T24- Mısır Çarşısı davası 13 yılda hazırlanan 11 rapor ile arap saçına dönerken Pınar Selek'in mahkumiyetinde kilit rol oynayan raporu kaleme alan heyetin başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, patlamanın bombadan kaynaklandığını belirterek raporumunun arkasındayım dedi.
Türkiye’de Adli Tıp denildiğinde ilk akla gelen isim olan Prof. Dr. Sevil Atasoy, 1988-2005 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün müdürlüğünü yaptı. Görev süresi boyunca onbinlerca rapora imza atan Atasoy’un başkanlığındaki heyetin hazırladığı Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin rapor ise Türk hukuk tarihi açısından kilit önem taşıyor.
Zira 13 yıldır ‘bombacı’ yaftasıyla yaşamak zorunda kalan, işkence gören, hapis yatan ve yurtdışına gitmek zorunda kalan sosyolog Pınar Selek’in hukuk mücadelesinin temelinde bu raporun aksini ispat etme çabası bulunuyor.
Radikal gazetesinden Volkan Şahin Prof. Atasoy'a Balçiçek İlter’in ‘Sevil Atasoy, Pınar Selek konusunda rahat mı” başlıklı yazısını sordu:
"ADLİ TIP=SEVİL ATASOY DEĞİL”
“Balçiçek Hanım’ın ne yazdığı beni ilgilendirmiyor, kendi görüşüdür ama söylediği külliyen yanlış. Benim Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu ile bir ilgim yok. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün müdürlüğünü yaptım. Tabii, ‘Adli Tıp eşittir Sevil Atasoy’ şeklinde algılanıyorsa bu benim açımdan güzel ama bu yazıyı kaleme alan kişi, raporun aslını bile görmemiş ki başlığını bile bilmeden böyle bir yazı kaleme alıyor. Kulaktan kulağa bir şeyler gidiyor. Bunlarla bir yere varılamaz.”
"Olayın ardından Polis Kriminal Dairesi ve İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü olarak biz, raporları patlamanın meydana geldiği olay yerinden toplanan deliller üzerinden hazırladık. Diğer raporlar ise delillere değil yapılan teorik yorumlara dayanıyor. Burada delil çalışanlar ile yorum yapanların ayrı tutulması lazım."
“PINAR SELEK BU OLAYLA NİYE İLİŞKİLENDİRİLDİ?”
“İki şeyi birbirinden ayrı tutmak gerek. Menşei ne olursa olsun ölümlere neden olan bir patlama var. Bir de bu olaya sebebiyet veren insanlar kimdir, bu soru ortada duruyor. Biz sadece olayın menşeini inceledik. Pınar Selek’i bu olayla ilişkilendiren nedir, deliller var mı, onu bilemem. Davanın başından itibaren bu konuyla kimse ilgilenmedi. 'Patlamanın bombadan kaynaklanmadığı ispatlanırsa Selek ile olayın bağı kopar’ mantığından hareketle rapor üstüne rapor talep edildiği. Zaten bu farklı bilirkişi raporlarının bir bölümü mahkemelerin talep ettiği, bir bölümü ise kişilerin özel olarak aldığı raporlar. Ben başkanlığımda hazırlanan raporun arkasındayım."
12 YILDA 11 BİLİRKİŞİ RAPORU HAZIRLANDI
10 Temmuz 1998
Patlamadan bir gün sonra hazırlanan 8 imzalı inceleme tutanağında bomba unsuru ve patlayıcı madde rastlanılmadığı vurgulandı. Farklı mesleklerden oluşan bilirkişi heyeti raporunda patlamanın gaz kaçağından olmadığı ve bomba patlamasına ilişkin tavanda iz, yerde çöküntü varlığına işaret edildi.
11 Temmuz 1998
Bomba imha ekibinin hazırladığı tutanağa göre, olay yerindeki kalıntılar kurutulup elenerek incelenmesi sonucu bomba yapımına ve bombaya dair bulgu elde edilemediği belirtildi.
14 Temmuz 1998
İstanbul Polis Kriminal Dairesi’nin hazırladığı raporda sadece “Nitroselüloz ve nitrit artıkları var” denildi. Patlamanın nedenin bomba olup olmadığı tespiti yapılmadı.
