Kölner Stadt-Anzeiger adlı gazetede yer alan yorum, Yunanistan-Makedonya sınırındaki duruma değiniyor:
“Mültecilerin kamplara yerleştirilmesi ve ihtiyaçlarının giderilmesi, ayrıca mülteci statüsü alma şansı olmayan ekonomik sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi işlemlerinde Atina’nın AB ve uluslararası kuruluşlarının yardımına ihtiyacı var. Herşeyden önce de Avrupa’nın gerçekten korunmaya muhtaç olan sığınmacıların adil olarak paylaşımı konusunda görüş birliği sağlaması gerekiyor. Yunanistan’ı dev bir toplama kampına dönüştürmek çözüm değil! Bunu planlayanlar, kriz içindeki bu ülkenin siyasi kaosa düşme riskini göze almış olur.”
Berliner Zeitung ise Yunanistan-Makedonya sınırındaki duruma kasten yol açıldığı görüşünde:
“Şu günlerde Yunanistan-Makedonya sınırında olan bitenler üzüntü duyulacak bir facia değil. Bu, kasten yapılıyor. "Sınır kapatıldığında Yunanistan pozisyonunu değiştirmeye hemen hazır olur"... Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Balkan güzergahının kapatılması için bir ittifak oluşturmadan önce böyle konuşmuştu. Bu mantığın ardında, ‘durum tahammül edilemez bir hale geldiğinde Yunanlar istediğimizi yerine getirecektir’ düşüncesi yatıyor.”
Stuttgarter Zeitung da sığınmacılarla ilgili Yunanistan’ın kendi kaderine terk edilmemesi görüşüne yer veriyor:
“Yunanlar yüzüstü bırakılmamalı. Yunanistan, ne köhnemiş devlet yapısı ne de yerel yönetimlere karşı bencilce davranan merkezi hükümeti ile sığınmacılara bir yardım sistemi oluşturabilir. Brüksel şu sıralarda Yunanistan’a acil yardım planı üzerinde çalışıyor. Avrupalıların hiç değilse bu konuda biraz olsun görüş birliği sergilemesi umuluyor. Yunanistan Başbakanı Aleksis Tsipras aksi takdirde AB-Türkiye Zirvesi’nin kararlarını veto edeceği tehdidinde bulunuyorsa, bu yaptığı bir şantaj değil, anlaşılabilir bir meşru müdafaadır.”
Frankfurter Rundschau gazetesindeki yorum ise Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde insanlığın kültür miraslarını korumak üzere açılan ilk dava ile ilgili:
“Aşırı İslamcı gruplardan oluşan bir ittifak ile bağımsızlık isteyen Tuaregler, Mali’nin kuzeyindeki Timbuktu’da Sufilerin anıt mezarlarını ve diğer kutsal mekanlarını -İslam’a uygun olmadığı- gerekçesiyle 2012 yılında tahrip etmişti. Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde bu tahribatın sorumlularından biri hakkında şimdi dava açıldı. Bu davanın iddianamesi, insanlığın kültür mirasının tahribini ilk kez bir savaş suçu olarak görüyor. Bu davanın bir işlevi olmayacağı düşünülebilir. Buna rağmen bu dava aşırı İslamcı teröre karşı verilmiş önemli bir sinyaldir. Bu dava, dizginlenemeyen bu tür terör eylemlerini de yargılayacak bir uluslararası hukukun bulunduğunu dünya kamuoyunun gözleri önüne sermeye hazırlanıyor.”