçleştiriyor.
Başkentte uzun benzin kuyrukları oluştuğunu belirten gazete, dükkanların da kepenk indirdiğini aktarıyor.
Times gazetesi yazarlarından Michael Binyon ise Suriye'nin sınırlarında kimyasal ve biyolojik silah kullanma tehdidi karşısında Türkiye ve Başbakan Erdoğan'ın olası tutumunu değerlendiriyor.
Erdoğan'ın bu tehdide karşılık vermesi halinde, Türkiye'nin Suriye'de daha da kanlı bir hal alan bir iç savaşa sürükleneceğini yazan Binyon, bu provokasyonu görmezden gelirse de hem ülke içi hem de dışında kredibilitesini kaybedebileceği yorumunu yapıyor.
Binyon, Erdoğan'ın aylardır garip bir denge tutturmaya çalıştığını, bir yandan Esad'ı eleştirip Suriye'deki Sünni muhalefeti cesaretlendirdiğini, diğer yandan da NATO ve Birleşmiş Milletler desteği olmaksızın harekete geçmemekte ısrarlı olduğunu yazıyor.
"Türk ordusu Suriye ordusunu kolayca ezecek güçte" diyen Binyon "ama" diyor, "Başbakanın askeri liderlerle ilişkisi gergin ve Türk kamuoyu da Suriye sarmalına çekilmeye gönülsüz."
Yazara göre Erdoğan, ülkenin kredibilitesiyle nefsini koruması arasındaki dengeyi sağlamalı."
Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu'ndan oluşan Troyka, Yunanistan'ın 31,5 milyar Euro yardım almaya hak sahibi olup olmadığına karar vermek üzere temaslarını sürdürüyor.
Guardian, bir Troyka temsilcisinin, Yunanistan'ın bütçe açığını azaltmaya yönelik planı uygulamakta başarısız olduğu yolundaki sözlerini aktarıyor.
Yunan ekonomisinin bu yıl yüzde 7 oranında yani beklenenden yüzde 2 daha fazla oranda küçüleceği tahmin ediliyor.
Daily Telegraph'ın Euro krizine ilişkin bir haberinin başlığı "Avrupa bir felakete doğru uyurgezer gibi ilerliyor"
Önde gelen bir grup iktisatçının uyarısını aktaran gazeteye göre ortak para birimi euro, uygulanabilir bir sistem olma özelliğini tamamen kaybetti ve bu gidişatta köklü bir değişikliğe gidilmediği takdirde "hesaplanamayacak boyutta ekonomik kayba ve ızdıraba" yol açarak çökmesi riski bulunuyor.
Uyarı, Alman Ekonomi Uzmanları Konseyi ile Londra Ekonomi Fakültesi LSE'den önde gelen euro uzmanlarının dahil olduğu 17 kişilik grubun Yeni Ekonomik Düşünce Enstitüsü'ne sundukları raporda yer aldı.
Daily Telegraph, uyarının İspanya'yı saran euro krizi salgınının İtalya'nın borçlanma maliyetini de tehlikeli seviyelere yükselttiği bir ortamda geldiğine dikkat çekiyor.
Gazete, krizin Avrupa'nın en büyük ekonomiye sahip ülkelerinden Almanya'yı da etkilemeye başladığını, Berlin'in kredi güvenilirliğine ilişkin şüpheler oluşmaya başladığını vurguluyor.
Suriye'de giderek tırmanan şiddet ve Almanya'nın kredi notu görünümünün 'negatif'e çevrilmesi, bugünün Alman gazetelerinde öne çıkan yorum konuları...
