Gündem

'Atalet Teorisi' eşliğinde yürüyen, geceleri çadırda kalan bir eski genel başkan, Zeki Sezer

“Baktım iyi gidiyoruz, dönme düşüncem olmadı”

02 Temmuz 2017 03:00

Ankara-İstanbul karayolu

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun ‘casusluk’ iddiasıyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklanmasının ardından başlatılan Adalet Yürüyüşü, bugüne kadar 300 kilometreye yakın yolu tamamladı. Onbinlerce kişi Türkiye’nin dört bir yanından gelerek yürüyüşün yer yer parçası olurken; ilk günden itibaren yürüyüşte bulunanlar da var. Eski DSP Genel Başkanı ve Devlet Bakanı Zeki Sezer de bu isimlerden biri.

Yürüyüşü takip eden gazetecilerin ev bellediği basın otobüsünün arkasındaki küçük bölümde yaptığımız görüşmeye, birçok kişiyi perişan eden 40 dereceyi aşan sıcağa rağmen, vaktiyle "senden siyasetçi olmaz" takılmalarına gerekçe gösterilen nezaketiyle gelen Sezer, Ankara Güvenpark’tan yola koyulduğundan bu yana hiç ara vermeden Adalet Yürüyüşü'nün bir parçası. Aldığı kararın ardından, tam üç yıl önce gözyaşları içinde eşi Ülkenur Hanım'ı son yolculuğuna uğurlarken yanıbaşında olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayarak tebrik eden ve desteğini sadece lafta bırakmayan Sezer, gündüzleri yürümesinin yanı sıra geceleri de civardaki tesislere yönelmek yerine konaklama alanlarına kurulan çadırlarda kalıyor.

Yürüyüşün ‘gediklilerini’ günübirlik olarak katılım gösterenlerden ayıran düzeydeki bronzluğu, sırtındaki kamp çantası ve ne kadar yorulursa yorulsun yüzünden eksik etmediği tebessümüyle Sezer’in her gün kortejin bir parçası olması ve aynı seçmen kitlesine hitap etmeleri nedeniyle Türkiye siyaset arenasında bir dönem CHP’nin rakibi olarak yer alan DSP’nin eski liderinin Kılıçdaroğlu’nun yanındaki görüntüsü, Adalet Yürüyüşü'nde umut edilen ortak paydalardan birini de haber veriyor.

"Uzaktan söyleyen demokratlardan değilim"

 

Zamanında biz CHP’yle çok çatıştık” diyen Sezer’in yürüyüşe katılmasındaki en büyük etkenlerden bir tanesi de zaten CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kararını açıklarken kullandığı “Adalet arayan her kim olursa olsun kapımız onlara açık” ifadesi olmuş. Kılıçdaroğlu’nun topluma yaptığı bu çağrıdan ‘kendisine pay çıkardığını’ söyleyen Sezer, katılma kararını şöyle anlatıyor:

Yürüyüşü ilk olarak genel merkezdeki basın açıklamasından duydum. Merakla da bekliyorduk açıkçası. Sayın Kılıçdaroğlu’nun, ‘Yarın sabah 11.00’de Güvenpark’ta olacağım’ dediğini duydum. Aslında ben daha öncesinde, Enis Berberoğlu’nun tutuklanması haberini aldığımda ‘Artık bir şey yapmak gerek’ diye düşünmüştüm ve belki de Sayın Kılıçdaroğlu’nu arayıp bu fikrimi onunla paylaşmayı planlıyordum ama buna gerek kalmadı. Bir şey yapmak gerektiğini düşününce de bunu uzaktan söyleyen demokratlardan değilim, duyduğum ilk anda ben bu yürüyüşe olabildiğince, gücüm yettiğince katılırım diye düşündüm.

“Baktım iyi gidiyoruz, dönme düşüncem olmadı”

 

Adalet Yürüyüşü’ne katılma kararını hızlı bir şekilde alsa da, irade göstermek dışında bu sürece hazırlıklı olmadığını itiraf ediyor Sezer:

“Talebini çok haklı bulduğum bu yürüyüşe katılma kararı aldığımda ne yapacağımı çok da iyi bilmiyordum açıkçası. ‘Çıkacağız yola ve ondan sonra göreceğiz diye’ düşündüm. Baktım iyi gidiyor, yatıyoruz, kalkıyoruz; çok güzel insanlar var, çok iyi niyetli, içtenlikli insanlar yürüyor. Belli bölümlerde katılanlar da, sürekli yürüyenler de… Bunu görünce de hiç geriye dönme düşüncem olmadı. Gidiyoruz gündüz gece gibi oldu…"
Uzun süre yürümekle ilgili olarak tek kaygısının yaşından dolayı sorun yaşamak olduğunu kaydeden 60 yaşındaki deneyimli siyasetçi, bu konuda da bir problem çıkmayınca temposunu hiç düşürmemiş. Hatta yürümeye fazlasıyla alıştığını Adalet Yürüyüşü'ne "atalet teorisi"nden de bakarak anlatırken, siyasete atılmadan önce kimya mühendisi olduğunu hatırlıyorsunuz:

