T24 - Geçtiğimiz hafta sonu. Günlerden pazar. Saat: 22.00 Ankara. Hazine’deki tüm ışıklar yanıyor... Çünkü ekonomi yönetimi tam kadro toplantı halinde. Başbakan Yardımcısı ve Ekonomiden sorumlu Bakan Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, Hazine yetkilileri. Yunanistan’da başlayan yangın Avrupa Birliği’ni, euro’nun geleceğini sallıyor. Perşembe günü ABD borsası seans içinde bir ara yüzde 10’a varan kayıp yaşamış.
Önce bir “tombul parmak” yani yanlış emir kuşkusu... Sonra “Yunanistan merkezli kimi kaygılar” olduğu görüşünün ağırlık kazanması. Ardından cuma günü Avrupalı liderlerin “bölgeyi kurtarma toplantısı”. Buradan çıkan 60 milyar euroluk paket.
Ve pazar günü... Avrupalı liderler yine bir arada. Pakete son şekli verilecek. Avrupa’nın liderleri Brüksel’de... Merkel, Sarkozy...
Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu'nun haberine göre; Türk ekonomi yönetimi Ankara’da. Bu toplantıdan çıkacak sonucu bekliyor. Gece yarısını çoktan geçmiş. Saat: 02.00’ye geliyor. İlk haber. Destek paketi 750 milyar euro... Yani 1 trilyon dolar. Ankara’da derin bir “oh” çekiliyor. Herkes ayrılıyor. Babacan bir süre daha makamında kalıyor. Sonra sabah 04.00’te eve gidiyor. Yine uyku tutmuyor. Piyasaların ilk açılışını görmek istiyor. Gözü Asya borsasında... Pazartesi bu bölge yükselişle açılıyor. Babacan’ın içi rahatlıyor, uyumaya gidiyor.
Dün İstanbul’da Ali Babacan ile buluştum. O geceyi Bakan’dan dinledim. Babacan yukarıdaki yazdıklarıma şunları ekledi:
“Geçen perşembe, cuma büyük bir yangın vardı. Avrupa bankalarıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar oluştu. Hafta sonu biz Merkez Bankası ve BDDK ile bir araya geldik rakamlara baktık. Avrupa’nın en büyük bankaları çok ciddi risklere girdiler. Biraz da o yüzden olağanüstü toplantılar yapıyorlar, yatıştırmaya çalışıyorlardı. Ama bunlar yangını söndürmek. Tekrar bu binanın yanmaması için ne tür tedbirler alınacak, mimarisini, yangın söndürme sistemini nasıl yapılacak bununla ilgili bir tedbir hala yok.”
Büyük açıkları ve borçları var
Babacan ile konuşurken parite 1.27 idi. Piyasalardaki pazartesi günkü “pembe” hava kalmamıştı. Bakan bu durumu doğal görüyor. Nedenini de şöyle açıklıyor:
“Para politikalarının en önemli ayağı mali politikalar ve mali politikalarda ortak bir çerçeve. AB bunu başaramadı. Maastricht diye çok geniş bir tanımla bazı limitler getirdiler. Açık yüzde 3’ü geçmeyecek, borç yüzde 60’ı geçmeyecek, peki geçtiği zaman ne olur, bunun cevabı yok. Bir ara Fransa ve Almanya yüzde 3’ü geçti. Dediler ki, tamam bunu bir yıl geçeriz, öbür yıl yüzde 3’ün altına düşeriz, uzun vadede bunu dengeleriz. Şu anda geldiğimiz noktada Euro Bölgesi’nin toplam açığının milli gelire oranı ortalama yüzde 6.6. Buradan nasıl düşecekler, bir yandan ekonomide büyüyememe sorunu var. Ekonomide büyük açıklar ve borç var. Avrupa şu anda bunun mücadelesinde. Geçtiğimiz hafta açıklanan paket de bir bakıma yangını söndürme hamlesi. Fakat sorunların özüne inip de çözücü bir hamle değil. Yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir finansal istikrar mekanizması ve SPP diye yeni bir kurum kurdular. O kurum borçlanacak. O kurumun çıkarttığı kağıtlara ülkeler hissesi vesilesiyle kefil olacak. Diyelim ki o kağıtlara İspanya, Portekiz veya Yunanistan ortak, diyecek ki ben kefilim. Bu nasıl olacak?”
Avrupa para basıyor
Babacan hafta sonu alınan kararlardan en etkili olanını Avrupa Merkez Bankası’nın ki olarak görüyor. Ve bunun nedenini şöyle anlatıyor:
“Hafta sonu alınan kararlardan etkili olan Avrupa Merkez Bankası’nınkidir. Para basıyorlar ve devletlerin kağıtlarını alıp kasalarına koyuyorlar. Sterilize edeceğiz bunu dediler, fakat nasıl edeceklerini de açıklamış değiller.
