T24 - Referandum süreci içerisinde PKK'nın eylemsizlik kararı alması ve bu konuda çelişlikili ifadeler veren PKK tarafında son sözü yine Abdullah Öcaan söyledi. Bu karar üzerine BDP'nin de referandum sürecindeki boykot kararını tekrar göz önünden geçirdiği görüldü.
Ateşkes'in nasıl gerçekleştiği ve perde arkasında neler yaşandığı ise merak konusu oldu. Bugünkü köşesinde bu konuyu ele alan Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila'nın (19 Ağustos 2010) yazısı.
Terörle mücadele ortak olmalı
Referanduma giderken İmralı-PKK-BDP cephesinden çelişkili açıklamalar geldi. Sonucu her zaman olduğu gibi Öcalan belirledi. İmralı’dan gelen “son güne kadar bekleyin” mesajı, BDP’nin boykot kararını gölgede bıraktı. Nitekim BDP, “Hükümet taleplerimizi karşılarsa anayasa değişikliğini destekleriz” demeye başladı. Öcalan bir bakıma referandumda “evet” demenin koşullarını açıklamış oldu.
“Tek taraflı ateşkes ilan ettiğini” açıklayan Kandil, bu kararı “devletin Öcalan’la görüşmesinden sonra” aldıklarını da duyurdu.
Kandil’den yapılan bu açıklama, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “Devlet terörle masaya oturmaz pazarlık yapmaz ama kurumları vardır” sözüyle birlikte ele alındığında, İmralı ile ne konuşuldu, sorusu gündeme geliyor.
Devletle anlaşma
Terör örgütünün liderlerinden Karayılan, şöyle diyor:
“Artık açıklanmasında bir sakınca görmediğimiz diğer önemli bir gelişme de devletin, önderliğimizle geliştirdiği diyalog temelinde ateşkes talebinde bulunmasıdır. Aslında önderliğimiz aradan çekilmişti, ancak talep üzerine yeniden devreye girerek, çağrıları ve devletten doğru gelen istemi de dikkate alarak, bir kez daha barışa şans tanınması için hareketimize bir mesaj gönderdi.”
Karayılan’ın bu açıklamasında devleti taahhüt altında gösteren mesajlar var. Eğer bu açıklama dezenformasyon değilse, üzerinde durulması gereken niteliktedir.
Terör örgütünün Kandil’deki liderlerinden biri, “devletle anlaştık” diyor. Öcalan’la, devletten gelen taleple görüşme veya görüşmeler yaptığını ve ateşkes kararının böyle alındığını öne sürüyor.
Kamuoyu aydınlatılmalı
Referanduma giderken bu gelişmenin PKK tarafından kamuoyuna duyurulmasının herhalde bir amacı olsa gerek.
Devlet, İmralı ile anlaştı mı, nasıl bir anlaşma yaptı? Eğer varsa bu anlaşma referandumla mı ilgili ve sınırlı? Yoksa daha geniş kapsamlı bir anlaşma mı?
Devlet tarafına düşen, bu konuda kamuoyunu aydınlatmaktır. Gerçekten bu tür temaslar yapılmış mıdır, temas talebi devletten mi gelmiştir, İmralı ile bir anlaşma yapılmış mıdır? Bu temaslar Gül’ün ima ettiği gibi terörü bitirmeye yönelik temaslar mıdır, yoksa kısa vadeli amaçlarla mı yapılmıştır?
Eğer bu sorulara tatmin edici yanıtlar verilmezse, PKK referandum süreci ve sonrasında işine geldiği gibi propaganda yapacaktır. Daha şimdiden bu konuda birçok spekülasyon yapılmakta, birçok senaryo gündeme atılmaktadır.
Ortak politika
Terörle mücadelenin ortak bir politikayla ve partiler üstü bir anlayışla yürütülmesi gerekir. Bu amaçla Türkiye Cumhuriyeti ile sorunu olmayan partilerin bir araya gelmesi ve ulusal bir mücadele programı üzerinde uzlaşma sağlamaları en etkili yol olur.
Kısa vadeli politik hesaplarla terörle mücadele yürütülemez. Terör bu yolla bitirilemez. Her parti kendi çıkarını gözeterek hareket ederse, terörle mücadele zaafa uğrar.
Son günlerde ortaya çıkan tablo, bu konunun kısa vadeli siyasal hesaplara, güncel gelişmelere göre yönlendirildiği izlenimi veriyor.
Terör çok ciddi ulusal bir sorundur. Siyaset kurumunun bu gerçeği göz ardı ederek hareket etmesi hata olur.