Atalet teorisinde de olduğu gibi, hareket eden cisimler bunu bırakmak istemezler; ben de arada dönüşte de mi yürüsem acaba diye içimden geçiriyorum. Alıştık artık.

“Düzce’de o kadar çok aile bizi misafir etmek istedi ki…”

 

Konaklamayı da kamp alanında yapan ve geceleri çadırda kalan Sezer, yol boyunca çok sayıda arkadaş da edinmiş. “Burada çok müthiş insanlar var, arkadaş olduk. Telefonlarımızı aldık verdik, 24 saatimizi birlikte geçiriyoruz. Devamlı gelenler içinde çok güzel arkadaşlıklar oluşmaya başladı” diyen Sezer, Adalet Yürüyüşü güzergâhında yaşayanların gösterdiği misafirperverliği ve yol üzerinde en çok etkilendiği bölümü şöyle anlatıyor:

Düzce’de mesela o kadar çok aile geldi, evlerinde bizi misafir etmek istedi ki, onlara hakikaten şükran borçluyuz. Gerçekten çok etkileyiciydi. Buradakilerin çok büyük bir kesimi hiçbir kişisel beklentisi olmadan yürüyor, onların hepsine tek tek durup teşekkür etmek istiyorum.” 

Bolu Dağı’ndan iniş görsel olarak çok etkileyiciydi. Bakıyorum, kıvrıla kıvrıla iniyoruz, müthiş bir kalabalık, sabah da hafif bir yağmur yağmış… Yolun meyilli kısımlarında arkanızda uzun bir kuyruk gördüğünüzde, yürüdüğünüz o insanlarla da aranızda bir ahbaplık çok mutlu hissediyorsunuz…

 

“Demek ki hak aranabilir hale geldi”

 

Maltepe’ye yaklaşılmasıyla birlikte, özellikle ilk günden beri bir arada olan kitlenin heyecanının arttığını vurgulayan Sezer, Adalet Yürüyüşü’nden beklentilerini ve şimdiye kadar gelinen noktayla ilgili düşüncelerini ise şöyle özetliyor:

"Yürüyüşün sonuçlarının şimdiden alınmaya başladığını düşünüyorum. Mesela, Gerede’nin bir yerinde, yürüyüşü protesto edenlerin bulunduğu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın resminin asılı olduğu bir balkon vardı, protesto ediyorlardı bizi; yan balkondaki aile ise yürüyüşü çılgınca alkışlıyordu. İşte bu, sonucun alınmaya başlandığının işaretidir. Yanındaki komşusundan artık korkmuyor vatandaş, demek ki hak aranabilir hale geldi. 

Türkiyeyi yönetenlere oy verenlerin de çoğunun, ‘Neden yürüsün bu insanlar bunaltılmasa’ diye düşündüğüne inanıyorum. 35 derecede yürüyor büyük bir kitle. Bir kişide bile yılgınlık yok, yaşı benden bile ileri olsa da otobüse binmemek için diretenleri gördük. Bu insanların hiçbiri meşhur olmak, milletvekili olmak için burada değiller. Onlar sadece Türkiye iyi olsun, kardeşçe, birlikte yaşayalım, sesimizi duyuralım diye yürüyor.

Maltepe’ye vardığımızda daha da iyi şeyler olacağını düşünüyorum ama toplumun yüreğini titretecek adımların bundan sonra da atılması gerekir. Her gün yürümek gerekmiyor ama doğru, güzel politikalarla bugünkü Türkiye’deki demokrasi ve insan haklarındaki geriye gidişi tersine çevirecek gelişmeler sağlanabilir. Ben toplumun artık bunu aldığını görüyorum. Siyasetçilerin de bunu görüyor olması gerekir. Biz uzlaşmak zorundayız. Hangi partiden, hangi inançtan, hangi görüşten olursak olalım adaleti temel bir yere koymamız gerekir.”

Adalet Yürüyüşü sürüyor… 
Gelecek hakkında emin olabileceğimiz tek şey, farklı olacağıdır* değil mi...

____________________________

* 'The Best  Exotic Marigold Hotel' filminden.