Euro yine 1.26-1.27’lerde. “Nasıl”ı ortaya koymadıklarından piyasalar yine karıştı. Para bas kağıt al, ama ondan sonra bu paranın değeri ne olacak? Amerikan Merkez Bankası ve Japon Merkez Bankası swap line açacağım dedi, daha gerçekleşmedi. Bana göre kısa süre içinde gerçekleşmesi gereken konulardan bir tanesi de sterilizasyon konusu. İşler yatışmayabilir.
Bir başka önemli konu; ülkeler nasıl bu açıkları kapatacaklarını henüz ortaya koymadılar. Ayın 18’inde ECOFIN toplantısında İspanya bir sunuş yapacak. O açığını nasıl kapatacağını merak ediyoruz. Ama sadece hedefleri değil, tedbirleri de ortaya koymalılar ki, herkes anlasın. Portekiz’in de mutlaka bunu yapması gerekiyor.”
Babacan’ı en çok İngiltere riski korkutuyor
Ali Babacan, Euro Bölgesi’ndeki gelişmeleri yakından izliyor. Ama onu bu bölgeden daha fazla başka bir ülkedeki gelişmeler ilgilendiriyor. Babacan’ı korkutan ülke İngiltere. Bakın neden? Söyledikleri aynen şöyle:
“İngiltere Euro Bölgesi’nin dışında. Ama onların da çok ciddi problemleri var. Kamu borçları 2007'de yüzde 44'lerde. Yapılan projeksiyonlara göre 2011 sonunda yüzde 80'lere çıkıyor. Dört yılda ikiye katlandı, ciddi bir açıkları var. Bu açığın üzerine her sene yenisi ekleniyor tabii.
Koalisyon sözleşmesine dikkat
Geçtiğimiz yıllarda İngiltere Merkez Bankası çok büyük miktarlarda çok enteresan varlıkları aldı, kasasına koydu, sterlin bastı, dağıttı. Koalisyon hükümeti arayışı var. Koalisyon hükümetinin kontratına mutlaka ekonomide alacakları tedbirleri yazıp yola öyle devam etmelerini tavsiye ediyorum. Şu olabilir, her parti seçim kampanyasında vaatlerde bulunmuş olabilir.
Ama şimdi koalisyon gereği bir al-ver olacak orada. Daha kolay vazgeçilebilir, çünkü ben tek başıma iktidar olsaydım bunları yapacaktım ama koalisyon olduğum için yapamıyorum deme şansına sahip olacaklardır. Madem bu fırsat da var, umuyorum ekonomik program konusunda bir koalisyon mutabakatı hazırlarlar.
Aksi halde İngiltere her yere çok bağlı, İstanbul-Londra hattı önemlidir. Orada olabilecek bir problem ne Yunanistan'a benzer ne Portekiz'e benzer. Dalgaları çok daha sert olur ve çok daha uzaklara yayılır. Şu anda Euro Bölgesi gündemde ama benim özellikle takip ettiğim yer İngiltere.”
İhracat pazarı Avrupa’ya dikkat etmeliyiz
Dünya çalkalanıyor. Avrupa yangını şimdilik “para saçarak” önleyebildi. Peki bu sıkıntı içinde Türkiye’nin artıları neler? Nerelerde farklılaşıyor? Bakan Babacan anlatıyor:
“Türkiye olarak bir avantajımız euro bölgesinde değiliz. Kurumuz serbest kur, bu tür durumlarda son derece önemli. Bir başka önemli bir konu da Türkiye olarak bankacılık sistemimiz son derece sıhhatli. Bankalarımızın sermayeleri, likiditeleri çok iyi noktalarda. Gün gün takip ediyoruz. Tüm bu türbülansa rağmen bankacılık sektörümüzde bir sıkıntı yok. Öte yandan Türkiye geçen yıl eylülde herkesten önce orta vadeli programını açıkladı. Kamu borçlarını nasıl ödeyeceğini, açıkların nasıl kapatacağını açıklamış ve bunu da fiilen uygulayan bir ülke.
Yaptığımız ayarlamalar bizim 2010 bütçesini sağlama aldı, şu an hiçbir sorunumuz yok. Dolayısıyla para politikalarında serbest kur esnekliğimiz var, mali politikalarda program belirlemiş açıkları düşürür durumdayız. Yalnız şunun altını çizeyim. Avrupa bizim temel ihracat pazarımızdır, ona dikkat etmemiz lazım.