2 Kasım 1998
Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda, ölenlerin kumaş parçalarında ve etrafta bomba içeriğinde de bulunabilen malzeme tespit edildiği belirtildi.
5 Temmuz 1999
Dinlenen bomba uzmanının ifadesinde bomba izine rastlamadığını bildirdi.
27 Temmuz 2000
Patlama bombadan mı yoksa gaz kaçağından mı kaynaklandığının belirlenemediği vurgulandı.
21 Aralık 2000
Üç kişilik bilirkişi raporunda patlamanın, tüpgaz patlamasından kaynaklandığı belirtildi.
27 Haziran 2001
Adli Tıp 1’inci İhtisas Dairesi’nin hazırladığı raporda “Patlamanın orijininin tespiti tıbben mümkün değildir” denildi.
4 Temmuz 2002
ODTÜ’de çalışan 5 kişilik bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda 4 uzman patlamanın bombadan kaynaklandığını, bir uzman ise patlamaya tüpgazın neden olduğunu belirtti.
24 Ocak 2002
Adli Tıp Genel Kurulu’nun hazırladığı raporda “Orijini tıbben tespit edilemeyen patlama yaşanmıştır” ifadesine yer verildi.
DAVA SÜRECİ
Eminönü Mısır Çarşısı’ndaki Ünlüoğlu Büfe’de 9 Temmuz 1998’de meydana gelen ve 7 kişinin ölümüne, 127 kişinin de yaralanmasına yol açan patlamanın sırrı hala çözülemedi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 5 sanık açısından kurulan hükmü 2. kez bozmasının ardından ilk duruşma yarın İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak. Sanıklar hakkında açılan ve İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 Haziran 2006 tarihli duruşmada karara bağlanan davada, patlamaya bombanın mı yoksa LPG'nin mi neden olduğunun kesin tespiti yapılamadığı için sosyolog Pınar Selek ve sanıklardan Abdülmecit Öztürk'e bu konuya ilişkin ceza verilmesine gerek görmeyen mahkeme heyeti, Selek'in de aralarında bulunduğu ve “Yasa dışı örgüte yardım ve yataklık etmek”le suçlanan 9 sanık hakkındaki davayı ise zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırdı.
Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 17 Nisan 2007 tarihli bozma ilamında, Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk hakkında “Ceza verilmesine gerek olmadığı” yönündeki kararı da yerinde bulmadı.
Bunun üzerine yeniden yapılan yargılamada mahkeme heyeti 23 Mayıs 2008 tarihinde Selek ve Öztürk'ün bu suçtan beraatına hükmetti. Selek'in eylemlerinin “Yasa dışı örgüte yardım ve yataklık etmek” kapsamında kaldığını kaydeden mahkeme heyeti, Selek ve aynı suçtan yargılanan diğer sanıklar hakkında, “Yasa dışı örgüte üye olmak ve yardım yataklık etmek” suçlarından açılan kamu davasını zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırdı.
2. KEZ BOZMA KARARI VERİLDİ
Yerel mahkemenin hükmünü inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 10 Mart 2009 tarihli kararında, Pınar Selek'in Abdülmecit Öztürk ile beraber Mısır Çarsısı'na bomba koyduğu belirtildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise Daire'nin bu kararına Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk açısından itiraz etti. İtiraz başvurusunda, patlamanın bir bomba nedeniyle olup olmadığının maddi bulgularla ve bilimsel olarak kanıtlanamadığı, olay yerine ilk giden bomba imha uzmanlarının tutanaklarında ve raporlarında bombaya dair bir bulguya rastlanılmadığının belirtildiği, dosya içerisinde bu ve buna benzer çok sayıda değerlendirme ve bilirkişi raporlarının bulunduğu, bütün bu raporlar göz önüne alındığında patlamanın nedeninin tam olarak tespit edilemediği kaydedildi.
Başsavcılık, bu nedenle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararının yerinde ve doğru olduğunu savunarak, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bozma kararının kaldırılmasını istedi. Başsavcılığın itirazını reddeden Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 9. Dairenin bozma kararının yerinde olduğuna hükmetti.