Suriye'de çatışmaların Ramazan ayında da devam ederek Şam ve Halep gibi büyük kentlere sıçraması, insanî durumun giderek kötüleşmesi ve iç savaşın yayılması tehlikesi endişeleri artırıyor. Stuttgarter Zeitung'un bu konudaki yorumu şöyle:
“Humus, Hama, İdlib, Dera ve Rastan kentleri zaten kül ve duman içinde, hepsi birer enkaz yığınına dönüşmüş durumda. İnsanlık tarihinin Ortadoğu'daki merkezleri Şam ve Halep de şimdi benzer bir kadere boyun eğme tehdidiyle karşı karşıya. Şimdiye kadar çatışmaların dışında kalmayı başarmış ailelerin yaklaşık yarısı bu iki kentte yaşıyor. Suriye’de kanlı final başladı; ne var ki en kötüsü daha sıradaymış gibi görünüyor…”
Suriye yönetiminin ellerinde kimyasal silah olduğunu doğrulaması ülkedeki kimyasal silah mühimmatının geleceğine ilişkin soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Der Tagesspiegel’de Suriye konusunda şu yorum göze çarpıyor:
“Belirleyici olan soru, rejimin çökmesi durumunda silahlara ne olacağı. Yanıtsa gayet basit: Ortadan yok olacaklar. Irak ve Libya’da rejimin devrilmesinden sonra da benzer şeyler yaşandı. Irak’ta 200 bin Amerikan askeri, El Kaaka askeri tesislerindeki 330 tonu aşkın patlayıcı maddenin ortadan kaybolmasının ve daha sonra Amerikan birliklerine karşı saldırılarda kullanılmasının önüne geçemedi. Mali’nin kuzeyinin bir darbe yoluyla merkezden kopması da Libya’dan akan silahlar sayesinde mümkün olabildi. Yani Suriye rejiminin elindeki kimyasal silahlara da ileriki dönemlerde Lübnan’da Hizbullah’ın elinde, Afganistan ya da Irak’ta rastlanabilir. Veya bu silahlar sorumsuz isyancılar ile emir komuta zincirinin kırılması sonrası ne yapacağını şaşıran subaylar tarafından istismar edilebilir.”
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Euro Bölgesi'nin ekonomisi en iyi ülkeleri Almanya, Hollanda ve Lüksemburg'un kredi notu görünümünü 'durağan'dan 'negatif'e çevirmesi de Alman gazetelerinde geniş yer buluyor.
Die Welt gazetesi, krizin Almanya’ya yansımayacağı yönündeki umudun artık tamamen kırıldığı yorumunda bulunuyor:
“Son iki buçuk yıllık kurtarma politikalarının faturasının giderek uzayacağı yönünde vergi mükelleflerinin bir işarete daha ihtiyacı var idiyse işte Moody's bunu iki şekilde göstermiş oldu: Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkmasının ve İtalya ile İspanya ekonomileri için kurtarma operasyonlarının Alman bütçesine ne kadar pahalıya mal olacağını haklı olarak ortaya koydu. Ayrıca Almanya’nın hâlihazırda gereğinden fazlasını değil, bilakis çok daha azını yaptığı iddiasını da ortaya atmış oldu.”
Westdeutsche Zeitung gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu şöyle:
“Bu borç krizinde Almanya’nın azami düzeydeki kredi notunun da düşebileceği uyarısı kimi şaşırtabilir ki? İktisatçıların uzun bir süredir uyardığı ve Moody’s in de tasdik ettiği gerçek zaten açıkça ortada: Almanya borçlanmaya devam ederse onun kredi notunun da düşmesi gerekecek. Bunun sonucu olarak, maliye bakanı ve dolayısıyla vergi mükellefleri kredi aldığında, daha yüksek oranda faiz ödüyor. Başka bir kuruluş tarafından da onanan bu gerçeği kimse hafife almamalı. Şimdilik bu bir uyarı niteliğinde. Almanlar hâlâ krediler için düşük faiz ödeyen şanslılar arasında. Ancak bu böyle kalacak diye bir kural yok. İşte Moody’s’in uyarısı da bu.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung, yorum sütunlarında Moody’s’in rolüne dikkat çekiyor:
“Amerika Birleşik Devletleri ya da Fransa’nın kredi notunu düşüren diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının aksine Moody’s şu anda erken uyarıda bulunma rolünü üstleniyor. Bu gelişme üzerine Almanya'da tahvil faizleri fazla kıpırdamadı. Zira Almanya ve ekonomisi, sorunlu ülkelere kıyasla çok iyi bir durumda. Ancak Euro krizi, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nde kalıp kalmamasından bağımsız olarak, Almanya’nın sırtına da ciddi bir yük bindiriyor. Moody’s haklı olarak buna işaret etmiş oldu. Geleceğe dönük olarak Euro Bölgesi ülkelerinin görünümü gerçekten de negatif.”
© Tüm hakları saklıdır.